Sahabe efendilerimizden bir mübarek zaat, bir aksam vakti günes batınca Efendimiz’e sorar: “Ey Allah’ın Rasûlü günes nereye gitti?”. Efendimiz de “Secde etmeye gitti” diye cevap verir. Efendimiz’in kâinatı okuyusuydu bu söz. Bakınız günese ve aya, bir gün olsun secdesini/ibadetini terk ediyor mu? Bu nasıl teslimiyettir ya Rab! Bu nasıl imandır böyle? Günes bundan 14 asır önce hangi saatte dogmussa, bugün de aynı saatte doguyor ve 14 asır sonra da yine bugün aynı saatte dogacak, ibadetini bitirmezse eger… Günes secdesini bitirip de kıyam ederse ne olur? Bize kıyamet olarak tecelli eder dostlar… Örnekleri çogaltmak mümkün, Kâinat muhtesem bir teslimiyetle Allah diyor ve kendisini okuyacak yiğitlerini arıyor, Kur’an verdigi bu essiz örnekleri ile mahzun bir sekilde anlasılmayı bekliyor. Peki ya biz? Biz Alemlerin Rabbine teslim olabiliyor,
gerçekten iman edebiliyor muyuz? Nisa Sûresi 136. Ayette “Ey iman edenler! Ýman edin.” derken Rabbimiz bize ne demek istiyor hiç düşünüyor muyuz? “Ey iman edenler” demek için hitap edilen sahsın daha
önceden bir seye iman etmesi gerekmektedir degil mi? Peki ya hal böyleyken sizce zaten iman etmis birisi, neyenasıl iman etmeli? Bir kez “Ýman ettim” demek yetmiyor mu ki; Rabbimiz bizim yeniden iman etmemizi istiyor? Evet, yetmiyor demek ki dostlar…