İnsanlar, kaderlerine tam olarak teslim olamadıkları için, karşılaştıkları olaylara olumsuz yaklaşarak umutsuz ve karamsar bir ruh haline bürünürler. Oysa insan yaşadığı olaydaki hikmetli yönleri görebilir ve Allah’ın kendisi için her olayı hayırla yarattığına kanaat getirirse bu bakış açısından kurtulur ve kadere imanın huzurunu yaşar.
Her insan Allah’ın kendisi için yarattığı kaderle muhataptır. İman etmiş olan bir insanın,olaylar karşısındaki tevekkülsüz ve isyankar davranışları, ”ben bu kaderi beğenmedim” anlamına gelir ve büyük hatadır. Oysa kişi, başına gelen musibete kader gözüyle bakıp, “Allah’tandır” diye düşündüğünde rahat edecektir:
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)
Yüce Allah’ın sınamak için gösterdiği her görüntü müminler için hayırla yaratılmaktadır ve yaşanan kaderi beğenmemek yanlış bir davranıştır. Tevekkülsüz davranmak, kızmak, üzülmek Allah’ın yarattığı kadere saygısızlık anlamına gelir. Allah’ın inanan kullarını imtihan etmek ve imanlarını olgunlaştırmak için hazırladıklarına karşı nezaketli olmak en uygun hareket tarzıdır. Geçmişi olduğu gibi, geleceği de yaratan Allah’tır. Bunu düşünmek kişinin tevekkülünü arttırır. Allah’ın yarattığı görüntüleri beğenmemek, Allah’ın indirdiklerini çirkin görmek anlamına gelebilir ve bu yüzden ayette bildirildiği üzere amellerin boşa çıkmasına da sebep olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
İşte böyle; çünkü onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler, bundan dolayı, O da, onların amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi, 9)
Yaşadıkları olayların kendileri için bir sınama olduğunun ve Allah’ın kendileri için her şeyi hayırla yarattığının bilincine varamayan, Allah’a ve kadere teslimiyet içerisinde olmayan insanlar, hoşlarına gitmeyen olaylarla karşılaştıkları zaman kızar, üzülür, tepki verirler. Bütün bu davranışlar Allah’a isyan anlamına gelebilir. İnanan insanların olaylar karşısında nasıl bir tavır sergilemeleri gerektiği Kuran’da şöyle bildirilmektedir:
De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51)
Amacı Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olan bir mümin, her ne yaşarsa yaşasın Allah’tan olduğunu bilir ve her şeyi sevinçle karşılar. Başına gelen olay zahiren iyi ise şükreder, şer ise sabreder ve her durumda kazançlıdır. Çünkü kişi üzüldüğü, içinin sıkıldığı, mutsuz olduğu her an Allah’tan razı olmamış durumuna düşmekten son derece korkar. Samimi mümin her durumda Allah’tan razıdır:
Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah’a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah’ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Umudumuzu gerçekleştirip kurtuluş bulanlardan olmak istiyorsak, Allah’tan hoşnut olalım inşaAllah ki, O da bizden hoşnut olsun.
Her insan Allah’ın kendisi için yarattığı kaderle muhataptır. İman etmiş olan bir insanın,olaylar karşısındaki tevekkülsüz ve isyankar davranışları, ”ben bu kaderi beğenmedim” anlamına gelir ve büyük hatadır. Oysa kişi, başına gelen musibete kader gözüyle bakıp, “Allah’tandır” diye düşündüğünde rahat edecektir:
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)
Yüce Allah’ın sınamak için gösterdiği her görüntü müminler için hayırla yaratılmaktadır ve yaşanan kaderi beğenmemek yanlış bir davranıştır. Tevekkülsüz davranmak, kızmak, üzülmek Allah’ın yarattığı kadere saygısızlık anlamına gelir. Allah’ın inanan kullarını imtihan etmek ve imanlarını olgunlaştırmak için hazırladıklarına karşı nezaketli olmak en uygun hareket tarzıdır. Geçmişi olduğu gibi, geleceği de yaratan Allah’tır. Bunu düşünmek kişinin tevekkülünü arttırır. Allah’ın yarattığı görüntüleri beğenmemek, Allah’ın indirdiklerini çirkin görmek anlamına gelebilir ve bu yüzden ayette bildirildiği üzere amellerin boşa çıkmasına da sebep olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
İşte böyle; çünkü onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler, bundan dolayı, O da, onların amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi, 9)
Yaşadıkları olayların kendileri için bir sınama olduğunun ve Allah’ın kendileri için her şeyi hayırla yarattığının bilincine varamayan, Allah’a ve kadere teslimiyet içerisinde olmayan insanlar, hoşlarına gitmeyen olaylarla karşılaştıkları zaman kızar, üzülür, tepki verirler. Bütün bu davranışlar Allah’a isyan anlamına gelebilir. İnanan insanların olaylar karşısında nasıl bir tavır sergilemeleri gerektiği Kuran’da şöyle bildirilmektedir:
De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51)
Amacı Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olan bir mümin, her ne yaşarsa yaşasın Allah’tan olduğunu bilir ve her şeyi sevinçle karşılar. Başına gelen olay zahiren iyi ise şükreder, şer ise sabreder ve her durumda kazançlıdır. Çünkü kişi üzüldüğü, içinin sıkıldığı, mutsuz olduğu her an Allah’tan razı olmamış durumuna düşmekten son derece korkar. Samimi mümin her durumda Allah’tan razıdır:
Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah’a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah’ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Umudumuzu gerçekleştirip kurtuluş bulanlardan olmak istiyorsak, Allah’tan hoşnut olalım inşaAllah ki, O da bizden hoşnut olsun.
