İnsan bunlara dalıp nasibini almadıkça imanın tadını alamaz. Elbette iman sahiplerinin de bu makamlarda dereleri farklıdır. Derecelerine göre de Allah Teala'ya yakın olmakta farklıdırlar. Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Allah, sizden iman etmekte olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir." [23]
Bu konu şu şiir de çok güzel bir şekilde ifade edilmiştir:
Allah'ım, senin korkundan ağlar bir grup
Fakat huzurunda ağlayanların hepsi günahkar değildir.
Ama sana yakın olmak için görürsen
Gözyaşları akar yüzlerine, ne mutlu sana yakın olana!
İslam'dan derecesi daha yüksek olan İmanın gerçekleşmesi bu makamlara bağlı olduğu için Allah Teala bedevi arapların iman etmiş olmalarını yalanlayarak buyuruyor ki: "Bedeviler, dedi ki: İman ettik. De ki: Siz iman etmediniz; ancak İslam'a girdik deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir." [24]
Kıyamet günü insanın iman ettiği iddiasının yalanlanması ve takmış olduğu maskenin düşürlmesiyle gerçek yüzünün ortaya çıkması ne kadar utandırıcıdır. Ve şairin deyişiyle:
Kendi nefsin heva ve heves ehli olmadığını yalanlıyor
Aşıkların başka belirti ve görünümleri var
Eğer bu kavmi arzulamışsan onların yoluna git
Onlar bağlardan (bağlılıklardan) kopmayınca ulaşamadılar.
Diğer taraftan Kur'anı-ı Kerim de Allah Teala'nın "Eğer müminlerdenseniz, yalnızca Allah'a tevekkül edin." [25]
ve "Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeyde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı bulunmaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." [26] buyurduğunu görmekteyiz.
Görüldüğü gibi imanın gerçekleşmesi, tevekkül, teslimiyet ve bu anlamda olan tafvize bağlı kılınmıştır. O halde imanın bağlı olduğu bu gerçeği takviye etmeye çaba harcamak gerekmez mi?
Velhasıl, Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerdeki teşvikler iman için zikrettiğimiz özellikleri kazanmak içindir. Allah Teala iman edenlere hitaben "Ey iman edenler, Allah'a, Resulüne, Resulüne indirdiği Kitaba iman edin." [27] buyurarak, iman kelimesi kullanıldığında akla gelen imana ait özellikleri taşıyan bir mertebedir.
Ama imanın zayıf derecesi ise, bu gibi ayetlerde kastedilmiştir. Çünkü bu merhale zaten her iman edende vardır ve yeniden "ey iman edenler tekrar iman edin" diye bir daha imanı kazanmaya mükellef edilmeye gerek yoktur.
Ama normalin üstündeki derece ise bir kemaldir. Belli bir sınırla da sınırlı değildir. O halde Allah Teala'nın emir ve taşvikler, özelliklere sahip orta derecedeki imana yöneliktir. Müminler muhatap olduğunda bundan aşağı mertebenin kazanılmasına emrolunması ise doğru değildir.
Ama bundan üst mertebesi kazanılırsa şüphesiz bu bir kemaldir. Orta dereceden aşağısına ise her ne kadar da yine iman denilse de bu kastedilmediği için ona iman denilmemesi de mümkündür.
Bu konu şu şiir de çok güzel bir şekilde ifade edilmiştir:
Allah'ım, senin korkundan ağlar bir grup
Fakat huzurunda ağlayanların hepsi günahkar değildir.
Ama sana yakın olmak için görürsen
Gözyaşları akar yüzlerine, ne mutlu sana yakın olana!
İslam'dan derecesi daha yüksek olan İmanın gerçekleşmesi bu makamlara bağlı olduğu için Allah Teala bedevi arapların iman etmiş olmalarını yalanlayarak buyuruyor ki: "Bedeviler, dedi ki: İman ettik. De ki: Siz iman etmediniz; ancak İslam'a girdik deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir." [24]
Kıyamet günü insanın iman ettiği iddiasının yalanlanması ve takmış olduğu maskenin düşürlmesiyle gerçek yüzünün ortaya çıkması ne kadar utandırıcıdır. Ve şairin deyişiyle:
Kendi nefsin heva ve heves ehli olmadığını yalanlıyor
Aşıkların başka belirti ve görünümleri var
Eğer bu kavmi arzulamışsan onların yoluna git
Onlar bağlardan (bağlılıklardan) kopmayınca ulaşamadılar.
Diğer taraftan Kur'anı-ı Kerim de Allah Teala'nın "Eğer müminlerdenseniz, yalnızca Allah'a tevekkül edin." [25]
ve "Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeyde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı bulunmaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." [26] buyurduğunu görmekteyiz.
Görüldüğü gibi imanın gerçekleşmesi, tevekkül, teslimiyet ve bu anlamda olan tafvize bağlı kılınmıştır. O halde imanın bağlı olduğu bu gerçeği takviye etmeye çaba harcamak gerekmez mi?
Velhasıl, Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerdeki teşvikler iman için zikrettiğimiz özellikleri kazanmak içindir. Allah Teala iman edenlere hitaben "Ey iman edenler, Allah'a, Resulüne, Resulüne indirdiği Kitaba iman edin." [27] buyurarak, iman kelimesi kullanıldığında akla gelen imana ait özellikleri taşıyan bir mertebedir.
Ama imanın zayıf derecesi ise, bu gibi ayetlerde kastedilmiştir. Çünkü bu merhale zaten her iman edende vardır ve yeniden "ey iman edenler tekrar iman edin" diye bir daha imanı kazanmaya mükellef edilmeye gerek yoktur.
Ama normalin üstündeki derece ise bir kemaldir. Belli bir sınırla da sınırlı değildir. O halde Allah Teala'nın emir ve taşvikler, özelliklere sahip orta derecedeki imana yöneliktir. Müminler muhatap olduğunda bundan aşağı mertebenin kazanılmasına emrolunması ise doğru değildir.
Ama bundan üst mertebesi kazanılırsa şüphesiz bu bir kemaldir. Orta dereceden aşağısına ise her ne kadar da yine iman denilse de bu kastedilmediği için ona iman denilmemesi de mümkündür.