https://youtu.be/h0qcEOEa4Os
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, son günlerde etkili olan yağışlar sonrasında sular altında kalan Amik Ovası ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde söz aldı. Şahin, bölgenin afet bölgesi olarak ilan edilmesi ve çiftçiye devlet desteği sağlanması gerektiğini söyledi.
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin TBMM’de yaptığı konuşma da “Hatay'da son haftalarda etkili olan aşırı yağışlar nedeniyle kurutulan eski Amik Gölü neredeyse yeniden oluştu. Sel nedeniyle bölgede yaklaşık 130 bin dönüm ekili tarım alanı sular altında kalarak zarar gördü.
Bu bir doğal afettir ve bölge afet bölgesi ilan edilerek zarar gören çiftçiye devlet desteği sağlanmalıdır.
TEMA, Hava Kuvvetleri ve DSİ' ve halkın itirazlarına rağmen yeri yanlış seçilen ve kurutulan Amik Gölü’nün en derin noktasına 2007 yılında inşa edilen Hatay Havalimanı şuan sular altında ve kullanılmaz haldeHer yağış olduğunda havalimanını su basıyor. Suyun boşaltılması için milyonlarca lira harcanıyor. Hem teknik hemde bilimsel anlamda yanlış yere kurulan havaalanı sorununun çözümü için öneriler var. Ancak hayata geçirilmesi için hiçbir adım atılmıyor.
Havalimanından çok, gerçek bir liman görüntüsünü andıran bu durum, dönemin öngörüsüz AKP siyasetçilerinin, mühendislik bilgisinden yoksun bürokratların ve çevre bilincinden uzak yöneticilerin eseridir.
Tüm bu yanlış karar ve uygulamaların faturasını milletimiz ödememelidir.
Üretim yapan tesislerin açılması için acil destek gerekmektedir. İstihdamın olmadığı yerde kargaşa çıkar, anarşi çıkar, sosyal olaylar patlar. Allah korusun ülkemizin birliği beraberliği düzeni bozulur. Elbette işsizlik ve yoksullukla mücadele önceliğimiz olmalıdır. Ancak bir tarafı ondururken diğer tarafı öldürmemeliyiz. İşveren ve sanayicimizi de desteklememiz gerekmektedir.
AKP hükümeti sanayiciye destek olmadığı ve üretim ekonomisine dönmediği sürece bu ekonomik buhran döneminden çıkmak mümkün olmayacaktır.
Sanayi üretimi Kasım 2018 verilerine bakıldığında, önceki yılın aynı ayına göre %6,5 oranında sert bir gerileme göstermiştir. Yaz aylarında yaşanan finansal kriz, reel sektöre, son üç ayda üretim azalışı olarak yansımıştır ve üretim %4,9 oranında azalmıştır.Zamanında ödenmediği için takibe alınan krediler ise Ocak 2019 itibariyle 98 milyar liraya çıkmıştır. Bankaların 1 yıl vadeli TL cinsinden mevduata uyguladığı yıllık faiz oranı ise 23’lere ulaşmıştır.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu karamsar ekonomik tablo içerisinde, ticareti vuran en önemli sorunlardan biri de, malum ‘kur farkı’dır. Ve şirketlerin mali yapısını derinden sarsmaktadır.
Döviz kurlarındaki artıştan kaynaklı lehte ve alehte kur farkları şirketlerin mali tablolarına kar veya zarar olarak yansımaktadır. Bu durumda şirketlerin vergi yükümlülükleri artmakta veya mali tablolarına zarar olarak yansıyarak özkaynaklarda negatif göstergeler oluşmaktadır.
Bu durum Kurumlar Vergisi yönünden kabul edilebilir seviyede iken, bu olumsuzluk, bu güne kadar var olan bir sorun olarak gündemde olan KDV yönünden kabul edilemeyecek bir durum yaratmaktadır.
Ürün teslim tarihinden sonra doğan kur farkının KDV’ye tabi olmadığı, Danıştay Vergi Davaları Genel Kurulu kararlarına göre sabittir. Bu kararların atıfta bulunduğu üzere kur farkının, kanunda yer almayan ‘Kur Farklarının Uygulama Tebliği’ ile KDV’ye dahil edilebilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenle kur farkının KDV matrahına ilave edilmemesi gerekmektedir. Bu konuda da bir yasal düzenleme yapılarak ticaret sektörü rahatlatılarak ekonomi canlandırılmalıdır” dedi.
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, son günlerde etkili olan yağışlar sonrasında sular altında kalan Amik Ovası ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde söz aldı. Şahin, bölgenin afet bölgesi olarak ilan edilmesi ve çiftçiye devlet desteği sağlanması gerektiğini söyledi.
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin TBMM’de yaptığı konuşma da “Hatay'da son haftalarda etkili olan aşırı yağışlar nedeniyle kurutulan eski Amik Gölü neredeyse yeniden oluştu. Sel nedeniyle bölgede yaklaşık 130 bin dönüm ekili tarım alanı sular altında kalarak zarar gördü.
Bu bir doğal afettir ve bölge afet bölgesi ilan edilerek zarar gören çiftçiye devlet desteği sağlanmalıdır.
TEMA, Hava Kuvvetleri ve DSİ' ve halkın itirazlarına rağmen yeri yanlış seçilen ve kurutulan Amik Gölü’nün en derin noktasına 2007 yılında inşa edilen Hatay Havalimanı şuan sular altında ve kullanılmaz haldeHer yağış olduğunda havalimanını su basıyor. Suyun boşaltılması için milyonlarca lira harcanıyor. Hem teknik hemde bilimsel anlamda yanlış yere kurulan havaalanı sorununun çözümü için öneriler var. Ancak hayata geçirilmesi için hiçbir adım atılmıyor.
Havalimanından çok, gerçek bir liman görüntüsünü andıran bu durum, dönemin öngörüsüz AKP siyasetçilerinin, mühendislik bilgisinden yoksun bürokratların ve çevre bilincinden uzak yöneticilerin eseridir.
Tüm bu yanlış karar ve uygulamaların faturasını milletimiz ödememelidir.
Üretim yapan tesislerin açılması için acil destek gerekmektedir. İstihdamın olmadığı yerde kargaşa çıkar, anarşi çıkar, sosyal olaylar patlar. Allah korusun ülkemizin birliği beraberliği düzeni bozulur. Elbette işsizlik ve yoksullukla mücadele önceliğimiz olmalıdır. Ancak bir tarafı ondururken diğer tarafı öldürmemeliyiz. İşveren ve sanayicimizi de desteklememiz gerekmektedir.
AKP hükümeti sanayiciye destek olmadığı ve üretim ekonomisine dönmediği sürece bu ekonomik buhran döneminden çıkmak mümkün olmayacaktır.
Sanayi üretimi Kasım 2018 verilerine bakıldığında, önceki yılın aynı ayına göre %6,5 oranında sert bir gerileme göstermiştir. Yaz aylarında yaşanan finansal kriz, reel sektöre, son üç ayda üretim azalışı olarak yansımıştır ve üretim %4,9 oranında azalmıştır.Zamanında ödenmediği için takibe alınan krediler ise Ocak 2019 itibariyle 98 milyar liraya çıkmıştır. Bankaların 1 yıl vadeli TL cinsinden mevduata uyguladığı yıllık faiz oranı ise 23’lere ulaşmıştır.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu karamsar ekonomik tablo içerisinde, ticareti vuran en önemli sorunlardan biri de, malum ‘kur farkı’dır. Ve şirketlerin mali yapısını derinden sarsmaktadır.
Döviz kurlarındaki artıştan kaynaklı lehte ve alehte kur farkları şirketlerin mali tablolarına kar veya zarar olarak yansımaktadır. Bu durumda şirketlerin vergi yükümlülükleri artmakta veya mali tablolarına zarar olarak yansıyarak özkaynaklarda negatif göstergeler oluşmaktadır.
Bu durum Kurumlar Vergisi yönünden kabul edilebilir seviyede iken, bu olumsuzluk, bu güne kadar var olan bir sorun olarak gündemde olan KDV yönünden kabul edilemeyecek bir durum yaratmaktadır.
Ürün teslim tarihinden sonra doğan kur farkının KDV’ye tabi olmadığı, Danıştay Vergi Davaları Genel Kurulu kararlarına göre sabittir. Bu kararların atıfta bulunduğu üzere kur farkının, kanunda yer almayan ‘Kur Farklarının Uygulama Tebliği’ ile KDV’ye dahil edilebilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenle kur farkının KDV matrahına ilave edilmemesi gerekmektedir. Bu konuda da bir yasal düzenleme yapılarak ticaret sektörü rahatlatılarak ekonomi canlandırılmalıdır” dedi.