Kazandığı parayla, sahip olduğu iş, ev, aile ve gururlandığı kariyeri ile şımaran, kendini üstün gören, azgınlaşan insanların sonları da azap olacaktır. İnsanların sahip olduğu herşey Allah’ın onlara verdiği nimet ve ihsanıdır. İnsan elindekileri, ne kendi kazanmıştır ne de ‘hak etmiş’tir. Bunun farkında olmayan insan, Allah’ın verdiği nimetler karşısında azgınlaşır, şımararak sevince kapılır, şükretmez. Allah sonsuz rahmet sahibidir bu nedenle Varlığını hatırlaması ve Kendisine yönelip şükretmesi için insanları birtakım olaylarla, zorluklarla ve felaketlerle uyarır. “Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar”Tevbe Suresi, 126
Dünya hayatında karşılaştıkları zorluklar, hastalıklar, iman edenler için kendilerini Allah’a yaklaştıran birer vesiledir. Oysa bu zor durumlar bazı insanların Allah’a isyan etmelerine yol açar. Sadece hastalık ve zorluk zamanında değil, her an Allah’a sığınan, O’nu çok anan müminler, her şeyin Allah’tan geldiğini ve çözümün de yine rahmet sahibi Allah’tan geleceğini bilirler. Ve gösterdikleri sabrın onları kurtuluşa götüreceğine inanırlar. Zorluk zamanları, iman etmiş bir insanın gösterdiği sabır ve tevekkülle, Allah’a olan sevgisini en güzel ifade edeceği zamanlardır. Bu, iman edenleri etmeyen insanlardan ayıran en büyük sırlardan biridir. Bu sırrı kavrayan müminler dünyada inkarcılardan tamamen farklı bir hayat yaşarlar.
Yüce Allah kullarını imtihan edeceğinin bilgisini pek çok ayette bildirmiştir;
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.
Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.” Bakara Suresi, 155-156
Bu belalar, insanlar için hatalarını fark etmelerini sağlayacak büyük birer fırsattır. Çünkü insanlar böyle anlarda Allah karşısındaki acizliklerini anlarlar. Bu durumda vicdanına kulak verebilen insan, hatalarını görür, hatalarını görebildiği için şükreder ve tevbe ederek Allah’a yönelir..
Ancak yine de hatalarının farkına varmaz ve tutkularının peşinde koşmaya ve şımarıp azgınlaşarak aldanmaya devam ederlerse, iman etmeyen bu insanların sonları mutlaka azap olacaktır. Yüce Allah bu gerçeği Kuran’da şöyle bildirir:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, (eğlence türünden) tutkulu bir oyalama, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir çoğalma tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) da vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka birşey değildir. Hadid Suresi, 20
Allah, imandan uzak yaşayan insanların durumunu Kuran’da verdiği bir örnekle şöyle açıklamıştır:
“İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, ‘gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle’; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.” Bakara Suresi 16….21
Allah’ın Kuran’da verdiği bu örnek, iman etmeyen insanların kayıplarını çok detaylı açıklamaktadır. Bu kimseler, iman etme imkanı varken, imansızlığı tercih etmişlerdir. Ancak, yaptıkları bu seçim onlara bir fayda sağlamamış, hidayeti, mutluluğu ve aradıkları hiçbir şeyi bulamamışlardır.
Kısacası; hırsla dünya hayatına yönelen insanın göz önünde bulundurması gereken en önemli gerçek şudur; Allah’a iman etmediği sürece dünyada her neye sahip olursa olsun asla gerçek huzuru bulamayacaktır.
Rabbimiz ile derin bağlantıda olmak, canından malından geçmek, en zor anda da şiddetli Allah aşkı ve muhabbetini diri tutmak müminlerin en önemli özelliğidir. İşte o zaman Allah’ın müminler üzerinde koruması başlar ve yaşamlarındaki her olay güzel sonuçlanır.
Dünya hayatında karşılaştıkları zorluklar, hastalıklar, iman edenler için kendilerini Allah’a yaklaştıran birer vesiledir. Oysa bu zor durumlar bazı insanların Allah’a isyan etmelerine yol açar. Sadece hastalık ve zorluk zamanında değil, her an Allah’a sığınan, O’nu çok anan müminler, her şeyin Allah’tan geldiğini ve çözümün de yine rahmet sahibi Allah’tan geleceğini bilirler. Ve gösterdikleri sabrın onları kurtuluşa götüreceğine inanırlar. Zorluk zamanları, iman etmiş bir insanın gösterdiği sabır ve tevekkülle, Allah’a olan sevgisini en güzel ifade edeceği zamanlardır. Bu, iman edenleri etmeyen insanlardan ayıran en büyük sırlardan biridir. Bu sırrı kavrayan müminler dünyada inkarcılardan tamamen farklı bir hayat yaşarlar.
Yüce Allah kullarını imtihan edeceğinin bilgisini pek çok ayette bildirmiştir;
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.
Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.” Bakara Suresi, 155-156
Bu belalar, insanlar için hatalarını fark etmelerini sağlayacak büyük birer fırsattır. Çünkü insanlar böyle anlarda Allah karşısındaki acizliklerini anlarlar. Bu durumda vicdanına kulak verebilen insan, hatalarını görür, hatalarını görebildiği için şükreder ve tevbe ederek Allah’a yönelir..
Ancak yine de hatalarının farkına varmaz ve tutkularının peşinde koşmaya ve şımarıp azgınlaşarak aldanmaya devam ederlerse, iman etmeyen bu insanların sonları mutlaka azap olacaktır. Yüce Allah bu gerçeği Kuran’da şöyle bildirir:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, (eğlence türünden) tutkulu bir oyalama, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir çoğalma tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) da vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka birşey değildir. Hadid Suresi, 20
Allah, imandan uzak yaşayan insanların durumunu Kuran’da verdiği bir örnekle şöyle açıklamıştır:
“İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, ‘gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle’; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.” Bakara Suresi 16….21
Allah’ın Kuran’da verdiği bu örnek, iman etmeyen insanların kayıplarını çok detaylı açıklamaktadır. Bu kimseler, iman etme imkanı varken, imansızlığı tercih etmişlerdir. Ancak, yaptıkları bu seçim onlara bir fayda sağlamamış, hidayeti, mutluluğu ve aradıkları hiçbir şeyi bulamamışlardır.
Kısacası; hırsla dünya hayatına yönelen insanın göz önünde bulundurması gereken en önemli gerçek şudur; Allah’a iman etmediği sürece dünyada her neye sahip olursa olsun asla gerçek huzuru bulamayacaktır.
Rabbimiz ile derin bağlantıda olmak, canından malından geçmek, en zor anda da şiddetli Allah aşkı ve muhabbetini diri tutmak müminlerin en önemli özelliğidir. İşte o zaman Allah’ın müminler üzerinde koruması başlar ve yaşamlarındaki her olay güzel sonuçlanır.