Mısır’ın seçilmiş ilk sivil ve meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin vefatı İslam dünyasında büyük bir üzüntüye sebep oldu. Açıkçası beklenen bir son muydu bilinmez ama birkaç ay önce İngiliz Parlamentosu’ndan bir milletvekilinin, Mursi’nin tecrit hayatı yaşadığı, sağlığının iyi olmadığı, kısa bir zaman sonra ölebileceği yönünde yazdığı rapor durumun vahametini ortaya koymuştu aslında. Bize de Rabbim rahmetiyle muamele etsin demekten başka bir şey kalmıyor.
Batı dünyası, işin içinde Müslüman olunca her zamanki gibi kör, sağır ve dilsiz rolünü oynadı. Durumdan önceden haberleri vardı. Mursi’nin vefatı iddia edildiği gibi bir suikasttan ziyade kötü hapishane şartları ve sağlık sorunları neticesinde yaşanan bir sonuçtu. Peki, bizim neden haberimiz olmadı derseniz. Aslında vardı ama biz de yokmuş gibi davrandık. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı içerisinde yine kendi çıkarlarımıza odaklandık. Birilerinin canını sıkmamak, kızdırmamak için bir türlü eyleme geçemedik.
Görünen o ki Mursi, yaşadığı zulüm, istismar ve sahipsizlik nedeniyle zaten 5 yıl önce ölmüştü, şimdi biyolojik olarak da ahirete intikal etti.
Darbeci yönetim, Mursi’nin cenaze namazının kılınmasına müsaade etmedi. Ama yeryüzünde, binlerce noktada milyonlarca insan gıyabi cenaze namazı kıldı. “Dirisine sahip çıkamadık, ölüsüne saygı gösterelim bari” gibi bir şey. Ve “tarihe not düşelim hiç olmazsa” gayreti.
Tabii burada bazı soruları sormamız ve özeleştiri yapmamız gerekiyor. Evet, Mursi’nin vefatı, şehadeti çok üzücü ama bu duruma nasıl geldik? Bugüne gelmemizde kimlerin vebali var? Bunlara kim, “Askeriyenin postallarına karşı sivil direnişe çıkın!” dedi?
Dört parmağı ile şov yapanlar acaba meydanlarda bu parmaklarını sallamak dışında Mısırlı Müslümanlar için ne yaptılar? Altı yıldan beri en küçük bir diplomatik girişimde bulunuldu mu? Herhangi bir girişim yapılsaydı nasıl sonuç alınabilirdi?
Bağırıp çağırarak hamasetle dış politikada bir yere varılamayacağını bilmek için müneccim olmaya gerek var mıydı?
Öyle esip kükreyenler, asıp kesenler, mangalda kül bırakmayanlar, bugün sadece acı sonun ağıtını yakıyor.
Gözyaşları günahlarımızdan bizi arındırır mı bilinmez ama samimi isek hâlâ Mısır zindanlarında zulüm görenler için harekete geçme fırsatı var, değerlendirelim. Yoksa daha çok gıyabi cenaze namazı kılarız bu gidişle.
Sivil toplum örgütlerimiz de var olsunlar öyle organizasyonlar yaptılar ki onlara da iş çıktı, yoksa işsiz kalacaklardı.
Beş altı yıldır hemen her seçim döneminde “Mursi’nin kurtuluşu 7 Haziran’a bağlı” gibi seçim meydanlarında nutuk atıp Rabia işaretiyle onu hatırlayanlar/hatırlatanlar ve gazetelerinde cafcaflı manşetler atanlar, seçim olmadığı için unutmuşlardı.
İhvan-ı Müslimin üyeleri daha binlerce Müslüman kardeşimiz hapiste tutulmaya devam ediliyor. İçeride binlerce Mursi var. Hepsi de aynı akıbeti bekliyor. Bundan sonra ne yapacaksınız?
Hani hatırlayın yakalanıp işkence edilip idama mahkûm edileceğini bile bile ülkemize sığınan Muhammed Abdulhafız’ı Mısır’a teslim etmiştik. Uçaktaki resmiyle gündem olan, “Bu resmi kim sızdırdı” diye fotoğrafı çeken hakkında soruşturma açılan ve tutuklanan temizlik görevlisi bir yana; göz göre göre cuntacı Mısır yönetimine teslim edilen gencin akıbeti şimdi nedir? Acaba onun da cenaze namazı ne zaman kılınacak diye bekleyecek miyiz?
Muhammed Abdulhafız’ı darbeci katillere teslim edenler şimdi Mursi’nin şehadetine tepki veriyor. Acaba uçaktaki o çocuk gibi Mursi de sığınmış olsaydı ne yapılırdı? Teslim edilir miydi?
Seçildiğinde kendisini ziyaret etme fırsatımız oldu. Biz Saadet Partisi heyetine, “Sizler bizim şakik/öz kardeşlerimizsiniz” demişti. Duruşu ve mücadelesi ile Hasan el-Benna gibi örnek bir şahsiyet olarak tarihe geçeceğine inanıyoruz. Ruhu şad olsun.
Batı dünyası, işin içinde Müslüman olunca her zamanki gibi kör, sağır ve dilsiz rolünü oynadı. Durumdan önceden haberleri vardı. Mursi’nin vefatı iddia edildiği gibi bir suikasttan ziyade kötü hapishane şartları ve sağlık sorunları neticesinde yaşanan bir sonuçtu. Peki, bizim neden haberimiz olmadı derseniz. Aslında vardı ama biz de yokmuş gibi davrandık. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı içerisinde yine kendi çıkarlarımıza odaklandık. Birilerinin canını sıkmamak, kızdırmamak için bir türlü eyleme geçemedik.
Görünen o ki Mursi, yaşadığı zulüm, istismar ve sahipsizlik nedeniyle zaten 5 yıl önce ölmüştü, şimdi biyolojik olarak da ahirete intikal etti.
Darbeci yönetim, Mursi’nin cenaze namazının kılınmasına müsaade etmedi. Ama yeryüzünde, binlerce noktada milyonlarca insan gıyabi cenaze namazı kıldı. “Dirisine sahip çıkamadık, ölüsüne saygı gösterelim bari” gibi bir şey. Ve “tarihe not düşelim hiç olmazsa” gayreti.
Tabii burada bazı soruları sormamız ve özeleştiri yapmamız gerekiyor. Evet, Mursi’nin vefatı, şehadeti çok üzücü ama bu duruma nasıl geldik? Bugüne gelmemizde kimlerin vebali var? Bunlara kim, “Askeriyenin postallarına karşı sivil direnişe çıkın!” dedi?
Dört parmağı ile şov yapanlar acaba meydanlarda bu parmaklarını sallamak dışında Mısırlı Müslümanlar için ne yaptılar? Altı yıldan beri en küçük bir diplomatik girişimde bulunuldu mu? Herhangi bir girişim yapılsaydı nasıl sonuç alınabilirdi?
Bağırıp çağırarak hamasetle dış politikada bir yere varılamayacağını bilmek için müneccim olmaya gerek var mıydı?
Öyle esip kükreyenler, asıp kesenler, mangalda kül bırakmayanlar, bugün sadece acı sonun ağıtını yakıyor.
Gözyaşları günahlarımızdan bizi arındırır mı bilinmez ama samimi isek hâlâ Mısır zindanlarında zulüm görenler için harekete geçme fırsatı var, değerlendirelim. Yoksa daha çok gıyabi cenaze namazı kılarız bu gidişle.
Sivil toplum örgütlerimiz de var olsunlar öyle organizasyonlar yaptılar ki onlara da iş çıktı, yoksa işsiz kalacaklardı.
Beş altı yıldır hemen her seçim döneminde “Mursi’nin kurtuluşu 7 Haziran’a bağlı” gibi seçim meydanlarında nutuk atıp Rabia işaretiyle onu hatırlayanlar/hatırlatanlar ve gazetelerinde cafcaflı manşetler atanlar, seçim olmadığı için unutmuşlardı.
İhvan-ı Müslimin üyeleri daha binlerce Müslüman kardeşimiz hapiste tutulmaya devam ediliyor. İçeride binlerce Mursi var. Hepsi de aynı akıbeti bekliyor. Bundan sonra ne yapacaksınız?
Hani hatırlayın yakalanıp işkence edilip idama mahkûm edileceğini bile bile ülkemize sığınan Muhammed Abdulhafız’ı Mısır’a teslim etmiştik. Uçaktaki resmiyle gündem olan, “Bu resmi kim sızdırdı” diye fotoğrafı çeken hakkında soruşturma açılan ve tutuklanan temizlik görevlisi bir yana; göz göre göre cuntacı Mısır yönetimine teslim edilen gencin akıbeti şimdi nedir? Acaba onun da cenaze namazı ne zaman kılınacak diye bekleyecek miyiz?
Muhammed Abdulhafız’ı darbeci katillere teslim edenler şimdi Mursi’nin şehadetine tepki veriyor. Acaba uçaktaki o çocuk gibi Mursi de sığınmış olsaydı ne yapılırdı? Teslim edilir miydi?
Seçildiğinde kendisini ziyaret etme fırsatımız oldu. Biz Saadet Partisi heyetine, “Sizler bizim şakik/öz kardeşlerimizsiniz” demişti. Duruşu ve mücadelesi ile Hasan el-Benna gibi örnek bir şahsiyet olarak tarihe geçeceğine inanıyoruz. Ruhu şad olsun.