İletişimin tanımına baktığımız zaman; gönderici ve alıcının olduğu karşılık duygu aktarımı ile gerçekleşen sürece iletişim demekteyiz. Peki ne kadar sağlıklı iletişim kurmaktayız? Sağlıklı iletişim kurabilmek bizim için ne ifade ediyor? İletişim düzeyimizin ne derece farkındayız? Bunlar bizim için aslında birer soru işareti. Belki de çoğumuzun umursamadığı, dikkat etmeği bir husus fakat bizler için, iletişim kurmadan yaşayamayacak insanoğlu için çok önemli bir husus aslında.
İlk iletişim sürecimiz anne ile aile ile başlıyor. Doğru iletişim kurmayı kendimizi ifade edebilmeyi ilk ailemizden öğreniyor yaş aldıkça bu sürece öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız da katılıyor.
Ne kadar ne derece doğru iletişim içerisindeyiz sorusuna dönersek eğer, kişiden kişiye değişecek karşımızdaki muhatabımıza göre şekil alacak bir süreç.. Doğru kanallarla doğru kelimeleri seçerek, empati kurarak ve vazgeçemediğimiz önyargılarımızı bir köşeye kaldırarak denemeliyiz iletişim kurmayı.
Önyargı iletişimdeki belki de en büyük engellerden bir tanesi. Hepimiz için geçerli olan, hepimizin içinde barındırdığı bir unsur. Önyargı bizler için hataları, kendimizi yanlış ifade etme durumlarını beraberinde getiriyor. Yanlış anlamaya yanlış anlaşılmaya karşımızdaki insanı anlayamamamıza sebep oluyor.
Önyargı dışında empati kuramamakta başlıca bir engel. Empati yapamıyoruz arkadaşımızla, ailemizle, eşimizle.. Bu da beraberinde iletişim kopukluklarına sebep oluyor.
Düşünüldüğü zaman aslında ifade edebilme hususunda kelime dağarcığı da büyük rol oynuyor. Karşımızdaki insana kendimizi ifade ederken kullandığımız kelimeler, yanlış kurulan cümleler iletişimize çok farklı boyutlar kazandırırken belki de kendimizi anlatamamamıza sebep oluyor ki ondandır hep “daha çok oku” çağrıları. Kelime haznemiz ancak ve ancak daha çok okumayla genişlemektedir…
Duygusal olarak bakıldığında ise o an içinde bulunduğumuz duygu hali bizlere yanlış kelimeler seçtirebilir o yüzdendir ki insanın kendini kontrol etmesi, düşünerek konuşması, sevincini, üzüntüsünü doğru kelimeler, jest ve mimiklerle anlatması talep edilmektedir.
İlk iletişim sürecimiz anne ile aile ile başlıyor. Doğru iletişim kurmayı kendimizi ifade edebilmeyi ilk ailemizden öğreniyor yaş aldıkça bu sürece öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız da katılıyor.
Ne kadar ne derece doğru iletişim içerisindeyiz sorusuna dönersek eğer, kişiden kişiye değişecek karşımızdaki muhatabımıza göre şekil alacak bir süreç.. Doğru kanallarla doğru kelimeleri seçerek, empati kurarak ve vazgeçemediğimiz önyargılarımızı bir köşeye kaldırarak denemeliyiz iletişim kurmayı.
Önyargı iletişimdeki belki de en büyük engellerden bir tanesi. Hepimiz için geçerli olan, hepimizin içinde barındırdığı bir unsur. Önyargı bizler için hataları, kendimizi yanlış ifade etme durumlarını beraberinde getiriyor. Yanlış anlamaya yanlış anlaşılmaya karşımızdaki insanı anlayamamamıza sebep oluyor.
Önyargı dışında empati kuramamakta başlıca bir engel. Empati yapamıyoruz arkadaşımızla, ailemizle, eşimizle.. Bu da beraberinde iletişim kopukluklarına sebep oluyor.
Düşünüldüğü zaman aslında ifade edebilme hususunda kelime dağarcığı da büyük rol oynuyor. Karşımızdaki insana kendimizi ifade ederken kullandığımız kelimeler, yanlış kurulan cümleler iletişimize çok farklı boyutlar kazandırırken belki de kendimizi anlatamamamıza sebep oluyor ki ondandır hep “daha çok oku” çağrıları. Kelime haznemiz ancak ve ancak daha çok okumayla genişlemektedir…
Duygusal olarak bakıldığında ise o an içinde bulunduğumuz duygu hali bizlere yanlış kelimeler seçtirebilir o yüzdendir ki insanın kendini kontrol etmesi, düşünerek konuşması, sevincini, üzüntüsünü doğru kelimeler, jest ve mimiklerle anlatması talep edilmektedir.