Okudukça açılan kapılar, genişleyen hayal dünyası, kelime dağarcığı, okurken zihinde canlandırma… Galiba hepimiz tattığı tatlı duygulardan, öyle ya kimi çocukluktan başlar bu alışkanlığa –ki cidden bir alışkanlık okumak, merak etmek- kimi göre göre işler bütün hayatına, kimi zorla okur, okudukça kapılıp gider, kimi yanından geçmez ama hep de merak eder, kimileri bağımlılık haline getirir, az da olsa hepimizin ucundan dokunduğu, tadına baktığı bir alışkanlık haline gelmesini istediği veya ertelediği ve kaybettiği bir konu okumak.
Okumak adına konuşmak, konuştukça daha başka alanlar, konular, yazarlar keşfetmek.. Elbette okursanız şu olur okumazsanız bu olur demek değil niyetimiz fakat okumadıysanız bir romanı, şiiri, bir yazarın ne demek istediğini anlamaya çalışmadıysanız yahut kendi dünyanızı bulmadıysanız bir kitapta ufaktan deneyin derim…
Başka dünyalar görün yabancı olduğumuz veya yabancı diye ötelediğimiz insanların hayatlarına dokunun… Okudukça güçlenin, merak edin, merak ettikçe okuyun bir süre sonra “bir sayfa daha” derken bulacaksınız kendinizi. Daha başka bakacak düşüneceksiniz, aynı kelimelerle tekrarlara düşmeyecek, daha geniş düşünecek, belirli kalıplardan farkında olmadan sıyrılacaksınız.
Öyle ya bu alışkanlığı çocukken kazanlar bence şanlı diye nitelendirebileceklerimizden… Çocukken başlıyor serüven onlar için… Çizgi romanlar, hikayeler, öyküler, devamında gelen dünya klasikleri, romanlar derken belli bir yaşa geldiklerinde bir çok birikimleri oluyor. Her karakter daha başka vuku buluyor zihinlerinde, daha başka düşünüyor yahut sabit fikirlerin peşinden sürüklenmeden kendi olgularını oluşturuyorlar.. Öyle ya her defasında başka karakterde buluyorlar kendilerini.. Aslında anlamak, değerlendirme yapmak daha kolay bir hal alıyor.
Kitapları okuyanlar için daha değerli oluyor, altları çiziliyor, okunmuş –ikinci el dediğimiz- kitaplarda, bilmediği bir insanın “bu satırın altını neden çizdiğini” düşünürken buluyor kendini bazen.
O kadar farklı şeyler hissettirir ki bir yazar size, koşmadan yorar bazen sizi, bazen burjuva oluverirsiniz, bazen de asil, bazen bir siyahi, bazen gerçeğini arayan bir kadın, bazen iyi siyaset yaparken, bazen de bir psikolojik tahlil de buluverirsin kendini… Daha birçok karakterde yeniden doğarsın, merak içinde bir ışık gibi uyanır. Daha çok daha çok derken bir telefonu, bir işi veya parayı isterken bulmazsın kendini. O daha çoklar, o –belki de- hırs sana daha çok derken bilgiyi kasteder, daha çok karakteri, daha çok dünyayı ister senden…
Okumak adına konuşmak, konuştukça daha başka alanlar, konular, yazarlar keşfetmek.. Elbette okursanız şu olur okumazsanız bu olur demek değil niyetimiz fakat okumadıysanız bir romanı, şiiri, bir yazarın ne demek istediğini anlamaya çalışmadıysanız yahut kendi dünyanızı bulmadıysanız bir kitapta ufaktan deneyin derim…
Başka dünyalar görün yabancı olduğumuz veya yabancı diye ötelediğimiz insanların hayatlarına dokunun… Okudukça güçlenin, merak edin, merak ettikçe okuyun bir süre sonra “bir sayfa daha” derken bulacaksınız kendinizi. Daha başka bakacak düşüneceksiniz, aynı kelimelerle tekrarlara düşmeyecek, daha geniş düşünecek, belirli kalıplardan farkında olmadan sıyrılacaksınız.
Öyle ya bu alışkanlığı çocukken kazanlar bence şanlı diye nitelendirebileceklerimizden… Çocukken başlıyor serüven onlar için… Çizgi romanlar, hikayeler, öyküler, devamında gelen dünya klasikleri, romanlar derken belli bir yaşa geldiklerinde bir çok birikimleri oluyor. Her karakter daha başka vuku buluyor zihinlerinde, daha başka düşünüyor yahut sabit fikirlerin peşinden sürüklenmeden kendi olgularını oluşturuyorlar.. Öyle ya her defasında başka karakterde buluyorlar kendilerini.. Aslında anlamak, değerlendirme yapmak daha kolay bir hal alıyor.
Kitapları okuyanlar için daha değerli oluyor, altları çiziliyor, okunmuş –ikinci el dediğimiz- kitaplarda, bilmediği bir insanın “bu satırın altını neden çizdiğini” düşünürken buluyor kendini bazen.
O kadar farklı şeyler hissettirir ki bir yazar size, koşmadan yorar bazen sizi, bazen burjuva oluverirsiniz, bazen de asil, bazen bir siyahi, bazen gerçeğini arayan bir kadın, bazen iyi siyaset yaparken, bazen de bir psikolojik tahlil de buluverirsin kendini… Daha birçok karakterde yeniden doğarsın, merak içinde bir ışık gibi uyanır. Daha çok daha çok derken bir telefonu, bir işi veya parayı isterken bulmazsın kendini. O daha çoklar, o –belki de- hırs sana daha çok derken bilgiyi kasteder, daha çok karakteri, daha çok dünyayı ister senden…