Şehrin kutsallığını ifade eden el-Kuds ve buradaki mabedi ifade eden Beytü’l-Makdis veya Beytü’l-Mukaddes gibi isimler, İslam kaynaklarında şehrin adını ifade etmek için kullanılan en yaygın isimlerdir. Süleyman Mabedi’nin zemininde inşa edildiğine inanılan Mescid-i Aksa ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Mirac gecesinde yükselirken ayağını bastığı taşın üzerinde inşa edilen Kubbetü’s-Sahra Mescidi’nin yer aldığı etrafı surlarla çevrili kısım, Harem-i Şerif olarak bilinir.
Kudüs şehri, İslam’da özel bir konuma sahiptir ve kutsal sayılır. Müslümanların ilk kıblesinin burası olması, şehrin Hz. Peygamber’in (s.a.v.) İsra ve Mirac mucizesine şahit olması bu üstünlüğünün en temel sebebidir. Müslümanlar, hicretin 16. ayına kadar bu şehre dönerek namazlarını kılmışlardır. Kuran’da pek çok ayette işaret edilen Kudüs, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından övülmüş, “ziyaret edilecek üç mübarek mekândan biri” olarak nitelendirilmiştir. Bereketli kılınan bu bölgenin mübarek olarak kabul edilmesinin nedeni Cenabı Allah’ın hikmetiyle buradan pek çok peygamberin gelip geçmesi ve burada vefat edip defnedilmesi veya meyve ve sebzelerle etrafının bereketlendirilmiş olmasından ileri gelmektedir. İslam Tarihi boyunca Kudüs önemli bir ilim ve maneviyat merkezi olmuştur. Abdurrahman Evzâi, Süfyânı Sevrî, Leys b. Sa’d ve Muhammed b. İdris eş-Şâfiî gibi mezhep imamları Kudüs’te ders okutmuş, talebe yetiştirmişlerdir. Yine İmam Gazâli, İbn-i Kayserâni, Ebû Bekir İbnî Arabî gibi âlimler burada kalmış, ders vermişler. Râbiatü’l-Adeviyye, Bişr-i Hafi, Seriyyü’s-Sakatî gibi devrin kutupları bu şehirde ikamet etmiş ve burayı ihya etmişlerdir.
Kuran ve Hadislerde Kudüs
Kuran-i Kerim’de Kudüs şehri ismen geçmemektedir. Ancak işaret yoluyla 10’dan fazla ayette Kudüs’ten bahsedilir. İlaveten, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) pek çok hadisinde de Kudüs konu edinilmiştir. Hem ayetlerde hem hadislerde Kudüs’ün kutsallığının, bu şehirdeki mabetten kaynaklandığı görülmektedir.
Kuran-i Kerim’de Kudüs’e işaret bağlamında en başlarda gelen ayet, “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız el-Mescidü’l-Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir.” (İsra, 1) ayetidir. Bu ayet, müfessirler tarafından İsra ve Mirac olaylarına delil olarak yorumlanır. Kuran-i Kerim’de Kudüs şehrine işaret eden ayetlerden birkaçını zikretmekte fayda vardır. Örnek olarak “Bunun üzerine Zekeriya, mihrabdan kavminin karşısına çıkarak onlara: “Sabah akşam tespihte bulunun” diye işaret etti.” (Meryem, 11) Bundan başka, Kuran-i Kerim yine Kudüs’ten bahsederek “İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.)” (İsra, 7) buyurmaktadır.
Mescid-i Aksa’nın fazileti ve önemi hakkında pek çok hadis bulunmaktadır. Mescid-i Aksa özellikle Mirac ve İsra olayından dolayı bu ehemmiyeti barındırmaktadır. Hz. Peygamber’in Mirac’a çıkarken ziyaret ettiği mekânın bu Beytü’l-Makdis olduğu müfessirler tarafından ifade edilmiştir. Nitekim meşhur İsra hadisinde Hz. Peygamber (s.a.v.) “Burak’a bindim, Kudüs’teki Beytü’l-Makdis’e vardım…” diye söz etmektedir. İlgili hadislerdeki ifadelerden Hz. Peygamber’in (s.a.v.) burada peygamberler topluluğuna namaz kıldırdığı ve sonra arş-ı Â’lâ’ya yükseltildiği anlaşılmaktadır. Yeryüzünde ilk mescidin Kabe, ikinci mescidin ise Mescid-i Aksa olduğunu buyuran Hz. Peygamber (s.a.v.), ibadet niyetiyle ziyaretin sadece üç mescide olabileceğini buyurarak bu üçünün Kabe, Mecsid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa olduğunu belirtmiştir.
Kudüs şehri, İslam’da özel bir konuma sahiptir ve kutsal sayılır. Müslümanların ilk kıblesinin burası olması, şehrin Hz. Peygamber’in (s.a.v.) İsra ve Mirac mucizesine şahit olması bu üstünlüğünün en temel sebebidir. Müslümanlar, hicretin 16. ayına kadar bu şehre dönerek namazlarını kılmışlardır. Kuran’da pek çok ayette işaret edilen Kudüs, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından övülmüş, “ziyaret edilecek üç mübarek mekândan biri” olarak nitelendirilmiştir. Bereketli kılınan bu bölgenin mübarek olarak kabul edilmesinin nedeni Cenabı Allah’ın hikmetiyle buradan pek çok peygamberin gelip geçmesi ve burada vefat edip defnedilmesi veya meyve ve sebzelerle etrafının bereketlendirilmiş olmasından ileri gelmektedir. İslam Tarihi boyunca Kudüs önemli bir ilim ve maneviyat merkezi olmuştur. Abdurrahman Evzâi, Süfyânı Sevrî, Leys b. Sa’d ve Muhammed b. İdris eş-Şâfiî gibi mezhep imamları Kudüs’te ders okutmuş, talebe yetiştirmişlerdir. Yine İmam Gazâli, İbn-i Kayserâni, Ebû Bekir İbnî Arabî gibi âlimler burada kalmış, ders vermişler. Râbiatü’l-Adeviyye, Bişr-i Hafi, Seriyyü’s-Sakatî gibi devrin kutupları bu şehirde ikamet etmiş ve burayı ihya etmişlerdir.
Kuran ve Hadislerde Kudüs
Kuran-i Kerim’de Kudüs şehri ismen geçmemektedir. Ancak işaret yoluyla 10’dan fazla ayette Kudüs’ten bahsedilir. İlaveten, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) pek çok hadisinde de Kudüs konu edinilmiştir. Hem ayetlerde hem hadislerde Kudüs’ün kutsallığının, bu şehirdeki mabetten kaynaklandığı görülmektedir.
Kuran-i Kerim’de Kudüs’e işaret bağlamında en başlarda gelen ayet, “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız el-Mescidü’l-Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir.” (İsra, 1) ayetidir. Bu ayet, müfessirler tarafından İsra ve Mirac olaylarına delil olarak yorumlanır. Kuran-i Kerim’de Kudüs şehrine işaret eden ayetlerden birkaçını zikretmekte fayda vardır. Örnek olarak “Bunun üzerine Zekeriya, mihrabdan kavminin karşısına çıkarak onlara: “Sabah akşam tespihte bulunun” diye işaret etti.” (Meryem, 11) Bundan başka, Kuran-i Kerim yine Kudüs’ten bahsederek “İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.)” (İsra, 7) buyurmaktadır.
Mescid-i Aksa’nın fazileti ve önemi hakkında pek çok hadis bulunmaktadır. Mescid-i Aksa özellikle Mirac ve İsra olayından dolayı bu ehemmiyeti barındırmaktadır. Hz. Peygamber’in Mirac’a çıkarken ziyaret ettiği mekânın bu Beytü’l-Makdis olduğu müfessirler tarafından ifade edilmiştir. Nitekim meşhur İsra hadisinde Hz. Peygamber (s.a.v.) “Burak’a bindim, Kudüs’teki Beytü’l-Makdis’e vardım…” diye söz etmektedir. İlgili hadislerdeki ifadelerden Hz. Peygamber’in (s.a.v.) burada peygamberler topluluğuna namaz kıldırdığı ve sonra arş-ı Â’lâ’ya yükseltildiği anlaşılmaktadır. Yeryüzünde ilk mescidin Kabe, ikinci mescidin ise Mescid-i Aksa olduğunu buyuran Hz. Peygamber (s.a.v.), ibadet niyetiyle ziyaretin sadece üç mescide olabileceğini buyurarak bu üçünün Kabe, Mecsid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa olduğunu belirtmiştir.