Şeytan insanları kötülüğe ve çirkin davranışlara çağıran, Allah’ın yolundan saptırıp, cehenneme sürüklemeye çalışan en büyük düşmandır. Allah’ın, itaatsizliği nedeniyle cennetten kovduğu ve insanları şaşırtıp saptırmak için çeşitli yöntemlerle onlara sokulan, vesveseler veren tehlikeli düşman. İnsanlardan ve cinlerden çok fazla sayıda yandaşı vardır ve insanlara sinsice sokulur, telkinlerde bulunur.
Yüce Rabbimiz, insanları bu tehlikeye karşı uyarmış ve şeytanın insanı nasıl yalnız ve yardımsız bırakacağını ayetinde belirtmiştir:
“Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur’an’dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı ‘yapayalnız ve yardımsız” bırakandır.” ( Furkan Suresi, 29)
Şeytanın telkinlerinden biri, Allah’ın affediciliğini öne sürerek insanı günah işlemeye yöneltmesidir. Hiç kuşkusuz, Allah merhamet edenlerin en merhametlisidir, tevbeleri kabul edendir. Ancak Allah’ın kabulünü üzerine aldığı tevbe, bile bile ve sürekli işlenen günahların bağışlanması demek değildir. Şeytanın telkiniyle bir kez bu yola giren kişi “Allah nasılsa affeder ” diye düşünerek imanı yaşamaktan uzaklaşır ve şeytanın yolunda sonsuz azaba doğru ilerler. Kuran’da, “yakında bağışlanacağız” diyerek bile bile günah işleyen insanlardan söz edilir:
Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım ‘kötü kimseler’ geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: “Yakında bağışlanacağız” diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah’a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Allah’tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz?
Araf Suresi,169
Şeytanın dünya hayatına yönelik telkinleri de insanı iman etmekten uzaklaştırır. Eğlence, ticaret, para, mülk, kariyer, saygınlık vaad eder ve tüm bunları “süslü ve çekici “gösterir. Ancak Allah’ı unutup, dünya hayatının metaına kanan insanların sonu, dönüşü olmayan bir azaptır. Şeytanın insanlara ettiği vaadlerin, sadece aldanış olduğu gerçeği Kuran’da şöyle bildirilir:
(Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va’detmez. Nisa Suresi,120
Ayrıca şeytan, iman etmeyen insanlara yaptıkları kötü işleri güzel gösterir. Bu insanların zamanla kalplerinin katılaştığı ;…Onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi. (En’am Suresi, 43) ayetiyle haber verilir. Kalbi katılaşan insan, artık vicdanının sesini duyamaz olmuş ve şeytanın ‘kardeş’i haline gelmiştir.
Şeytan, insanların iman etmesini, Allah’ın yolunda yaşamaya çalışmasını asla istemez. Bu amacına ulaşabilmek için sürdürdüğü faaliyetlerinden biri de, insanların düşünmelerini engellemektir. Bunun için insanların zayıf yönlerini belirler, ayetlerde bildirildiği gibi farklı yönlerden onlara sokulur, pusular kurar, gaflet haline düşürecek planlar yapar, tuzağa düşmelerini sağlayacak ortamlar hazırlar. Dinden uzak insanlar, böyle ortamlarda Allah’ı unutarak ve ahireti hiç düşünmeyerek gaflet içinde bir ruh haline girerler. Özellikle ‘kafayı dağıtmak’ için gidilen eğlence mekanlarında, şeytan planlarını çok kolay uygular. Zaten ‘düşünmemek’ için gidilen bu yerlerde şeytan, insanları Allah’tan uzaklaştırma konusunda oldukça başarılı olur.
Unutkanlık vermek de şeytanın çok sık kullandığı, fakat insanlar tarafından fazla fark edilmeyen bir yöntemdir. Şeytanın unutkanlık ve dalgınlık vermesi nedeniyle bu insanlar, tüm yaşamlarını Allah’tan uzak geçirirler. Neden ve nasıl yaratıldıkları sorusunun ve cevabının onlar için hiçbir önemi yoktur. Şeytan onlara, kendilerini yaratan Allah’ı anmayı ve herşeyin kontrolünün Rabbimiz’de olduğunu unutturur, ölümü ve ahireti hiç düşündürtmez:
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. Mücadele Suresi, 19
Şeytanın telkinleri nedeniyle insanlar üzülmeye, sinirlenmeye eğilim gösterirler. Hatta yaşadıkları olayların içinde sinirlenecek veya üzülecek bir konu bulmaya çalışırlar. Buldukları konuyla ilgili uzun süre düşünürler, düşündükçe üzüntüleri ya da kızgınlıkları daha da artar. Sonra intikam planları kurar ve bu şekilde kendilerini oyalayarak şeytanın amacını gerçekleştirmesine yol açarlar.
Duygusallık da şeytanın Allah’tan uzaklaştırma telkinlerindendir. Duygusal bir kimsenin hareketleri, o anki ruh haline göre gelişir. Olaylar karşısında, şeytanın da yardımlarıyla, ani ve birbirini tutmayan kararlar verir. Çoğu zaman bu kararları pişmanlık izler, çünkü bunların, akıllıca verilmiş kararlar olmadığı çok açıktır.
Bütün bu telkinlerin etkisi altındaki insanlar, yaşadıkları sıkıntının kaynağını ve çözüm yollarını bulamazlar. Allah’tan başka ilahlar edindikleri ve kendi isteklerine göre bir yaşam sürdükleri için sürekli birşeylerden korku duyarak tedirginlik içinde yaşarlar. Gerçekte korkularının kaynağı, şeytanın kulaklarına fısıldadıklarıdır. Şeytanın amacı, insanları Allah’ın yolundan saptırmak, iman etmelerini engelleyip, dünyada boş işlerle oyalayarak ibadet etmekten alıkoymak ve cehenneme sürüklemektir. Ancak şeytanın iman edenler üzerinde ‘zorlayıcı gücü’ yoktur.
İnkar edenler, kendilerini ve yaşadıklarını Allah’tan bağımsız görmelerinin bir sonucu olarak, adeta kabus gibi bir hayat yaşarlar. Allah’ın kaderde herşeyi hayırla yarattığını düşünmedikleri için sürekli vesveseli bir ruh halleri vardır. Zahiren güzel bir şeyle karşılaştıklarında bile, herşeye olumsuz bir bakış açısıyla baktıklarından, arkasında kötü bir şey olduğunu düşünür ve o anda karşılaştıkları güzelliklerden de zevk alamazlar. Olumsuz düşüncelerle dolu ümitsiz ruh halinden kurtulamazlar. Bu ruh hali onların akıllarının kapanmasına sebep oldukça, daha da sıkıntılı bir ruh halinin içine girerler ve dünyadayken azap dolu bir hayat yaşarlar.
Bu insanlar, farkında olmadan, şeytanın iradesi altına girmişlerdir.Şeytanın fısıltılarının kendi düşünceleri olduğunu zanneder,uygularlar ve zamanla şeytanın askerleri haline gelirler. Böylece -Allah’ın dilemesi dışında- Allah’ın dosdoğru yolunda değil, şeytanın sonsuz azaba götüren yolunda yaşarlar.
“Gerçek şu ki,şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin.O,kendi grubunu ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır.” Fatır Suresi,6
Tüm bu yaşadıkları insanlara sıkıntı, bela, hastalık ve stres getirir. Bu şekilde şeytanın vaadlerine aldanan kişi kendisine çok büyük zarar verir. Şeytan, bu kuruntularla, insanları henüz dünyadayken cehennemin belalarla dolu yoluna ve mutsuz ruh haline yöneltir.
Oysa iman eden insanlar, Allah’ın her şeyi bir kader ile yarattığını, endişe de etse, üzülse de kaderinde yaşayacaklarının önceden belirlenmiş olduğunu bilir. Bu kader dahilinde, kişinin, Rabbimizin her şeyi hayır ile yarattığını kavramış olması da başka bir güzelliktir. Karşılaştıkları zorlukların Allah’ın imtihanı ve imanlarının olgunlaşması amacıyla yaratıldığının bilincinde olmaları,müminlerin huzurlu bir yaşam sürmelerini sağlar.
Yüce Rabbimiz, insanları bu tehlikeye karşı uyarmış ve şeytanın insanı nasıl yalnız ve yardımsız bırakacağını ayetinde belirtmiştir:
“Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur’an’dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı ‘yapayalnız ve yardımsız” bırakandır.” ( Furkan Suresi, 29)
Şeytanın telkinlerinden biri, Allah’ın affediciliğini öne sürerek insanı günah işlemeye yöneltmesidir. Hiç kuşkusuz, Allah merhamet edenlerin en merhametlisidir, tevbeleri kabul edendir. Ancak Allah’ın kabulünü üzerine aldığı tevbe, bile bile ve sürekli işlenen günahların bağışlanması demek değildir. Şeytanın telkiniyle bir kez bu yola giren kişi “Allah nasılsa affeder ” diye düşünerek imanı yaşamaktan uzaklaşır ve şeytanın yolunda sonsuz azaba doğru ilerler. Kuran’da, “yakında bağışlanacağız” diyerek bile bile günah işleyen insanlardan söz edilir:
Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım ‘kötü kimseler’ geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: “Yakında bağışlanacağız” diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah’a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Allah’tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz?
Araf Suresi,169
Şeytanın dünya hayatına yönelik telkinleri de insanı iman etmekten uzaklaştırır. Eğlence, ticaret, para, mülk, kariyer, saygınlık vaad eder ve tüm bunları “süslü ve çekici “gösterir. Ancak Allah’ı unutup, dünya hayatının metaına kanan insanların sonu, dönüşü olmayan bir azaptır. Şeytanın insanlara ettiği vaadlerin, sadece aldanış olduğu gerçeği Kuran’da şöyle bildirilir:
(Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va’detmez. Nisa Suresi,120
Ayrıca şeytan, iman etmeyen insanlara yaptıkları kötü işleri güzel gösterir. Bu insanların zamanla kalplerinin katılaştığı ;…Onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi. (En’am Suresi, 43) ayetiyle haber verilir. Kalbi katılaşan insan, artık vicdanının sesini duyamaz olmuş ve şeytanın ‘kardeş’i haline gelmiştir.
Şeytan, insanların iman etmesini, Allah’ın yolunda yaşamaya çalışmasını asla istemez. Bu amacına ulaşabilmek için sürdürdüğü faaliyetlerinden biri de, insanların düşünmelerini engellemektir. Bunun için insanların zayıf yönlerini belirler, ayetlerde bildirildiği gibi farklı yönlerden onlara sokulur, pusular kurar, gaflet haline düşürecek planlar yapar, tuzağa düşmelerini sağlayacak ortamlar hazırlar. Dinden uzak insanlar, böyle ortamlarda Allah’ı unutarak ve ahireti hiç düşünmeyerek gaflet içinde bir ruh haline girerler. Özellikle ‘kafayı dağıtmak’ için gidilen eğlence mekanlarında, şeytan planlarını çok kolay uygular. Zaten ‘düşünmemek’ için gidilen bu yerlerde şeytan, insanları Allah’tan uzaklaştırma konusunda oldukça başarılı olur.
Unutkanlık vermek de şeytanın çok sık kullandığı, fakat insanlar tarafından fazla fark edilmeyen bir yöntemdir. Şeytanın unutkanlık ve dalgınlık vermesi nedeniyle bu insanlar, tüm yaşamlarını Allah’tan uzak geçirirler. Neden ve nasıl yaratıldıkları sorusunun ve cevabının onlar için hiçbir önemi yoktur. Şeytan onlara, kendilerini yaratan Allah’ı anmayı ve herşeyin kontrolünün Rabbimiz’de olduğunu unutturur, ölümü ve ahireti hiç düşündürtmez:
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. Mücadele Suresi, 19
Şeytanın telkinleri nedeniyle insanlar üzülmeye, sinirlenmeye eğilim gösterirler. Hatta yaşadıkları olayların içinde sinirlenecek veya üzülecek bir konu bulmaya çalışırlar. Buldukları konuyla ilgili uzun süre düşünürler, düşündükçe üzüntüleri ya da kızgınlıkları daha da artar. Sonra intikam planları kurar ve bu şekilde kendilerini oyalayarak şeytanın amacını gerçekleştirmesine yol açarlar.
Duygusallık da şeytanın Allah’tan uzaklaştırma telkinlerindendir. Duygusal bir kimsenin hareketleri, o anki ruh haline göre gelişir. Olaylar karşısında, şeytanın da yardımlarıyla, ani ve birbirini tutmayan kararlar verir. Çoğu zaman bu kararları pişmanlık izler, çünkü bunların, akıllıca verilmiş kararlar olmadığı çok açıktır.
Bütün bu telkinlerin etkisi altındaki insanlar, yaşadıkları sıkıntının kaynağını ve çözüm yollarını bulamazlar. Allah’tan başka ilahlar edindikleri ve kendi isteklerine göre bir yaşam sürdükleri için sürekli birşeylerden korku duyarak tedirginlik içinde yaşarlar. Gerçekte korkularının kaynağı, şeytanın kulaklarına fısıldadıklarıdır. Şeytanın amacı, insanları Allah’ın yolundan saptırmak, iman etmelerini engelleyip, dünyada boş işlerle oyalayarak ibadet etmekten alıkoymak ve cehenneme sürüklemektir. Ancak şeytanın iman edenler üzerinde ‘zorlayıcı gücü’ yoktur.
İnkar edenler, kendilerini ve yaşadıklarını Allah’tan bağımsız görmelerinin bir sonucu olarak, adeta kabus gibi bir hayat yaşarlar. Allah’ın kaderde herşeyi hayırla yarattığını düşünmedikleri için sürekli vesveseli bir ruh halleri vardır. Zahiren güzel bir şeyle karşılaştıklarında bile, herşeye olumsuz bir bakış açısıyla baktıklarından, arkasında kötü bir şey olduğunu düşünür ve o anda karşılaştıkları güzelliklerden de zevk alamazlar. Olumsuz düşüncelerle dolu ümitsiz ruh halinden kurtulamazlar. Bu ruh hali onların akıllarının kapanmasına sebep oldukça, daha da sıkıntılı bir ruh halinin içine girerler ve dünyadayken azap dolu bir hayat yaşarlar.
Bu insanlar, farkında olmadan, şeytanın iradesi altına girmişlerdir.Şeytanın fısıltılarının kendi düşünceleri olduğunu zanneder,uygularlar ve zamanla şeytanın askerleri haline gelirler. Böylece -Allah’ın dilemesi dışında- Allah’ın dosdoğru yolunda değil, şeytanın sonsuz azaba götüren yolunda yaşarlar.
“Gerçek şu ki,şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin.O,kendi grubunu ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır.” Fatır Suresi,6
Tüm bu yaşadıkları insanlara sıkıntı, bela, hastalık ve stres getirir. Bu şekilde şeytanın vaadlerine aldanan kişi kendisine çok büyük zarar verir. Şeytan, bu kuruntularla, insanları henüz dünyadayken cehennemin belalarla dolu yoluna ve mutsuz ruh haline yöneltir.
Oysa iman eden insanlar, Allah’ın her şeyi bir kader ile yarattığını, endişe de etse, üzülse de kaderinde yaşayacaklarının önceden belirlenmiş olduğunu bilir. Bu kader dahilinde, kişinin, Rabbimizin her şeyi hayır ile yarattığını kavramış olması da başka bir güzelliktir. Karşılaştıkları zorlukların Allah’ın imtihanı ve imanlarının olgunlaşması amacıyla yaratıldığının bilincinde olmaları,müminlerin huzurlu bir yaşam sürmelerini sağlar.
