Yine kibir ve gösteriş maksadıyla ve yapmacık tavırlarla konuşan kimselerin İslâmî edebe aykırı davrandıklarını şu beyanlarıyla dile getirmişlerdir:
“İçinizde en çok sevdiğim ve kıyamet günü bana en yakın mesafede bulunacak kimseler, güzel ahlâk sahibi olanlarınızdır. Güzel konuşuyor dedirtmek için uzun uzun konuşanlar, sözünü beğendirmek için avurdunu şişire şişire laf edenler ve bilgiçlik etmek için lügat paralayanlar ise en sevmediğim ve kıyamet günü bana en uzak mesafede bulunacak kimselerdir.” (Tirmizî, Birr, 71)
Dolayısıyla kıyâmet günü Efendimiz’e yakın olmak isteyen bir mü’minin yapması gereken, güzel ahlâk sahibi olmaya gayret etmek ve sözünü tartarak söyleyebilmektir. Zira diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulmaktadır:
“Kul, Allâh’ın hoşnut olduğu bir sözü söyler, fakat onunla Allâh’ın rızâsını kazanacağı hiç aklına gelmez. Hâlbuki Allah, o söz sebebiyle, kendisine kavuştuğu kıyamet gününe kadar o kimseden hoşnut olur.
Yine bir kul da Allâh’ın gazabını gerektiren bir söz söyler, fakat o sözün kendisini Allâh’ın gazabına çarptıracağını düşünmez. Oysa Allah o kimseye, o kötü söz sebebiyle, kendisine kavuşacağı kıyamet gününe kadar gazap eder.” (Muvatta, Kelâm, 5; Tirmizî, Zühd, 12)
Bu sebeple;
“Her kim Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa, ya hayır söylesin, ya da sussun.”[7] nebevî tâlimâtına dâimâ riâyet etmeliyiz.
Lokman Hakîm oğluna bir nasihatinde şöyle demiştir:
“Yavrucuğum! Sükût ettiğim için aslâ pişman olmadım. Söz gümüşse sükût altındır.” (Ahmed, ez-Zühd, s. 44, no: 272)
Evet, söz vardır, insanı vezir eder, söz vardır, rezil eder. Nitekim şeytan, Rabbine karşı isyan ve itiraz yüklü sözlerle konuşma cür’etine kalkıştığı için onun bu sözleri kendisini alçaltmış, gazap ve lânete dûçâr olarak ilâhî huzurdan kovulmasına sebep olmuştur. Onu ebedî saâdetten mahrum bırakmıştır.
Bu sebeple de halk arasında bir darb-ı mesel hâlinde; “Bin düşün, bir söyle!” denilmiştir. Bu hususta Mevlânâ Hazretleri de şöyle îkaz buyurur:
“Şunu bil ki, ağızdan ansızın çıkan söz, yaydan fırlamış ok gibidir. Ey oğul, o ok bir daha geri dönmez!
Suyu baştan kesmek gerek. Selin başlangıçta başı bağlanmaz, önü çevrilmezse, bütün dünyayı tutar; birçok yeri yıkarsa buna şaşılmaz.
Bir söz vardır, dünyayı yıkar, harap eder; bir söz de vardır, ölü gibi cansız duran tilkiye, arslan cesareti verir.”
“İçinizde en çok sevdiğim ve kıyamet günü bana en yakın mesafede bulunacak kimseler, güzel ahlâk sahibi olanlarınızdır. Güzel konuşuyor dedirtmek için uzun uzun konuşanlar, sözünü beğendirmek için avurdunu şişire şişire laf edenler ve bilgiçlik etmek için lügat paralayanlar ise en sevmediğim ve kıyamet günü bana en uzak mesafede bulunacak kimselerdir.” (Tirmizî, Birr, 71)
Dolayısıyla kıyâmet günü Efendimiz’e yakın olmak isteyen bir mü’minin yapması gereken, güzel ahlâk sahibi olmaya gayret etmek ve sözünü tartarak söyleyebilmektir. Zira diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulmaktadır:
“Kul, Allâh’ın hoşnut olduğu bir sözü söyler, fakat onunla Allâh’ın rızâsını kazanacağı hiç aklına gelmez. Hâlbuki Allah, o söz sebebiyle, kendisine kavuştuğu kıyamet gününe kadar o kimseden hoşnut olur.
Yine bir kul da Allâh’ın gazabını gerektiren bir söz söyler, fakat o sözün kendisini Allâh’ın gazabına çarptıracağını düşünmez. Oysa Allah o kimseye, o kötü söz sebebiyle, kendisine kavuşacağı kıyamet gününe kadar gazap eder.” (Muvatta, Kelâm, 5; Tirmizî, Zühd, 12)
Bu sebeple;
“Her kim Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa, ya hayır söylesin, ya da sussun.”[7] nebevî tâlimâtına dâimâ riâyet etmeliyiz.
Lokman Hakîm oğluna bir nasihatinde şöyle demiştir:
“Yavrucuğum! Sükût ettiğim için aslâ pişman olmadım. Söz gümüşse sükût altındır.” (Ahmed, ez-Zühd, s. 44, no: 272)
Evet, söz vardır, insanı vezir eder, söz vardır, rezil eder. Nitekim şeytan, Rabbine karşı isyan ve itiraz yüklü sözlerle konuşma cür’etine kalkıştığı için onun bu sözleri kendisini alçaltmış, gazap ve lânete dûçâr olarak ilâhî huzurdan kovulmasına sebep olmuştur. Onu ebedî saâdetten mahrum bırakmıştır.
Bu sebeple de halk arasında bir darb-ı mesel hâlinde; “Bin düşün, bir söyle!” denilmiştir. Bu hususta Mevlânâ Hazretleri de şöyle îkaz buyurur:
“Şunu bil ki, ağızdan ansızın çıkan söz, yaydan fırlamış ok gibidir. Ey oğul, o ok bir daha geri dönmez!
Suyu baştan kesmek gerek. Selin başlangıçta başı bağlanmaz, önü çevrilmezse, bütün dünyayı tutar; birçok yeri yıkarsa buna şaşılmaz.
Bir söz vardır, dünyayı yıkar, harap eder; bir söz de vardır, ölü gibi cansız duran tilkiye, arslan cesareti verir.”