Okullardaki eğitim sistemini ne kadar biliyoruz? Eve ödev neden geliyor? Hiç düşünüp bunu dile getirdik mi? Gelmemeli çünkü öğrenmenin yeri okuldur. Bir öğretmenin bir günde kaç saat programı var, verimliliği ne kadar olur, ya bunlar? Başka ülkedeki okulları eğitim şartlarını biliyor muyuz? Mesela Finlandiya eğitim modeli... Biz kader mahkûmuyuz zaten ne gerek var araştırıp baş ağrıtmaya!
Sınav zamanı geldiğinde o çocukların iklim büklüm olmalarını görmüyor musunuz? İçim parçalanıyor, çok yazık… Aile onunla gurur duyacak, devlete millete hayırlı olacak diye yarış atı gibi masumlar. Ezbere dayalı bir eğitim sisteminin olduğu bir ülkede öğretilmeden neyin sonucunu görmek istiyoruz? Bana göre çocuklarımıza kaliteli bir eğitim verilmiyor zaten. Bir de buna işte bu boş ama örnek(!) olan diziler devreye giriyor. Sonuç? Biz aileler kendimize gelmeliyiz artık, önce biz birer eğitimci olmalıyız, eğitim evde başlar. Hangimiz akşam yemeğinden sonra kitap alır okuruz? Yemek bitsin de ekranın karşısına geçelim diye sabırsızlanıyoruz. Bakalım dizideki kaldığımız yer nasıl devam edecek… Zaman kaybından başka bir şey değil bu. Oysa her akşam çocuklarımızla oturup Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı dönemini birinci ağızdan aktardığı, Cumhuriyet tarihi açısından önemli bir eseri Nutuk’u okusak... Bir şairi, başka akşam bir edebiyatçıyı, diğer akşam bir felsefeciyi, sanatçıyı, filozofu, ilk sporcu kadını, ressamı, dinin nasıl var olduğunu, bir türkünün nasıl ve hangi duyguyla çıktığını öğrenerek öğretebilseydik. Şimdi karşımızda iklim büklüm duran, kitabı kapatınca hiçbir şey hatırlamayan, kendi tarihini bile düşünerek cevap veren çocuklarımız olmazdı olamazdı. Boş boş konuşuyorlar diyoruz, tabi ki öyle olacak! Bilmez miyiz ki boş başak yüksekte olup savrulur, dolgun başak ağırdır ve eğik olur! Öğretilmiş çaresizlik yerine sorgulayan beyinler olmalı! Bunu da biz anneler yapacağız. Lütfen çocuklarımızı doğurduğumuz o güne geri dönelim ve o gün gibi yine sarılıp öğretelim…
Sınav zamanı geldiğinde o çocukların iklim büklüm olmalarını görmüyor musunuz? İçim parçalanıyor, çok yazık… Aile onunla gurur duyacak, devlete millete hayırlı olacak diye yarış atı gibi masumlar. Ezbere dayalı bir eğitim sisteminin olduğu bir ülkede öğretilmeden neyin sonucunu görmek istiyoruz? Bana göre çocuklarımıza kaliteli bir eğitim verilmiyor zaten. Bir de buna işte bu boş ama örnek(!) olan diziler devreye giriyor. Sonuç? Biz aileler kendimize gelmeliyiz artık, önce biz birer eğitimci olmalıyız, eğitim evde başlar. Hangimiz akşam yemeğinden sonra kitap alır okuruz? Yemek bitsin de ekranın karşısına geçelim diye sabırsızlanıyoruz. Bakalım dizideki kaldığımız yer nasıl devam edecek… Zaman kaybından başka bir şey değil bu. Oysa her akşam çocuklarımızla oturup Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı dönemini birinci ağızdan aktardığı, Cumhuriyet tarihi açısından önemli bir eseri Nutuk’u okusak... Bir şairi, başka akşam bir edebiyatçıyı, diğer akşam bir felsefeciyi, sanatçıyı, filozofu, ilk sporcu kadını, ressamı, dinin nasıl var olduğunu, bir türkünün nasıl ve hangi duyguyla çıktığını öğrenerek öğretebilseydik. Şimdi karşımızda iklim büklüm duran, kitabı kapatınca hiçbir şey hatırlamayan, kendi tarihini bile düşünerek cevap veren çocuklarımız olmazdı olamazdı. Boş boş konuşuyorlar diyoruz, tabi ki öyle olacak! Bilmez miyiz ki boş başak yüksekte olup savrulur, dolgun başak ağırdır ve eğik olur! Öğretilmiş çaresizlik yerine sorgulayan beyinler olmalı! Bunu da biz anneler yapacağız. Lütfen çocuklarımızı doğurduğumuz o güne geri dönelim ve o gün gibi yine sarılıp öğretelim…