Çocuklar özellikle okul öncesi yaştayken ya da ilkokul düzeyindeyken elbette çok ciddi bir bilinç ve farkındalıktan söz edemeyiz. Onlar çevrelerindeki en çok etkilendikleri bireyin mesleklerine bir yakınlık duyarlar ancak bu gerçek bir seçim değildir. Bu yaşlarda çok az çocuk gerçekten gelecekteki mesleği konusunda net bir seçim yapmıştır ve bu meslek uğruna sonraki yolunu belirler. Yine anne babaların çocuklarını yetiştirirken sürekli olarak dile getirdikleri meslekler olduğunda çocuklar doğrudan bu mesleklere yönelebiliyorlar.
Burada da iki farklı tutum ortaya çıkıyor: Çocuklar ya ebeveynlerinden duyarak büyüdükleri bu mesleklere yönelik bir sempati duyuyorlar ve hiç sorgulamadan bu mesleklere yönelebiliyorlar ya da tam aksine kendilerine dikte edilen meslekler çok ciddi bir antipati uyandırdığı için yeteneği ve ilgisi olsa dahi farklı davranmak adına o mesleği reddedip başka meslekleri seçebiliyorlar.
- Çocuklara yapılan çok genel bir test vardır, yere top, kitap, cetvel, müzik aleti vs konur ve seçtiği eşyaya göre ileride yapacağı meslek tahmin edilir. Bu test ne kadar doğrudur?
Çocuklar sürekli gelişen ve büyüyen varlıklardır. Dolayısıyla hiçbir test geleceğe yönelik kesin bir sonuç vermez. Belki eğilimlere yönelik ipuçları verebilir ama hiçbir şey kesin olarak doğru değildir. Bu süreçte sadece oyun ve oyuncak seçimine, tercih ettiği oyuna bakılarak bazı çıkarımlarda bulunulabilinir.
- Çocukların meslek seçiminde (yaşları küçük olduğu için meslek eğilimi de diyebiliriz) ailenin rolü nedir? (Mesela anne babaların “benim oğlum çok büyük adam olacak” vs tarzı söylemleri)
Pek çok anne baba çocuğu doğduğu andan itibaren ona bir kimlik belirler ve bu kimliğe uygun yetiştirmeye çabalar. Oysa çocuğun doğumla beraber getirdiği bir de kendi kişiliği vardır. Bu pek göz önünde bulundurulmaz.
Oysa eski Türklerde bile çocuk doğduğunda gerçek isim konulmazmış, geçici bir isim verilir ve çocuğun kendi kişiliğine dair tutumlar ortaya koyduğu yaklaşık 11-13 yaş civarı o kişiliğe uygun asıl isim verilirmiş. Bu yaşlar bugün için de çok ilginç bir döneme denk geliyor aslında; çocuklardaki bilişsel süreçlerin, soyut işlemler gelişiminin ve mantıksal muhakemenin oluştuğu dönem 11-13 yaşlardır.
Bu yaşlar aynı zamanda çocukluk evresinin bitip ergenlik dönemimin başladığı yaşlardır. O nedenle anne babaların çocuklarına yönelik hayaller kurmaları ve beklentiler oluşturmaları son derece normaldir ancak bu hayalleri bir kimlik olarak çocuğa giydirmeleri ve zorlamaları yanlıştır.
Maalesef günümüzde birçok ebeveynin kendi hayallerini, olmak istedikleri ama olamadıkları meslekleri çocuklarına dayattıkları ve zorladıkları sıklıkla gördüğümüz bir durum. Böyle bir zorunlu seçim yapmak ise hem çocuğa, hem de aileye ömür boyu mutsuzluk olarak geri dönüyor. Ailelerin bu konuda çok iyi düşünmeleri ve karar vermeleri gerekiyor.
Burada da iki farklı tutum ortaya çıkıyor: Çocuklar ya ebeveynlerinden duyarak büyüdükleri bu mesleklere yönelik bir sempati duyuyorlar ve hiç sorgulamadan bu mesleklere yönelebiliyorlar ya da tam aksine kendilerine dikte edilen meslekler çok ciddi bir antipati uyandırdığı için yeteneği ve ilgisi olsa dahi farklı davranmak adına o mesleği reddedip başka meslekleri seçebiliyorlar.
- Çocuklara yapılan çok genel bir test vardır, yere top, kitap, cetvel, müzik aleti vs konur ve seçtiği eşyaya göre ileride yapacağı meslek tahmin edilir. Bu test ne kadar doğrudur?
Çocuklar sürekli gelişen ve büyüyen varlıklardır. Dolayısıyla hiçbir test geleceğe yönelik kesin bir sonuç vermez. Belki eğilimlere yönelik ipuçları verebilir ama hiçbir şey kesin olarak doğru değildir. Bu süreçte sadece oyun ve oyuncak seçimine, tercih ettiği oyuna bakılarak bazı çıkarımlarda bulunulabilinir.
- Çocukların meslek seçiminde (yaşları küçük olduğu için meslek eğilimi de diyebiliriz) ailenin rolü nedir? (Mesela anne babaların “benim oğlum çok büyük adam olacak” vs tarzı söylemleri)
Pek çok anne baba çocuğu doğduğu andan itibaren ona bir kimlik belirler ve bu kimliğe uygun yetiştirmeye çabalar. Oysa çocuğun doğumla beraber getirdiği bir de kendi kişiliği vardır. Bu pek göz önünde bulundurulmaz.
Oysa eski Türklerde bile çocuk doğduğunda gerçek isim konulmazmış, geçici bir isim verilir ve çocuğun kendi kişiliğine dair tutumlar ortaya koyduğu yaklaşık 11-13 yaş civarı o kişiliğe uygun asıl isim verilirmiş. Bu yaşlar bugün için de çok ilginç bir döneme denk geliyor aslında; çocuklardaki bilişsel süreçlerin, soyut işlemler gelişiminin ve mantıksal muhakemenin oluştuğu dönem 11-13 yaşlardır.
Bu yaşlar aynı zamanda çocukluk evresinin bitip ergenlik dönemimin başladığı yaşlardır. O nedenle anne babaların çocuklarına yönelik hayaller kurmaları ve beklentiler oluşturmaları son derece normaldir ancak bu hayalleri bir kimlik olarak çocuğa giydirmeleri ve zorlamaları yanlıştır.
Maalesef günümüzde birçok ebeveynin kendi hayallerini, olmak istedikleri ama olamadıkları meslekleri çocuklarına dayattıkları ve zorladıkları sıklıkla gördüğümüz bir durum. Böyle bir zorunlu seçim yapmak ise hem çocuğa, hem de aileye ömür boyu mutsuzluk olarak geri dönüyor. Ailelerin bu konuda çok iyi düşünmeleri ve karar vermeleri gerekiyor.