Allah’ın Kuran’da insanlara bildirdiği gibi dünya üzerinde güzel olan her şey, zamanla güzelliğini yitirecek ve sonunda da yok olacaktır. Çevremizde gördüğümüz canlı ya da cansız her şey yıpranır ve bozulur. Bu, zamanla oluşan doğal bir süreç gibi düşünülür.Oysa bu bozulma, eskime ve yıpranma, Allah’ın üstün aklının hikmetlerini içermektedir. Yüce Allah hikmetle yarattığı bütün bu olaylarla, dünyanın geçici bir mekan olduğu mesajını vermekte ve bu konuda derin düşünmemizi istemektedir:
“Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yüryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açıklarız.” (Yunus Suresi, 24)
Dünyanın geçiciliğini ve aldatıcı bir mekan olduğunu, gerçek yurdun ahiret olduğunu ve sonsuza kadar süreceğini sadece bilmek yeterli değildir. Aslında burada söz edilen her kavram, özellikle sonsuzluk, sadece ‘bilerek’ anlaşılabilecek bir kavram da değildir. Bütün bu gerçekler, üzerinde derin tefekkür edilerek anlaşılabilecek konulardır. Rabbimiz Kuran’da, diğerlerinde olduğu gibi bu konudaki örnekleri de ‘düşünen insanlar’ için verdiğini belirtmektedir.Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız?
(Kasas Suresi, 60)
Dünyaya Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmek için geldiğini, en önemli amacının Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu, dünyanın imtihan için yaratıldığını, asıl varılacak yerin ahiret olduğunu, dünyadaki amellerine göre hesaba çekileceğini ve cennetle cehennemi düşünmek, düşündüklerinden sonuç çıkarmak, yaşamını tüm bu gerçeklere göre düzenlemek insanın en önemli sorumluluğudur. Aksi takdirde sadece doğan, büyüyen, çoğalan ve amaçsızca yaşam süren hayvanlardan bir farkı kalmaz. Oysa yaratılmış her şey gibi insanın yaşamının da bir amacı vardır. Dünya hayatının göz açıp kapayıncaya kadar kısa olduğu gerçeğini farkedip, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yaşayan insanlar, Allah’ın Kendi ruhundan üflediği müminlerdir.
Müminler yaşamlarının her anını Allah’ı razı etme, imanda derinleşme ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanma ve O’na yakınlaşmaya yollar arayarak geçirirler:
Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Maide Suresi, 35)
Dünya hayatında yapılan ameller, yalnızca Allah’ın rızası amaçlanarak yapılıyorsa Allah Katında birer salih amel olarak geçerlidir. Müminin her hareketinde, her sözünde, attığı her adımda, Allah’a daha yakın olmak, Allah’ın sevgisini daha çok kazanmak ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacı vardır. Böylece yaptığı her davranış ve güzel söz, bir salih amele dönüşür ve hesap günü kendi lehine dengeleri değiştirerek onu sonsuz mutluluğa ulaştırabilir:
Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. Ra’d Suresi, 22
Allah için yaşamak, hem dünyada güzel bir yaşam, hem de ahirette sonsuz cenneti umut etmeye yol açar. Mümin, bir iş yaparken, Allah’ı razı edecek şekilde yapmaya çalışır. “Ben bunu yapayım da, cennete gireyim” şeklindeki bir düşüncenin doğru bir yaklaşım olmadığını bilir. Önemli olan, yapılan davranışta Allah’ı razı edip,sevgisini kazanma hissiyatının olmasıdır. Ve Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmış olmak da ayette bildirildiği üzere, mutlulukların en büyüğüdür:
Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah’tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. Tevbe Suresi, 72
“Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yüryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açıklarız.” (Yunus Suresi, 24)
Dünyanın geçiciliğini ve aldatıcı bir mekan olduğunu, gerçek yurdun ahiret olduğunu ve sonsuza kadar süreceğini sadece bilmek yeterli değildir. Aslında burada söz edilen her kavram, özellikle sonsuzluk, sadece ‘bilerek’ anlaşılabilecek bir kavram da değildir. Bütün bu gerçekler, üzerinde derin tefekkür edilerek anlaşılabilecek konulardır. Rabbimiz Kuran’da, diğerlerinde olduğu gibi bu konudaki örnekleri de ‘düşünen insanlar’ için verdiğini belirtmektedir.Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız?
(Kasas Suresi, 60)
Dünyaya Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmek için geldiğini, en önemli amacının Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu, dünyanın imtihan için yaratıldığını, asıl varılacak yerin ahiret olduğunu, dünyadaki amellerine göre hesaba çekileceğini ve cennetle cehennemi düşünmek, düşündüklerinden sonuç çıkarmak, yaşamını tüm bu gerçeklere göre düzenlemek insanın en önemli sorumluluğudur. Aksi takdirde sadece doğan, büyüyen, çoğalan ve amaçsızca yaşam süren hayvanlardan bir farkı kalmaz. Oysa yaratılmış her şey gibi insanın yaşamının da bir amacı vardır. Dünya hayatının göz açıp kapayıncaya kadar kısa olduğu gerçeğini farkedip, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yaşayan insanlar, Allah’ın Kendi ruhundan üflediği müminlerdir.
Müminler yaşamlarının her anını Allah’ı razı etme, imanda derinleşme ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanma ve O’na yakınlaşmaya yollar arayarak geçirirler:
Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Maide Suresi, 35)
Dünya hayatında yapılan ameller, yalnızca Allah’ın rızası amaçlanarak yapılıyorsa Allah Katında birer salih amel olarak geçerlidir. Müminin her hareketinde, her sözünde, attığı her adımda, Allah’a daha yakın olmak, Allah’ın sevgisini daha çok kazanmak ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacı vardır. Böylece yaptığı her davranış ve güzel söz, bir salih amele dönüşür ve hesap günü kendi lehine dengeleri değiştirerek onu sonsuz mutluluğa ulaştırabilir:
Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. Ra’d Suresi, 22
Allah için yaşamak, hem dünyada güzel bir yaşam, hem de ahirette sonsuz cenneti umut etmeye yol açar. Mümin, bir iş yaparken, Allah’ı razı edecek şekilde yapmaya çalışır. “Ben bunu yapayım da, cennete gireyim” şeklindeki bir düşüncenin doğru bir yaklaşım olmadığını bilir. Önemli olan, yapılan davranışta Allah’ı razı edip,sevgisini kazanma hissiyatının olmasıdır. Ve Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmış olmak da ayette bildirildiği üzere, mutlulukların en büyüğüdür:
Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah’tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. Tevbe Suresi, 72