Bildiğiniz gibi son dönemde Arap baharıyla birlikte inananların kutsal davası Filistin, hayli geri planlara itilmiş, hatta unutulmaya yüz tutmuştu. Uzun bir aradan sonra Filistin yeniden dünya Müslümanlarının gündemine girmiş görünüyor.
Zira Geçtiğimiz günlerde İslam Birliği Araştırmaları Merkezi (İSBAM) tarafından Ankara’da organize edilen İslam Birliği Kongresiyle birlikte, ümmetin birleştirici unsuru Filistin davası yeniden gündemin ana konusu oldu.
İslam Dünyasının Geleceği ve Filistin başlıklı İslam Birliği Kongresi’ne 26 ülkeden 39 tebliğci, 71 katılımcı ve yaklaşık 400 davetli katıldı.
Yurtdışından çok sayıda devlet adamı ve eski bakanın katılımına rağmen ülkemizden hiçbir hükümet yetkilisi katılmadı. Zannederim bu tercihte konunun önemsizliği değil; düzenleyenin kimliği etkili oldu.
Şunu net olarak biliyoruz ki; bütün farklılıklara rağmen İslam dünyasının üzerinde samimiyetle anlaştığı tek konu Kudüs'tür. Filistin'de yaşanan tüm acı, İslam coğrafyasının tüm noktalarında hissedilir. Filistin davasında Sünni, Şii gibi mezhepçilik, ırkçılık hiçbir akım ayrımcılık yoktur.
İslam birliği kongresinin bizim açımızdan özelde en sevindirici yönü; küresel çaplı böylesi bir organizasyonda Saadet’in bu kadar güçlü varlığının bir kez daha ortaya çıkması.
Genelde en sevindirici yönü ise İsrail’in eskisi kadar güçlü olmadığının tüm katılımcılar tarafından teyit edilmesi oldu.
Zihinleri kısaca yoklarsak; Kudüs, ABD desteğiyle İsrail tarafından başkent ilan edilmişti. İsrail’in yayılmacı politikası her geçen gün artıyordu. Suni gündemlerle insanlar oyalanıyor Müslümanlar birbirine kırdırılıyordu. Son yıllarda bölgemizde yaşanan özellikle Arap baharıyla başlayan sürecin esas itibarıyla Filistin davasını yok etmeye yönelik bir girişim olduğu maalesef büyük acılarla ortaya çıktı.
İsrail tüm gücüne, şiddet kullanmasına rağmen hatta Arap ve acem işbirlikçileri yanına almasına rağmen, ona bağırıp-çağıran ama hep iş birliğini onunla yürütenlere rağmen hiç rahat değil. Zaten Suriye’de, Sudan’da, Mısır’da, Lübnan’da, Yemen’de yaşanan sancıların birinci nedeni İsrail’in bu sıkıntısı Suriye, Sudan, Mısır, Lübnan ve Yemen de yaşanan sancıların birinci nedeni de bu.
Filistin davasını konuşurken bilmeli ki; başarı askeri olarak İsrail'e darbe vurmak değildir. Başarı bu hususta yapılacak evrensel mücadeleye uygun mezhep ve ırk sarmalından kurtulmuş bir cephe açarak birlik sağlamak, adaleti, bilimi, paylaşımı ve vicdanı geliştirmektir. Bunun için bu amaçla bir araya gelinmesi son derece önemli. Buradan yola çıkarak istişare ve iş birliği ile yeni yollar açmak gerekli. Tabi sorunların temelinde Filistin olsa da sorunlar bundan ibaret değil. Slogan şu olmalı; “Afrika'da açlar doyana kadar, Filistin, kurtulana kadar” …
Bilvesile itiraf etmeliyiz ki; Müslüman topluluklar olarak bilimde, eğitimde, sanatta, kültürde, sanayide üretimde ve teknolojide geri kaldık. Bunların sonucu olarak üretmediğimiz için tüketmeye mahkûm olduk. Tüketici olduğumuz için de hep sömürüldük. Sömürülmeye devam ediyoruz. Üretim ve kalkınmaya öncelik verilerek yapılacak mücadele, daha anlamlı olacak ve somut katkılar sağlayacaktır.
Filistin'in geleceği İslam dünyasına, İslam dünyasının geleceği ise Filistin'e bağlıdır. Filistin özgürleşmeden İslam dünyası özgürleşemez. İslam Birliği olmadığı sürece de Filistin bağımsız olamaz.
Zira Geçtiğimiz günlerde İslam Birliği Araştırmaları Merkezi (İSBAM) tarafından Ankara’da organize edilen İslam Birliği Kongresiyle birlikte, ümmetin birleştirici unsuru Filistin davası yeniden gündemin ana konusu oldu.
İslam Dünyasının Geleceği ve Filistin başlıklı İslam Birliği Kongresi’ne 26 ülkeden 39 tebliğci, 71 katılımcı ve yaklaşık 400 davetli katıldı.
Yurtdışından çok sayıda devlet adamı ve eski bakanın katılımına rağmen ülkemizden hiçbir hükümet yetkilisi katılmadı. Zannederim bu tercihte konunun önemsizliği değil; düzenleyenin kimliği etkili oldu.
Şunu net olarak biliyoruz ki; bütün farklılıklara rağmen İslam dünyasının üzerinde samimiyetle anlaştığı tek konu Kudüs'tür. Filistin'de yaşanan tüm acı, İslam coğrafyasının tüm noktalarında hissedilir. Filistin davasında Sünni, Şii gibi mezhepçilik, ırkçılık hiçbir akım ayrımcılık yoktur.
İslam birliği kongresinin bizim açımızdan özelde en sevindirici yönü; küresel çaplı böylesi bir organizasyonda Saadet’in bu kadar güçlü varlığının bir kez daha ortaya çıkması.
Genelde en sevindirici yönü ise İsrail’in eskisi kadar güçlü olmadığının tüm katılımcılar tarafından teyit edilmesi oldu.
Zihinleri kısaca yoklarsak; Kudüs, ABD desteğiyle İsrail tarafından başkent ilan edilmişti. İsrail’in yayılmacı politikası her geçen gün artıyordu. Suni gündemlerle insanlar oyalanıyor Müslümanlar birbirine kırdırılıyordu. Son yıllarda bölgemizde yaşanan özellikle Arap baharıyla başlayan sürecin esas itibarıyla Filistin davasını yok etmeye yönelik bir girişim olduğu maalesef büyük acılarla ortaya çıktı.
İsrail tüm gücüne, şiddet kullanmasına rağmen hatta Arap ve acem işbirlikçileri yanına almasına rağmen, ona bağırıp-çağıran ama hep iş birliğini onunla yürütenlere rağmen hiç rahat değil. Zaten Suriye’de, Sudan’da, Mısır’da, Lübnan’da, Yemen’de yaşanan sancıların birinci nedeni İsrail’in bu sıkıntısı Suriye, Sudan, Mısır, Lübnan ve Yemen de yaşanan sancıların birinci nedeni de bu.
Filistin davasını konuşurken bilmeli ki; başarı askeri olarak İsrail'e darbe vurmak değildir. Başarı bu hususta yapılacak evrensel mücadeleye uygun mezhep ve ırk sarmalından kurtulmuş bir cephe açarak birlik sağlamak, adaleti, bilimi, paylaşımı ve vicdanı geliştirmektir. Bunun için bu amaçla bir araya gelinmesi son derece önemli. Buradan yola çıkarak istişare ve iş birliği ile yeni yollar açmak gerekli. Tabi sorunların temelinde Filistin olsa da sorunlar bundan ibaret değil. Slogan şu olmalı; “Afrika'da açlar doyana kadar, Filistin, kurtulana kadar” …
Bilvesile itiraf etmeliyiz ki; Müslüman topluluklar olarak bilimde, eğitimde, sanatta, kültürde, sanayide üretimde ve teknolojide geri kaldık. Bunların sonucu olarak üretmediğimiz için tüketmeye mahkûm olduk. Tüketici olduğumuz için de hep sömürüldük. Sömürülmeye devam ediyoruz. Üretim ve kalkınmaya öncelik verilerek yapılacak mücadele, daha anlamlı olacak ve somut katkılar sağlayacaktır.
Filistin'in geleceği İslam dünyasına, İslam dünyasının geleceği ise Filistin'e bağlıdır. Filistin özgürleşmeden İslam dünyası özgürleşemez. İslam Birliği olmadığı sürece de Filistin bağımsız olamaz.