Yerli ve milli değerlerimizin, mukaddesatımızın en güvenilir limanı elbette ki Cesarettir..
Maksada ulaşmanın, ideallerimizi gerçekleştirmenin çekici yeri cesarettir. Kontrollü ve müspet anlamdaki cesaretle kararlarımızı, açılımlarımızı, aksiyon ve hamlelerimizi rahatlıkla besler ve hedeflere kilitlenebiliriz.
Cesaret; düz mantıktan çok olağanüstü görülen birçok kör düğüm meseleleri sıradanlaştıran muhteşem bir güçtür; oluşumdur, gelişimdir ve değişimin kaynağıdır. Anlattığımız cesaret; aklıselime ve sağduyuya dayalı, hakkın hakkaniyetin sıkıntıya girdiği esnada devreye giren şecaat halidir.
Olumlu cesaret aslında bir fedakarlıktır, bir kahramanlık destanının kaynağıdır..
Büyük devrimler, tarihe kayıt düşenlerin ortak özelliği, engel gibi gözüken barikatları aşabilecek iradeyi kendinde gören cesur adamların işi olmuştur! Olmaya da devam edecektir…
Bugünkü teknoloji, bilim ve sanayide gelinen noktalarda , bilgi ve üst düzey zeka gerektiren buluşlarda en önemli pay başarıyı getiren olgun cesarettir..
Fakirlik kaygısıyla, gelecek korkusuyla, maddi olarak fakirleşirim, zor duruma düşerim diyenlere “CÖMERT” denilmez. Tam aksine bunları sıfırlayarak tevekkül, tedbir ve tam anlamıyla teslimiyetle yoğrulan “cesaret” her daim mağdurun, mazlumun ve her daim ihtiyaç sahibi olanların yardımına ulaşabilmeyi başarabilmiştir.
Biz aynı vatan topraklarında yaşayan, bu coğrafyanın havasını soluyan, suyunu içen ve atmosferini yaşayan bireyleriz..
Devletimizin, vatanımızın, nesillerimizin geleceği adına; devletin aldığı sorumluluk payını kendimiz de de hissederek maddi manevi “Sorumluluk” hissiyatıyla hareket etmeliyiz..
Hülasa; devlet bir risk alır…. Kim adına? Elbette bizler adına..
Hukuki sınırlar içerisinde; kamu menfaatine yönelik hizmetlerde bulunmak adına birileri seçilir ve koltuklara oturtulur.. O koltuğa oturan seçilmişlerin, seçenlerin iradesine saygı duymak adına, devlet imkânlarını, varlığını, bütçesini vatandaşlarına adil bir şekilde dağıtacağı yerde, teröre yönelik gayri meşru kullandığı zaman, haksızlıkların ortaya çıkacağı ve çıktığı aşikârdır. Yakın zamanda devlet imkanlarını kamu zararı oluşturacak tarzda, teröre destek olacak şekilde peşkeş çeken belediyelere, lüzumu üzere devlet tarafından atanan kayyımların durumu gibi..
Halkın emanetinin yine halk adına, vatandaş lehine kullanılması yönünde irade gösterilmesi bir devletin göstereceği bir duruştur. Müdahale edilmemesi aslında büyük bir yanlışlık ve zulüm olurdu..
Her sorumluluk sahibi; hukuki sınırlar içerisinde kendisine tevdi edilen görevin ehemmiyetinin farkına varıp, hakkını vermesi gerekmektedir..
Kamu adına, mağdur mazlum kitleler adına, batıla karşı hakkı, zulme karşı adaleti savunmak kuru bir cesaret tanımının dışında, herkesin sahipleneceği bir dik duruştur. Bir vakardır.. Devlet dâhil hepimizin ortak paydasıdır.
Bizler hepimiz Hakkın bir davetçisi olarak; “Kötülükler karşısında susan dilsiz şeytandır..” düsturuyla haksızlık karşısında susan şeytan, kötülüklerin yandaşı olma sıfatından kurtulmuş oluruz..
Maksada ulaşmanın, ideallerimizi gerçekleştirmenin çekici yeri cesarettir. Kontrollü ve müspet anlamdaki cesaretle kararlarımızı, açılımlarımızı, aksiyon ve hamlelerimizi rahatlıkla besler ve hedeflere kilitlenebiliriz.
Cesaret; düz mantıktan çok olağanüstü görülen birçok kör düğüm meseleleri sıradanlaştıran muhteşem bir güçtür; oluşumdur, gelişimdir ve değişimin kaynağıdır. Anlattığımız cesaret; aklıselime ve sağduyuya dayalı, hakkın hakkaniyetin sıkıntıya girdiği esnada devreye giren şecaat halidir.
Olumlu cesaret aslında bir fedakarlıktır, bir kahramanlık destanının kaynağıdır..
Büyük devrimler, tarihe kayıt düşenlerin ortak özelliği, engel gibi gözüken barikatları aşabilecek iradeyi kendinde gören cesur adamların işi olmuştur! Olmaya da devam edecektir…
Bugünkü teknoloji, bilim ve sanayide gelinen noktalarda , bilgi ve üst düzey zeka gerektiren buluşlarda en önemli pay başarıyı getiren olgun cesarettir..
Fakirlik kaygısıyla, gelecek korkusuyla, maddi olarak fakirleşirim, zor duruma düşerim diyenlere “CÖMERT” denilmez. Tam aksine bunları sıfırlayarak tevekkül, tedbir ve tam anlamıyla teslimiyetle yoğrulan “cesaret” her daim mağdurun, mazlumun ve her daim ihtiyaç sahibi olanların yardımına ulaşabilmeyi başarabilmiştir.
Biz aynı vatan topraklarında yaşayan, bu coğrafyanın havasını soluyan, suyunu içen ve atmosferini yaşayan bireyleriz..
Devletimizin, vatanımızın, nesillerimizin geleceği adına; devletin aldığı sorumluluk payını kendimiz de de hissederek maddi manevi “Sorumluluk” hissiyatıyla hareket etmeliyiz..
Hülasa; devlet bir risk alır…. Kim adına? Elbette bizler adına..
Hukuki sınırlar içerisinde; kamu menfaatine yönelik hizmetlerde bulunmak adına birileri seçilir ve koltuklara oturtulur.. O koltuğa oturan seçilmişlerin, seçenlerin iradesine saygı duymak adına, devlet imkânlarını, varlığını, bütçesini vatandaşlarına adil bir şekilde dağıtacağı yerde, teröre yönelik gayri meşru kullandığı zaman, haksızlıkların ortaya çıkacağı ve çıktığı aşikârdır. Yakın zamanda devlet imkanlarını kamu zararı oluşturacak tarzda, teröre destek olacak şekilde peşkeş çeken belediyelere, lüzumu üzere devlet tarafından atanan kayyımların durumu gibi..
Halkın emanetinin yine halk adına, vatandaş lehine kullanılması yönünde irade gösterilmesi bir devletin göstereceği bir duruştur. Müdahale edilmemesi aslında büyük bir yanlışlık ve zulüm olurdu..
Her sorumluluk sahibi; hukuki sınırlar içerisinde kendisine tevdi edilen görevin ehemmiyetinin farkına varıp, hakkını vermesi gerekmektedir..
Kamu adına, mağdur mazlum kitleler adına, batıla karşı hakkı, zulme karşı adaleti savunmak kuru bir cesaret tanımının dışında, herkesin sahipleneceği bir dik duruştur. Bir vakardır.. Devlet dâhil hepimizin ortak paydasıdır.
Bizler hepimiz Hakkın bir davetçisi olarak; “Kötülükler karşısında susan dilsiz şeytandır..” düsturuyla haksızlık karşısında susan şeytan, kötülüklerin yandaşı olma sıfatından kurtulmuş oluruz..