Evrenin ve içindeki herşeyin, en küçük detaylarına kadar, sonsuz güç ve ilim sahibi Allah tarafından yaratıldığı açık bir gerçektir. Etrafımızda gördüğümüz herşey Allah’ın varlığının kesin birer delilidir. Allah’ın varlık delillerini her yerde görmek mümkündür. Yüce Rabbimiz’in büyüklüğünü, yüceliğini, gücünü ve kudretini kavrayabilenler için, gökyüzündeki tonlarca ağırlıktaki bir yağmur bulutu, bir kelebeğin kanadı bile Allah’a iman etmek için yeterlidir. Tüm varlıkları yaratan ve her an kontrolünde tutan Allah’ın, eşsiz ve benzersiz sanatıyla yarattığı mucizevi tasarımlarını sergilemediği tek bir santimetrekare yoktur. Bu eserlerin sadece biri bile, bir insanın -Allah’ın dilemesiyle- iman etmesine sebep olabilir. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah’tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? Enam Suresi, 95 Kuran’da Allah’ın varlık delilleri olan herşey “ayet” olarak tanımlanır. Allah’ın ayetleri, tüm evrende ve insanın kendi nefsinde de vardır. Kuran’da bu gerçek şöyle ifade edilmiştir; “Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler (deliller) vardır. Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?” Zariyat Suresi, 20-21 Allah, evrende tanık olduğumuz bütün olayları sebeplere bağlı yaratmıştır. Bilim de bu kuralları açıklayabilmek için, bu sebepleri incelemektedir. Bilim adamları doğadaki bütün olayların, doğa kanunlarının sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde gerçekleştiğini düşünür. Hatta doğal bir olayın bilimsel olabilmesi için bu ilişkinin şart olduğunu iddia ederler. Anca bunu iddia edenler oldukça büyük çelişki yaşamaktadırlar. Elbette bazı şeyler -bilimsel olgular da dahil -aslında bir sebebe dayanır ama her şey, bir sebep olmadan da var olabilir. Bu gerçeği bazı bilim adamları da itiraf ederler. Ve doğaldır, bilimin sebep-sonuç ilişkisi içinde açıklamaya çalıştığı her olay, insanlarda ülfet oluşturmaktadır. Oluşan ülfet perdesi de, küçük bir örnek olan tohuma bile basit bir açıklama getirmemize neden olmaktadır. Oysa Allah’ın yarattığı herşey mucizevi özelliklere sahiptir. Her birinde bilimin doğal sebepler olarak açıkladığı, ancak gerçekte Allah’ın eşsiz yaratma sanatına delil oluşturan muhteşem detaylar vardır. Küçücük bir tohum, ait olduğu bitkinin bütün özelliklerini taşıyan bilgi içermektedir. Minicik bir tahta parçası(!), hangi bitkiye aitse, o bitkiyi oluşturmakta, şeftalileri, hindistan cevizini, armutları, kayısıları, böğürtlenleri, portakalları, karpuzları, biberleri, domatesleri ve hatta onlarca metre yüksekliğindeki ağaçları meydana getirmektedir. Ancak çoğu insan bu konuya, “işte bu tohum toprağa ekiliyor, zamanla su ve güneş ışığının etkisiyle büyüyüp, ait olduğu bitkinin oluşumuna neden oluyor” şeklinde basit bir açıklama getirmektedir. Bilimi sebep-sonuç ilişkisi üzerine kurmaya çalışanlar, gerçekte büyük sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu sıkıntının nedeni evrenin başlangıcı olan olaydır: Büyük Patlama ya da orijinal adıyla Big Bang. Astrofiziğin ulaştığı kesin sonuç, tüm evrenin, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olduğudur. Canlılık ve fiziksel varlıklar bilim adamlarınca sebep-sonuç ilişkisi ile “maddenin zaman içinde birbiriyle etkileşimi” olarak açıklanmaktadır. Ancak maddenin, enerjinin, hatta zamanın dahi bulunmadığı o başlangıç anını maddi bir sebeple açıklamak imkansızdır. Büyük Patlama, tüm evrenin tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır: “O gökleri ve yeri yoktan var edendir…” Enam Suresi, 101 Allah Kuran’da, bizi yarattıklarıyla ilgili düşünmeye yönlendirmektedir. Yaratılmış herşeye Kur’an gözüyle bakıldığı zaman ise, insan, sebeplerin sadece zahiri olduğunu anlayabilir ve ülfet perdesini aralayabilir. Kuran bizim bu perdeleri teker teker kaldırmamızı sağlamakta, Allah’ın ayetlerini görmemize yol açmaktadır. İşte o zaman zahiri sebeplerden batıni sebeplere geçmemiz mümkün olabilir. Dünyada yaşamı ayakta tutan tüm sistemler de mucizevi dengeler üzerine kurulmuştur. Bu dengelerde en ufak bir oynama ya da sapma bile olsa, yaşam imkansız bir hale gelebilir. Bunlar öyle hassas dengelerdir ki, biraz inceleyince hepsinde olağanüstü bir hesap ve tasarım olduğu hemen fark edilir. Örneğin; Dünya, güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki, her 29 km. de bir doğru çizgiden yalnızca 2.8 milimetre sapar. Eğer bu sapma 0.3 milimetre az veya 0.3 milimetre daha fazla olsa, yeryüzündeki canlılar donarak veya kavrularak ölürlerdi. Küçücük bir bilyenin bile milimetrik hesaplarla aynı yörüngede dönebilmesi neredeyse imkansızken, dünya dev kütlesiyle böylesine mucizevi bir dönüşü gerçekleştirmektedir. İnsanların çoğu, Allah’ın varlığına inanıyor olsalar da, Allah’ın “herşeyi yaratıp kendi haline bıraktığı” –Allah’ı tenzih ederiz- sonra bu düzenin kendi kendine devam ettiği şeklinde sapkın bir inanca sahiptirler. Oysa evrende meydana gelen bütün olaylar, Allah’ın izniyle, O’nun bilgisinde ve kontrolünde gerçekleşir. Akıl ve vicdan sahibi bir insan, yalnızca kendi vücudu hakkında düşünse, çok üstün bir yaratılışın eseri olduğunu anlayabilir. Örneğin; vücudumuzdaki damarların toplam uzunluğu 100.000 kilometreden fazladır. Damarlarımız uç uca eklendiğinde dünyanın etrafını 2,5 defa dolaşacak bir uzunluğa erişir. Ayrıca vücudumuzda son derece düzenli işleyen, birbiriyle uyumlu kompleks sistemler vardır. Bu da, tüm evren gibi insan vücudunun da üstün bir akıl tarafından tasarlanarak yaratıldığını göstermektedir. Akıl sahibi insanlar için her yerde Allah’ın delillerinin bulunduğu ayetlerde şöyle bildirilmektedir: “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler (deliller) vardır. Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” Al-i İmran Suresi, 190-191 İnsan tek bir tohum tanesinde bile Rabbimiz’in gücünü ve büyüklüğünü görebilir. İşte bu nedenle, Allah’ın varlığına kanaati gelen bir insanın, karşılaştığı güzellikler üzerinde düşündükçe inancı pekişecek, imanı güçlenecektir. Çünkü tüm varlıkları, alemlerin Rabbi olan Allah yaratmıştır ve yeryüzünün her santimetrekaresinde O’nun kudreti hakimdir. Evrendeki her detay, sonsuz kudret ve ilim sahibi Allah’ın varlığını bize kanıtlayan açık birer delildir. Ancak insanın, göklerde ve yerde sürekli yaratılan bu delilleri görmemesi, Allah’ın sonsuz gücünü takdir edip, iman etmesini engeller.
Yazarlar
Yayınlanma: 22 Haziran 2018 - 17:23
Allah'ın Ayetlerini Görebilmek
Evrenin ve içindeki herşeyin, en küçük detaylarına kadar, sonsuz güç ve ilim sahibi Allah tarafından yaratıldığı açık bir gerçektir
Yazarlar
22 Haziran 2018 - 17:23