Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız vefatının yıldönümünde “Üretim, Kalkınma ve Adil Paylaşım” temasıyla yâd ediliyor. Her yıl farklı sloganların kullanılması güzel ve anlamlı oluyor. Onun hayatı boyunca verdiği mücadelesinin daha iyi anlaşılmasına ve ilgili konuda bilinç oluşmasına imkân sağlıyor.
Ülkemizde Şubat ayı şehitler ayı olarak yâd ediliyor. Zulme, emperyalizme, sömürüye ve eşitsizliğe karşı duran rahmetli Erbakan Hocamızı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
Bugün ülkemizin ve İslam âleminin en çok ihtiyacı olan sorunlara çözüm olarak “Üretim, Kalkınma ve Adil Paylaşım” fikrinin yerleşmesi açısından seçilen konu oldukça isabetli görünüyor. Bu açıdan ülkenin/toplumun kaynaklarının israf, konfor, borç/faiz ve yararsız yatırımlarla çarçur edildiği bir dönemde mesajların muhtevasının çok daha iyi anlaşılması ve anlatılması gerekiyor. Hele ki açlık, işsizlik, ekonomik kriz ve bağlı sebeplerle artan intiharlarla karşı karşıya bulunduğu bir dönemde bu daha bir önem arz ediyor.
“Kalkınma”nın içerisine üretimi koymadan yalnızca; hapishane, adliye binası, saray, stadyum, park, müze, tünel, yol ve köprü anlayanlara bu konunun tekrar anlatılması şart. Tabiî ki ülkemizin bu saydığımız hizmetlere de ihtiyacı var. Ancak devasa bir cari açık varken üretime ve pazarlamaya yönelmek birinci öncelikli olması gerekirken her şeyi bırakıp bir de üzerine faizli borçlar alarak ülkeyi beton yığınına döndürmek hangi aklın ürünü anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bu bilinç kaybolduğu içindir ki tarlalar boşken saman-buğday dâhil hemen tüm ürünleri ithal eder hale geldik. Özelleştirme adı altında fabrikalar bir bir kapanırken, çalışanlar işsiz kalırken ve ülke dışa bağımlı hale gelirken kişi başı gayri safi hâsılanın arttığını ve insanların refah düzeyinin yükseldiğini söylemek de hangi ahlaki temele uymaktadır, anlamakta güçlük çekiyoruz.
Gelişme ve büyüme içerisinde olduğumuz iddia ediliyor. Ama her zam pazarlığında bir elin parmaklarını dahi geçmeyen rakamlar telaffuz edilip çalışan ve emekli enflasyona ezdiriliyor. Erbakan Hocamızın zam pazarlığındaki tavrını hatırlayıp iç çekiyoruz.
Erbakan Hoca, Türkiye’yi geri kalmışlıktan, sömürülmekten, kolay bir lokma olmaktan kurtarmanın önemini iyi biliyordu. İnsanımıza helal ve huzurlu iş sahaları oluşturmak için ''fabrika yapan fabrikalar'' açmak, ağır sanayi ile Anadolu’yu ilmek ilmek işlemek kaçınılmazdı. Aslında Gümüş Motor hamlesi, günümüze bakan yönüyle o günlerde yüksek teknoloji hamlesini başlatmak demekti. Montaj değil, her yönüyle milli ve yerli üretim ile Anadolu’yu yüzlerce fabrikayla donatması da boşa değildi.
O, sadece sanayide değil, tarım ve ulaştırma başta olmak üzere birçok sektörü koordineli bir şekilde üretime odaklamış, tarlaları boş duran, çiftçisinin alın terini toprağıyla buluşturamayan bir ülkede, başbakanlık yaptığı 1 yıl gibi kısa bir sürede; israf ve tüketim yerine, üretime dönük yatırımlara öncelik vermişti.
Bugün de Erbakan Hocamızın istikamet olarak gösterdiği yolu takip edenler olarak bize düşen görev bu çizgiyi takip etmektir. Çünkü bu ülkede bugün de milyonlarca insan bir umut ışığı arıyor. Borçlarını ödeyemediği için intiharların yaşandığı ülkemizde, Hocamızın kalkınma azmi ve adil paylaşım modeli günümüze örnek olabilecek özelliğe sahiptir.
Üretimin rafa kalktığı, kalkınmanın adının bile geçmediği, gelir dağılımında adaletsizliğin zirvede olduğu bu günlerde “tüketen değil üreten bir Türkiye ideali” olarak Hocamızı anarken, onu, çabasını, gayretini ve gösterdiği hedefleri anlamaya her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Vefatının ardından 9 yıl geçti ve şimdi bugün büyük bir özlemle Erbakan Hocamız anılıyor. Bu yüzden Anadolu’nun ve dünyanın dört bir yanında Erbakan Hocamız için toplantılar yapılıyor, milyonlarca insan arkasından dualar ediyor.
Biz şahidiz ki Erbakan Hocamız hayatını ülkesi ve bütün insanlığın kurtuluşu için mücadeleye adamıştı.
Biz şahidiz ki Erbakan Hocamız insanlığın saadetini tesis etmek için gece-gündüz son nefesine kadar gayret etmişti.
Biz şahidiz ki Erbakan Hocamız bize üretimin, kalkınmanın ve adil paylaşımın ne olduğunu anlatmış ve öğretmişti.
Bir ilim ve devlet adamı olarak asaletiyle, kalkınma ufkuyla, duruşuyla fikir hayatımızda bir çığır açan, insanına, Müslümanlara asla bir bedel ödetmeyen Erbakan’ın anlaşılması ve yeni nesillere tanıtılması bizlerin borcudur. Allah kendisinden razı olsun, mekânını cennet eylesin.
Ülkemizde Şubat ayı şehitler ayı olarak yâd ediliyor. Zulme, emperyalizme, sömürüye ve eşitsizliğe karşı duran rahmetli Erbakan Hocamızı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
Bugün ülkemizin ve İslam âleminin en çok ihtiyacı olan sorunlara çözüm olarak “Üretim, Kalkınma ve Adil Paylaşım” fikrinin yerleşmesi açısından seçilen konu oldukça isabetli görünüyor. Bu açıdan ülkenin/toplumun kaynaklarının israf, konfor, borç/faiz ve yararsız yatırımlarla çarçur edildiği bir dönemde mesajların muhtevasının çok daha iyi anlaşılması ve anlatılması gerekiyor. Hele ki açlık, işsizlik, ekonomik kriz ve bağlı sebeplerle artan intiharlarla karşı karşıya bulunduğu bir dönemde bu daha bir önem arz ediyor.
“Kalkınma”nın içerisine üretimi koymadan yalnızca; hapishane, adliye binası, saray, stadyum, park, müze, tünel, yol ve köprü anlayanlara bu konunun tekrar anlatılması şart. Tabiî ki ülkemizin bu saydığımız hizmetlere de ihtiyacı var. Ancak devasa bir cari açık varken üretime ve pazarlamaya yönelmek birinci öncelikli olması gerekirken her şeyi bırakıp bir de üzerine faizli borçlar alarak ülkeyi beton yığınına döndürmek hangi aklın ürünü anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bu bilinç kaybolduğu içindir ki tarlalar boşken saman-buğday dâhil hemen tüm ürünleri ithal eder hale geldik. Özelleştirme adı altında fabrikalar bir bir kapanırken, çalışanlar işsiz kalırken ve ülke dışa bağımlı hale gelirken kişi başı gayri safi hâsılanın arttığını ve insanların refah düzeyinin yükseldiğini söylemek de hangi ahlaki temele uymaktadır, anlamakta güçlük çekiyoruz.
Gelişme ve büyüme içerisinde olduğumuz iddia ediliyor. Ama her zam pazarlığında bir elin parmaklarını dahi geçmeyen rakamlar telaffuz edilip çalışan ve emekli enflasyona ezdiriliyor. Erbakan Hocamızın zam pazarlığındaki tavrını hatırlayıp iç çekiyoruz.
Erbakan Hoca, Türkiye’yi geri kalmışlıktan, sömürülmekten, kolay bir lokma olmaktan kurtarmanın önemini iyi biliyordu. İnsanımıza helal ve huzurlu iş sahaları oluşturmak için ''fabrika yapan fabrikalar'' açmak, ağır sanayi ile Anadolu’yu ilmek ilmek işlemek kaçınılmazdı. Aslında Gümüş Motor hamlesi, günümüze bakan yönüyle o günlerde yüksek teknoloji hamlesini başlatmak demekti. Montaj değil, her yönüyle milli ve yerli üretim ile Anadolu’yu yüzlerce fabrikayla donatması da boşa değildi.
O, sadece sanayide değil, tarım ve ulaştırma başta olmak üzere birçok sektörü koordineli bir şekilde üretime odaklamış, tarlaları boş duran, çiftçisinin alın terini toprağıyla buluşturamayan bir ülkede, başbakanlık yaptığı 1 yıl gibi kısa bir sürede; israf ve tüketim yerine, üretime dönük yatırımlara öncelik vermişti.
Bugün de Erbakan Hocamızın istikamet olarak gösterdiği yolu takip edenler olarak bize düşen görev bu çizgiyi takip etmektir. Çünkü bu ülkede bugün de milyonlarca insan bir umut ışığı arıyor. Borçlarını ödeyemediği için intiharların yaşandığı ülkemizde, Hocamızın kalkınma azmi ve adil paylaşım modeli günümüze örnek olabilecek özelliğe sahiptir.
Üretimin rafa kalktığı, kalkınmanın adının bile geçmediği, gelir dağılımında adaletsizliğin zirvede olduğu bu günlerde “tüketen değil üreten bir Türkiye ideali” olarak Hocamızı anarken, onu, çabasını, gayretini ve gösterdiği hedefleri anlamaya her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Vefatının ardından 9 yıl geçti ve şimdi bugün büyük bir özlemle Erbakan Hocamız anılıyor. Bu yüzden Anadolu’nun ve dünyanın dört bir yanında Erbakan Hocamız için toplantılar yapılıyor, milyonlarca insan arkasından dualar ediyor.
Biz şahidiz ki Erbakan Hocamız hayatını ülkesi ve bütün insanlığın kurtuluşu için mücadeleye adamıştı.
Biz şahidiz ki Erbakan Hocamız insanlığın saadetini tesis etmek için gece-gündüz son nefesine kadar gayret etmişti.
Biz şahidiz ki Erbakan Hocamız bize üretimin, kalkınmanın ve adil paylaşımın ne olduğunu anlatmış ve öğretmişti.
Bir ilim ve devlet adamı olarak asaletiyle, kalkınma ufkuyla, duruşuyla fikir hayatımızda bir çığır açan, insanına, Müslümanlara asla bir bedel ödetmeyen Erbakan’ın anlaşılması ve yeni nesillere tanıtılması bizlerin borcudur. Allah kendisinden razı olsun, mekânını cennet eylesin.