İnsan, yaşam içerisine kendi varlığını devam ettirirken çevresiyle sürekli iletişim kuran, bu etkileşim içerisinde çevresini etkileyen ve aynı zamanda çevresinden etkilenen bir varlıktır. Bu süreçte oluşan ortak paylaşımlar, toplumsal değerleri oluşturur. Değerler bütünü toplumu birlikte tutmaya yarayan çimento gibidir. Değer kavramı; tutkular, idealler, saygı ve saygısızlık, inanma ve inanmama, dürüst olma ya da olmama, sevgi ve nefret gibi maddi-manevi, olumlu-olumsuz, övme ve yerme gibi insanın yapıp etmelerini determine eden ilke ya da ilkelerdir. Bir toplum kendi değerlerinden yoksunlaştırılmışsa, kendi değerlerine yabancılaştırılmışsa, değerleri ile olan bağı kopmuşsa, kopma noktasına gelmişse o toplumun ayakta durması da zorlaşacaktır. Değerlerin korunması ve yaşayıp, yaşatılması, toplumun bir bütünlük içinde kalabilmesi anlamında devamlılığını sağlayacaktır. Ayrıca, toplumu oluşturan bireyler açısından sosyal bir denetim mekanizması, toplumsal barış ve sükûnun oluşmasına katalizör olarak yardımcı olacaktır. Toplumsal yaşamda bireyin davranışlarını belirleyen bir norm olarak ifade edilen değerler “en doğru ve en iyi” davranış ilkeleri şeklinde telakki edilebilir. Yaşam içerisinde değer kavramının hem teorik olarak hem pratik olarak bizatihi var olduğunu söyleyebiliriz. Rasyonel olarak ortaya koyduğumuz davranışlarımızı içselleştirerek değer olgusunu pekiştiririz. Değerler, bireylerin toplum ile ilişkilerini düzenler. Bireysel değerler, bireylerin kendine karşı olan sorumluluklarıdır. Toplumsal değerler ise bireylerin, toplumdaki diğer bireylere karşı sorumluluklarının bulunduğu ve bunlara uyulmasının etik anlamda elzem olmasıdır. En önemli değer kavramı hiç şüphesiz ki adalet kavramıdır. Adalet, bütün faziletleri içerisinde barındıran bir değerdir. Adalet kavramı insanlık tarihi kadar eski olup, varlığını devam ettirmektedir. Ve insanlık var olduğu sürece devam ettirecektir. Yaşamın her alanında; sosyal hayatımızda, ticarette, siyasette, evde, okulda, işte… adil olmak… İslam dininde insan hakları açısından adil olmanın ne kadar önemli olduğunu bildiren ayetler mevcuttur. “Şüphe yok ki Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” Nisa/58, “Ey iman edenler, hüküm ve tanıklığınız ana ya da babanız, yahut hısım ve akrabalarınızla ilgili olsa da, zengin ve yoksul ayırımı yapmaksızın adaleti titizlikle ayakta tutan kimselerden olunuz.” Nisa/135 Bu ayetlerde belirtilen ve vurgulan adalet ve diğer faziletler asırlardır karanlık dünyalara güneş, karanlık gönüllere ışık ve tüm insanlığa rehber olmuştur. Kıyamete kadar da olmaya devam edecektir. Toplumları bir arada ayakta tutan en önemli etkenlerin başında; adalet ve eşitlik, hoşgörü, sorumluluk, sevgi ve saygı, fedakarlık ve paylaşımcılık, özgürlük (Bağımsız ve özgür düşünebilme), kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma, doğruluk, iyimserlik, misafirperlik, alçakgönüllülük ve kültürel mirasa çıkmak gibi milli, manevi ve sosyal değerlerimiz gelir. İnsan, birey olarak hayatını toplum içinde geçirmekle mükellef olduğu için, aynı toplum içerisinde yaşayan diğer insanlarla iletişim kurmak zorundadır. Bahusus toplumu oluşturan bireylerin birbirleriyle olan ilişkisinde hak ve hürriyetlerin dikkate alınması ve saygı duyulması bir zarurettir. Barış, huzur ve birlik- beraberlik içinde hayatımızı devam ettirmenin temelinde kayıtsız şartsız ortak değerlerimizin ön planda tutulması, evrensel norm değerlerle pekiştirilmesi, birbirlerinin farklılıklarını o toplumun zenginliği olarak addetmek, hoşgörü kültürünün fikirlerimizde yer ederek hayat tarzına dönüştürmek ve bireyler tarafından içselleştirmekle mümkün olacaktır.
Yazarlar
Yayınlanma: 24 Mayıs 2019 - 17:28
Yaşam İçerisinde İnsan
İnsan, yaşam içerisine kendi varlığını devam ettirirken çevresiyle sürekli iletişim kuran, bu etkileşim içerisinde çevresini etkileyen ve aynı zamanda çevresinden etkilenen bir varlıktır
Yazarlar
24 Mayıs 2019 - 17:28