Binalarda enerji tasarrufu ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada yapay zeka destekli iklimlendirme sistemleri giderek daha fazla önem kazanırken, bu teknolojiler hem maliyetleri düşürmede hem de çevresel etkileri azaltmada kilit rol oynuyor.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, binaların ısıtılması, soğutulması ve aydınlatılması, dünya genelindeki toplam enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 18'ini oluşturuyor. Ancak birçok binada kullanılan HVAC (ısıtma, havalandırma, iklimlendirme) sistemlerinin eski ve dış koşullara yavaş tepki veren yapısı, bu tüketimin önemli bir kısmının israf edilmesine neden oluyor. Bu durum, enerji verimliliği hedeflerine ulaşılmasında önemli bir engel olarak öne çıkıyor. Yapay zeka destekli sensörler ve gelişmiş izleme sistemleri, HVAC sektöründe gerçek zamanlı veri analizi sayesinde enerji kullanımı üzerinde hassas kontrol sağlıyor. Bu tür sistemlerin enerji tüketimini önemli ölçüde düşürürken sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ise ciddi katkı sağlayacağı değerlendiriliyor. Uzmanlara göre, sektör bu gelişmelerle, enerji verimliliği, çevresel sürdürülebilirlik ve kullanıcı memnuniyetini aynı anda sağlayan "akıllı binalar" modeline doğru hızla ilerliyor.
YAPAY ZEKA SAYESİNDE YENİLENEBİLİR KAYNAKLAR DA DAHA ETKİN KULLANILABİLİR
Mitsubishi Electric Türkiye Klima Sistemleri Genel Müdürü Zeki Kalaycılar, yaptığı açıklamada, yapay zekanın akıllı termostatlar ve bina otomasyon sistemleri aracılığıyla enerji tüketimini optimize ettiğini, bu teknolojilerin arıza tahmini ve önleyici bakım süreçlerini de iyileştirerek plansız kesintileri azalttığını söyledi. Kalaycılar, "Gelecekte yapay zekanın akıllı enerji şebekeleriyle entegre çalışması, iklim değişikliğine uyum ve yenilenebilir enerji kaynaklarının daha etkin kullanımı gibi alanlarda büyük dönüşümler yaratabilir." dedi. Bu teknolojilerin HVAC sistemlerini daha sürdürülebilir ve akıllı hale getirdiğini ifade eden Kalaycılar, bunun sektörün çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğine de katkı sağladığını dile getirdi. Kalaycılar, gelişen teknolojiyle birlikte özellikle ticari binalarda esnek ve modüler HVAC sistemlerinin kullanımının arttığına işaret ederek, "Düşük Küresel Isınma Potansiyeli (GWP) değerine sahip soğutucuların kullanımı hızla yaygınlaşıyor. Özellikle R-454C gibi soğutucular yakın vadede, mevcut hidroflorokarbonların (HFC) yerini alacak." diye konuştu.
"HFC TÜKETİMİNİN 2015 SEVİYELERİNE GÖRE YÜZDE 79 DÜŞÜRÜLMESİ HEDEFLENİYOR"
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artmasıyla birlikte ısı pompaları gibi enerji açısından verimli çözümlerin daha fazla tercih edildiğini aktaran Kalaycılar, "Bu durum çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlarken enerji maliyetlerini de düşürüyor. 2025 itibarıyla daha kompakt yapılar, düşük enerji tüketimi ve yüksek verimlilik gibi özelliklerle donatılmış yeni nesil evaporatörler, endüstriyel tesisler için ideal seçenekler arasında yer alıyor." bilgilerini verdi. Kalaycılar, Avrupa Birliği'nin florlu sera gazlarının (F-gazlar) kullanımını azaltmayı ve daha çevreci alternatiflerin benimsenmesini hedefleyen F-gaz yönetmeliğine işaret ederek, düzenleme kapsamında HFC'lerin kullanımının kademeli olarak azaltılarak 2030'a kadar 2015 seviyelerine göre yüzde 79 düşürülmesinin planlandığını belirtti. Türkiye'de de F-gaz içermeyen alternatiflere geçişte farkındalık oluştuğunun altını çizen Kalaycılar, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan rehberler, soğutma sektörü üreticileri, son kullanıcıları ve servis sağlayıcılarının çevre dostu alternatifler konusunda bilinçlenmesini amaçlıyor." ifadelerini kullandı.
"TİCARİ ÇÖZÜMLER SEGMENTİNDE KISMİ BİR CANLANMA GÖRÜLEBİLİR"
Kalaycılar, klima pazarının son dönemde kayda değer bir büyüme gösterdiğine vurgu yaparak, bu büyümenin arkasındaki başlıca nedenler olarak inşaat ve konut sektöründeki talep artışı, iklim değişikliğinin etkileri ve salgın sonrası değişen iş-ev dengesiyle birlikte konutlarda yıl boyunca artan konfor beklentisinin yer aldığını kaydetti.
Haber Merkezi
ABDULVAHİT GÜRASLAN