İman edenler insanlar, hayatları boyunca Kuran ahlakını insanlar arasında yaygınlaştırmak ve diğer insanların Allah’a iman etmelerine vesile olmak için büyük çaba içinde olurlar. Bu Allah’ın Kuran’da müminlere bildirdiği kesin bir emridir. Ancak bazı inkarcı gruplar da, tarih boyunca hep müminlerin karşısında yer almış, onları çeşitli baskılarla engellemeye çalışmışlardır. İşte müminler hem şeytana, hem de inkar edenlere karşı malları ve canlarıyla mücadele verirler.
Samimi ve sadık mümin olmanın ölçüsü, Allah rızasını kazanmak için şiddetli istek duymak ve bu yolda fedakarlıklar göstermektir. Kuran’da Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında yaşanan bir olayın anlatıldığı Hucurat Suresi’ndeki ayetlerde mümin tanımlaması şöyle yapılmaktadır:
Bedeviler, dedi ki: “İman ettik.” De ki: “Siz iman etmediniz; ancak “İslam (müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiç bir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (Hucurat Suresi, 14)
Bir sonraki ayette ise, “Mü’min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah’a ve Resûlü’ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 15) buyrularak, gerçek müminlerin Allah’a ve elçisine iman ve itaat eden, içlerinde hiçbir kuşku duymadan Allah yolunda malları ve canlarıyla mücadele eden kimseler oldukları bildirilmektedir..İşte onlar sadık müminlerdir.
Tek amacı Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak olan mümin, kalbine imanı –Allah’ın izniyle- yerleştirmiş, malını ve canını Allah’a satmıştır ve O’nun rızası dışında hiçbir şeye yönelmeyecektir. Bu nedenle samimi bir müminin yaşamı şeytana, inkarcılara ve sistemlerine karşı mücadeleyle geçer. Şeytan vardır ve gerçektir. Mümin, önünde uzanan iki yoldan şeytanın yolunu değil, Rabbinin yolunu seçer ve bütün bu gerçeklerden habersiz gaflette yaşayan insanları da seçtiği o dosdoğru yola hikmet ve güzel öğütle davet eder:
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125)
İnsan iman edip Rabbimiz’in yolunu seçtiğinde, elbette ki bu yolda çeşitli engellemelerle karşılaşacaktır. Bu yol, kendisini şaşırtıp saptırmak için var gücüyle çalışan ve kendine bunu amaç edinmiş olan şeytanın kurduğu pusularla doludur. Kısacası bu yol engebeli bir yoldur, ancak Allah kolay olanda başarılı kılacağını bildirmektedir. Allah’ın hoşnutluğunu arayan bir mümin için dışarıdan bakıldığında sıkıntı ve zorluk gibi görünen olaylar, Allah’ın dünyada bir imtihan olarak yarattığı ve müminin tevekkül, sabır ve teslimiyetinin denendiği olaylardır. Ve tüm bu zorluklar batınında Allah’ın rahmeti ve yardımıyla kolayca aşılacaktır. Samimiyetle Alllah’a yönelmiş mümin için artık bu yolda aşılan her vadi, Rabbimizin Katında daha güzeliyle karşılık bulacaktır:
Küçük, büyük infak ettikleri her nafaka ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi, mutlaka Allah’ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için, (bunlar) onlar adına yazılmıştır. (Tevbe Suresi, 121)
Allah’a karşı derin iman ve diğer insanların da imanına vesile olmak için gösterilecek çaba, dünyada Rabbimiz’in yardımına, sonsuz hayatta kurtuluşa kavuşturur. Allah’ın her zaman müminlerle beraber olduğuna inanan, O’nu dost ve veli edinmiş bir mümin, hayatının her anında Allah’ın yardımının tecellilerini görecektir:
Ey iman edenler, eğer siz Allah’a (Allah adına İslama ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. (Muhammed Suresi, 7)
Samimi ve sadık mümin olmanın ölçüsü, Allah rızasını kazanmak için şiddetli istek duymak ve bu yolda fedakarlıklar göstermektir. Kuran’da Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında yaşanan bir olayın anlatıldığı Hucurat Suresi’ndeki ayetlerde mümin tanımlaması şöyle yapılmaktadır:
Bedeviler, dedi ki: “İman ettik.” De ki: “Siz iman etmediniz; ancak “İslam (müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiç bir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (Hucurat Suresi, 14)
Bir sonraki ayette ise, “Mü’min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah’a ve Resûlü’ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 15) buyrularak, gerçek müminlerin Allah’a ve elçisine iman ve itaat eden, içlerinde hiçbir kuşku duymadan Allah yolunda malları ve canlarıyla mücadele eden kimseler oldukları bildirilmektedir..İşte onlar sadık müminlerdir.
Tek amacı Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak olan mümin, kalbine imanı –Allah’ın izniyle- yerleştirmiş, malını ve canını Allah’a satmıştır ve O’nun rızası dışında hiçbir şeye yönelmeyecektir. Bu nedenle samimi bir müminin yaşamı şeytana, inkarcılara ve sistemlerine karşı mücadeleyle geçer. Şeytan vardır ve gerçektir. Mümin, önünde uzanan iki yoldan şeytanın yolunu değil, Rabbinin yolunu seçer ve bütün bu gerçeklerden habersiz gaflette yaşayan insanları da seçtiği o dosdoğru yola hikmet ve güzel öğütle davet eder:
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125)
İnsan iman edip Rabbimiz’in yolunu seçtiğinde, elbette ki bu yolda çeşitli engellemelerle karşılaşacaktır. Bu yol, kendisini şaşırtıp saptırmak için var gücüyle çalışan ve kendine bunu amaç edinmiş olan şeytanın kurduğu pusularla doludur. Kısacası bu yol engebeli bir yoldur, ancak Allah kolay olanda başarılı kılacağını bildirmektedir. Allah’ın hoşnutluğunu arayan bir mümin için dışarıdan bakıldığında sıkıntı ve zorluk gibi görünen olaylar, Allah’ın dünyada bir imtihan olarak yarattığı ve müminin tevekkül, sabır ve teslimiyetinin denendiği olaylardır. Ve tüm bu zorluklar batınında Allah’ın rahmeti ve yardımıyla kolayca aşılacaktır. Samimiyetle Alllah’a yönelmiş mümin için artık bu yolda aşılan her vadi, Rabbimizin Katında daha güzeliyle karşılık bulacaktır:
Küçük, büyük infak ettikleri her nafaka ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi, mutlaka Allah’ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için, (bunlar) onlar adına yazılmıştır. (Tevbe Suresi, 121)
Allah’a karşı derin iman ve diğer insanların da imanına vesile olmak için gösterilecek çaba, dünyada Rabbimiz’in yardımına, sonsuz hayatta kurtuluşa kavuşturur. Allah’ın her zaman müminlerle beraber olduğuna inanan, O’nu dost ve veli edinmiş bir mümin, hayatının her anında Allah’ın yardımının tecellilerini görecektir:
Ey iman edenler, eğer siz Allah’a (Allah adına İslama ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. (Muhammed Suresi, 7)