İnsan bir sey hakkında karar verirken Ölçü aldıgı, uymak zorunda oldugu temel yasalar nelerdir? Bir trafik polisi kural ihlâli yapan sürücüye, yaptıgı ihlâle göre
kanunda yazılı cezayı verir. Maç yöneten hakemin uymak zorunda oldugu kurallar vardır. Bir hâkim mahkemede karar verirken her ne kadar vicdanî hüküm verse de sonuçta yasadıgı ülkenin ceza kanunları vardır. Hangi suça hangi kanun ne kadar ceza veriyor diye bakmak zorundadır. Kafasından estigi gibi isine geldigi gibi, kendisi öyle uygun gördügü için hükmetmez. İnsaf ve vicdanlı birisi ise, elinden geldigi kadar âdil olur, kuralları uygular. Taraf tutmaz. Tamam, karar verme makamında olan birisi, orası için geçerli, kanunlara, kurallara, prensiplere göre karar vermelidir. Ancak karar verici; olay ile kural/kanun arasındaki o ince çizgi arasındadır ve vicdanı ile hareket etmek durumundadır. Üstelik o ülkede veya beldede geçerli kanunlar, âdetler veya vicdanlar ne kadar âdil olabilir? Baska insanlar, baska kültür ve inançlar, baska toplumlar ve ülkeler hakkında karar verenlerin, degerlendirme yapanların çıkıs noktaları, dayandıkları prensipler nedir? Böyleleri hüküm verirken neyi esas almaktadır? Bunlar ne kadar objektif ve adaletli olabilirler? Burada karsımıza ‘hevâ’, ‘sorumluluk’ ve ‘hesap verme bilinci’ kavramları çıkıyor. ‘Hevâ’; sözlükte istek, heves, meyil, sevme gibi anlamlara gelir. Hevâ terim olarak; nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karsı olan egilimidir. Kur'ân’da hevâya uyma yasaklanırken onun olumsuz arzu ve egilimler olduguna dikkat çekilmistir. ‘Hevâ’; nefsin asırı isteklerini, canın her istediğine ve zevke düskünlügü anlattıgı gibi, elinde kesin bilgi olmadan
hüküm veren, sahibini arzular istikametinde güden nefis, insanın kontrol edilmeyen asırı istekleri, Allah’tan gelen ‘ilme’ (vahye) uymayan tutumları anlamında da kullanılmaktdır. Hevâ; kısaca keyfi ve bencil yargıdır denilebilir. Bu tür yargılarda adalet, insaf ve hakka riayet yoktur. Çıkar, tarafgirlik, hasımlık ve bencillik vardır. Kisinin keyfi ve canının istedigi, pasa gönlü vardır. Bu sekilde hevâlarına uyanlar keyiflerine karışılmasından hoslanmazlar.
kanunda yazılı cezayı verir. Maç yöneten hakemin uymak zorunda oldugu kurallar vardır. Bir hâkim mahkemede karar verirken her ne kadar vicdanî hüküm verse de sonuçta yasadıgı ülkenin ceza kanunları vardır. Hangi suça hangi kanun ne kadar ceza veriyor diye bakmak zorundadır. Kafasından estigi gibi isine geldigi gibi, kendisi öyle uygun gördügü için hükmetmez. İnsaf ve vicdanlı birisi ise, elinden geldigi kadar âdil olur, kuralları uygular. Taraf tutmaz. Tamam, karar verme makamında olan birisi, orası için geçerli, kanunlara, kurallara, prensiplere göre karar vermelidir. Ancak karar verici; olay ile kural/kanun arasındaki o ince çizgi arasındadır ve vicdanı ile hareket etmek durumundadır. Üstelik o ülkede veya beldede geçerli kanunlar, âdetler veya vicdanlar ne kadar âdil olabilir? Baska insanlar, baska kültür ve inançlar, baska toplumlar ve ülkeler hakkında karar verenlerin, degerlendirme yapanların çıkıs noktaları, dayandıkları prensipler nedir? Böyleleri hüküm verirken neyi esas almaktadır? Bunlar ne kadar objektif ve adaletli olabilirler? Burada karsımıza ‘hevâ’, ‘sorumluluk’ ve ‘hesap verme bilinci’ kavramları çıkıyor. ‘Hevâ’; sözlükte istek, heves, meyil, sevme gibi anlamlara gelir. Hevâ terim olarak; nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karsı olan egilimidir. Kur'ân’da hevâya uyma yasaklanırken onun olumsuz arzu ve egilimler olduguna dikkat çekilmistir. ‘Hevâ’; nefsin asırı isteklerini, canın her istediğine ve zevke düskünlügü anlattıgı gibi, elinde kesin bilgi olmadan
hüküm veren, sahibini arzular istikametinde güden nefis, insanın kontrol edilmeyen asırı istekleri, Allah’tan gelen ‘ilme’ (vahye) uymayan tutumları anlamında da kullanılmaktdır. Hevâ; kısaca keyfi ve bencil yargıdır denilebilir. Bu tür yargılarda adalet, insaf ve hakka riayet yoktur. Çıkar, tarafgirlik, hasımlık ve bencillik vardır. Kisinin keyfi ve canının istedigi, pasa gönlü vardır. Bu sekilde hevâlarına uyanlar keyiflerine karışılmasından hoslanmazlar.