Günlerdir bir şaşkınlık ve biraz da bilgisizlik içinde yeni sistemin getirdikleri ve neleri değiştirdiğini tartışıyoruz. Ve her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz. Başkanlık sistemi iyi mi kötü mü bunu zaman içerisinde öğreneceğimizi biliyoruz. Ancak iş işten geçmeden bazı şeyleri de ciddi bir şekilde ele almamız gerektiğinin farkındayız. Her ne kadar uygulama makamında olanlar bunlara kulaklarını tıkasa da ‘söylemesi bizden’ demek durumundayız.
Yeni dönemde, Hukuk Fakültesini bitirmeden Hâkim; memur olmadan Genel Müdür' olabilmenin önü açılmış görünüyor. Bu durum maalesef Astsubayın alay komutan olması gibi bir şey! Yani kurumun işleyişine tamamen yabancı kişiler o müessesenin en başına getirilebilecek. Belli gerekçelerle bunlar yapılıyor olsa da yağmurdan kaçalım derken ileride daha büyük sorunlarla karşılamayalım. (Bereket rektörlükteki hatadan dönüldü)
Anlaşıldığı kadarıyla bu kadar büyük sistem değişikliği öyle kısa bir dönemde düşünülerek ortaya konmuş bir şey değil. Birileri tarafından yapılmış, pazarlanmış ve sistematik bir şekilde aktarılıyor. Sanki ellerinde hazır metin var da onu tercüme ediyorlar. Bazen uygulamada ortaya çıkan karışıklıklar ve fikir değişiklileri de kamuoyunun tepkisine göre şekilleniyor.
Bu arada görüldü ki çok uzun süredir dillendirilen "federal yapıya geçiş" adım adım gerçekleştirilebilecek gibi. Soruyoruz biz mi yanlış anlıyoruz. Birilerinin çıkıp anlatması gerekiyor. Zira İçişleri Bakanlığının, görev tanımına, 'yurdun iç politikasına, il ve ilçelerin genel ve özel durumları ile ilgili değerlendirmeler yapmak ve cumhurbaşkanına teklifte bulunmak' ve 'ülkenin idari bölümlere ayrılması, il ve ilçelerin genel idarelerini düzenlemek' maddesi eklenmiş.
***
Biz, Başkan mı diyeceğiz Cumhurbaşkanı mı diyeceğiz, tartışa duralım atı alan Üsküdar'ı geçiyor. KHK'larla takır takır kanunlar yönetmelikler çıkıyor. Zaten isimlendirme ülkeyi ikiye bölüyor. Akp/Ak Parti diyenler, Saray/Külliye diyenler ayrışması olduğu gibi yandaş medya Başkan Erdoğan, karşıtları Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor. Doğrusu, nasıl mutlu olacaksa öyle söylensin, işlevi değişmiyor nasıl olsa.
Başkanlık da nerden çıktı demeyin. Basına yansıdığı kadarıyla; CIA eski Türkiye şefi, Paul Benard Henze'nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye raporunda, "Türkiye'nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde, Meclis; meclisi ikna ettiğimizde, Ordu; orduyu ikna ettiğimizde Yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, meclis ve hükümeti tek elde toplayan BAŞKANLIK rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz”.
Yabancılar ülkeye dayatma yaparken hükümetle, cumhurbaşkanıyla, orduyla ayrı ayrı uğraşmaktansa daha kolay ve hızlı sonuç elde etmek için tek bir kişiyle muhatap olacaklar.
Bunun ne anlama geldiğini, -kamuoyunca pek bilinmeyen, esrarengiz isimlerden oluşan pek çoğunun ABD mezunu olduğu- bir kabineyle de ne yapılır zaman içerisinde göreceğiz.
Yüzyıllardır Anadolu topraklarında gelişerek meydana gelen kadim devlet yönetimi geleneğinin tamamen tersyüz edildiğine şahit oluyoruz. Mülkiye, hariciye geleneği yerini, özel şirket yöneticilerine bırakıyor.
Görüldüğü kadarıyla meçhule ve karanlık bir geleceğe doğru adım adım ilerliyoruz. Tek kişilik diktaya giden bir sistemden öte esrarengiz ellerin hâkim olduğu bir sürece doğru ilerliyoruz. Bugün için Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığının bu tip amaçları bertaraf edeceğini düşünebilirsiniz. Peki, Sayın Başkan Erdoğan sonrası ne olacak. Planınız ne? Muamma... Sanırım taraftarlar da bilmiyor.
Bu yetkilileri elinde bulunduracak herhangi biri gelecek için gerçekten de ürkütücü değil midir?
Yeni dönemde, Hukuk Fakültesini bitirmeden Hâkim; memur olmadan Genel Müdür' olabilmenin önü açılmış görünüyor. Bu durum maalesef Astsubayın alay komutan olması gibi bir şey! Yani kurumun işleyişine tamamen yabancı kişiler o müessesenin en başına getirilebilecek. Belli gerekçelerle bunlar yapılıyor olsa da yağmurdan kaçalım derken ileride daha büyük sorunlarla karşılamayalım. (Bereket rektörlükteki hatadan dönüldü)
Anlaşıldığı kadarıyla bu kadar büyük sistem değişikliği öyle kısa bir dönemde düşünülerek ortaya konmuş bir şey değil. Birileri tarafından yapılmış, pazarlanmış ve sistematik bir şekilde aktarılıyor. Sanki ellerinde hazır metin var da onu tercüme ediyorlar. Bazen uygulamada ortaya çıkan karışıklıklar ve fikir değişiklileri de kamuoyunun tepkisine göre şekilleniyor.
Bu arada görüldü ki çok uzun süredir dillendirilen "federal yapıya geçiş" adım adım gerçekleştirilebilecek gibi. Soruyoruz biz mi yanlış anlıyoruz. Birilerinin çıkıp anlatması gerekiyor. Zira İçişleri Bakanlığının, görev tanımına, 'yurdun iç politikasına, il ve ilçelerin genel ve özel durumları ile ilgili değerlendirmeler yapmak ve cumhurbaşkanına teklifte bulunmak' ve 'ülkenin idari bölümlere ayrılması, il ve ilçelerin genel idarelerini düzenlemek' maddesi eklenmiş.
***
Biz, Başkan mı diyeceğiz Cumhurbaşkanı mı diyeceğiz, tartışa duralım atı alan Üsküdar'ı geçiyor. KHK'larla takır takır kanunlar yönetmelikler çıkıyor. Zaten isimlendirme ülkeyi ikiye bölüyor. Akp/Ak Parti diyenler, Saray/Külliye diyenler ayrışması olduğu gibi yandaş medya Başkan Erdoğan, karşıtları Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor. Doğrusu, nasıl mutlu olacaksa öyle söylensin, işlevi değişmiyor nasıl olsa.
Başkanlık da nerden çıktı demeyin. Basına yansıdığı kadarıyla; CIA eski Türkiye şefi, Paul Benard Henze'nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye raporunda, "Türkiye'nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde, Meclis; meclisi ikna ettiğimizde, Ordu; orduyu ikna ettiğimizde Yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, meclis ve hükümeti tek elde toplayan BAŞKANLIK rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz”.
Yabancılar ülkeye dayatma yaparken hükümetle, cumhurbaşkanıyla, orduyla ayrı ayrı uğraşmaktansa daha kolay ve hızlı sonuç elde etmek için tek bir kişiyle muhatap olacaklar.
Bunun ne anlama geldiğini, -kamuoyunca pek bilinmeyen, esrarengiz isimlerden oluşan pek çoğunun ABD mezunu olduğu- bir kabineyle de ne yapılır zaman içerisinde göreceğiz.
Yüzyıllardır Anadolu topraklarında gelişerek meydana gelen kadim devlet yönetimi geleneğinin tamamen tersyüz edildiğine şahit oluyoruz. Mülkiye, hariciye geleneği yerini, özel şirket yöneticilerine bırakıyor.
Görüldüğü kadarıyla meçhule ve karanlık bir geleceğe doğru adım adım ilerliyoruz. Tek kişilik diktaya giden bir sistemden öte esrarengiz ellerin hâkim olduğu bir sürece doğru ilerliyoruz. Bugün için Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığının bu tip amaçları bertaraf edeceğini düşünebilirsiniz. Peki, Sayın Başkan Erdoğan sonrası ne olacak. Planınız ne? Muamma... Sanırım taraftarlar da bilmiyor.
Bu yetkilileri elinde bulunduracak herhangi biri gelecek için gerçekten de ürkütücü değil midir?