Hepimizin sevdiği, korktuğu, uzak kaldığı hayvanlar vardır elbette. Öyle ki çekindiğimiz hayvanlar bizleri sosyal yaşama, karşılıksız sevgiye, empatiye, ahlaki gelişmeye, sorumluluk sahibi olmaya, sevginin getirdiklerini öğretiyor…
Öyle ki çocukluktan kurulan bu bağ, bizim gelişmemize katkı sağlıyor daha sağlıklı gelişmek demek daha doğru olacaktır elbette. Doğru kurulan ilişki çocuklarımızda empati yeteneğini geliştiriyor, doğa da var olan diğer canlılarında bizlerden daha farklı olsa da üzüldüğünü, sevildiğini hissettiğini, canlarının yandığını, sevindiğini bilerek yetişmelerini sağlıyor ve bu gelişim ileri ki sosyal yaşamda daha doğru bağ kurmayı, sevginin güzelliğini, vicdanın temellerini doğru şekilde atıyor. Hayvanları sevemeyen insanları sevemez sözü bence bu açıdan bakıldığında gayet doğru tespitlerin var olduğunu gösteriyor.. Size derdini anlatamayan bir canlıyı anlayabiliyorsak, onlarla empati kurabiliyorsak eğer bu vicdanı hürriyete kavuştuysak karşımızda acısını anlatabilen kendini ifade edebilen canlıları da anlama yeteneğimiz kuvvetleniyor. Duyarlılık oranımız artıyor.
Ego ile ifade ettiğimiz mutlak benmezkezciliği ortadan kaldırıyor aslına bakarsanız. Sorumluluk sahibi oluyor, paylaşmayı biliyor ve sorumluluklarımızın farkına varmamızı sağlıyor. Öyle bir şey ki sevgi ile iyileşen insan hayvan sevgisi ile daha da güçleniyor.
Psikologlara göre merkez de yaşam süreci, kreşler, bilgisayarlar, var olan oyunlar, evde ve okulda ilerleyen büyüme süreci çocuklarımızda benmerkezciliği, kapalı dünya algısını, duyarsızlığı tetiklerken hatta bazen bu durumun acımasızlık boyutlarına geldiğini dile getiriyorlar.
Fakat toprak ile doğa ile hayvanlarla iç içe ilerleyen büyüme sürecinde çocuklarımız paylaşmayı ve sorumluluk bilincini öğrenirken, topluma, doğaya olan adaptasyon sürecini daha kolay atlatıyor ve ahlaki gelişim sürecine katkı da bulunuyor bunların yanı sıra farkındalık seviyeleri yükselirken, daha hoşgörülü, paylaşmayı bilen, diğer yaşamların da farkında olan bireyler olarak büyüyorlar.
Sorumluluk ve farkındalık ile büyüyen çocuklar sevginin gücünü görüyor, paylaşmanın, derdini anlatamasa da anlamanın gücü ile büyüyerek, bilinçli paylaşıma açık, sevgisi ile iyileştirebilen hale geliyor.
Öyle ki çocukluktan kurulan bu bağ, bizim gelişmemize katkı sağlıyor daha sağlıklı gelişmek demek daha doğru olacaktır elbette. Doğru kurulan ilişki çocuklarımızda empati yeteneğini geliştiriyor, doğa da var olan diğer canlılarında bizlerden daha farklı olsa da üzüldüğünü, sevildiğini hissettiğini, canlarının yandığını, sevindiğini bilerek yetişmelerini sağlıyor ve bu gelişim ileri ki sosyal yaşamda daha doğru bağ kurmayı, sevginin güzelliğini, vicdanın temellerini doğru şekilde atıyor. Hayvanları sevemeyen insanları sevemez sözü bence bu açıdan bakıldığında gayet doğru tespitlerin var olduğunu gösteriyor.. Size derdini anlatamayan bir canlıyı anlayabiliyorsak, onlarla empati kurabiliyorsak eğer bu vicdanı hürriyete kavuştuysak karşımızda acısını anlatabilen kendini ifade edebilen canlıları da anlama yeteneğimiz kuvvetleniyor. Duyarlılık oranımız artıyor.
Ego ile ifade ettiğimiz mutlak benmezkezciliği ortadan kaldırıyor aslına bakarsanız. Sorumluluk sahibi oluyor, paylaşmayı biliyor ve sorumluluklarımızın farkına varmamızı sağlıyor. Öyle bir şey ki sevgi ile iyileşen insan hayvan sevgisi ile daha da güçleniyor.
Psikologlara göre merkez de yaşam süreci, kreşler, bilgisayarlar, var olan oyunlar, evde ve okulda ilerleyen büyüme süreci çocuklarımızda benmerkezciliği, kapalı dünya algısını, duyarsızlığı tetiklerken hatta bazen bu durumun acımasızlık boyutlarına geldiğini dile getiriyorlar.
Fakat toprak ile doğa ile hayvanlarla iç içe ilerleyen büyüme sürecinde çocuklarımız paylaşmayı ve sorumluluk bilincini öğrenirken, topluma, doğaya olan adaptasyon sürecini daha kolay atlatıyor ve ahlaki gelişim sürecine katkı da bulunuyor bunların yanı sıra farkındalık seviyeleri yükselirken, daha hoşgörülü, paylaşmayı bilen, diğer yaşamların da farkında olan bireyler olarak büyüyorlar.
Sorumluluk ve farkındalık ile büyüyen çocuklar sevginin gücünü görüyor, paylaşmanın, derdini anlatamasa da anlamanın gücü ile büyüyerek, bilinçli paylaşıma açık, sevgisi ile iyileştirebilen hale geliyor.