Kahramanmaraş merkezli depremlerde en çok kayıp yaşayan sektörlerin başında olan sağlık sektörünün sorunlarını, Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz aktardı.
Ulusal çapta yayın yapan Bianet isimli yayın organına konuşan Yılmaz, sağlık çalışanlarının depremin ardından sayılarının 2 bin civarında azaldığını, ancak depremin acılarını içlerine gömüp çalışmaya ve hayat kurtarmaya devam ettiklerini belirtti.
Zaman zaman duygusal anlar da yaşayan Yılmaz açıklamasında; “Bir meslektaşımızın ve kızının günlerce enkaz altında sesini duyduk, üçüncü gün enkazda yangın çıktı, cesetlerini dahi bulamadık. Hâlâ konuştukça ‘umarız zehirlenip ölmüşlerdir, yanarak, acı çekerek ölmemişlerdir’ diyoruz. Bir hekim, üç sağlık çalışanı için bir konteyner veriyorlar. Ailelerimiz için kalacak yer temin edilmesini istediğimizde ‘o bizim işimiz değil’ diyorlar. Bizler yakınlarımızı, komşularımızı, meslektaşlarımızı, arkadaşlarımızı kaybettik ama bizim de depremzede olduğumuzu unuttular. Hatay’da 100’den fazla hekim ve 200’e yakın sağlık çalışanı dördüncü ayını geride bıraktığımız Maraş depremlerinde yaşamını yitirdi. 1000’in üzerinde hekim ve sağlık çalışanı ise göç etti. Geride kalan hekimlerse hâlâ daha toparlanamayan kentte tam gün mesai baskısı, barınma sorunu ve salgın hastalıkların gölgesinde görev yapmaya çalışıyor. Yıkımların arasında görev yapmaya çalışan hekimler ve sağlık emekçileri seslerini çok kez duyurmaya çalışsalar da talepleri karşılıksız kaldı, depremzede oldukları unutuldu.
“İKİ BİNDEN FAZLA KADRO EKSİLDİ”
Samandağ’da iki özel hastane vardı, burada çalışan hekimlerin tamamı il dışında gitti. Antakya’da da dört özel hastane vardı ve bu hastanelerin dördü de kapandı ve çalışanların tamamı da göç etti. “Hayatını kaybeden, zorunlu göç eden ve tayin isteyen hekim ile sağlık çalışanlarının tamamını düşündüğümüzde iki binden fazla hekim ve sağlık çalışanı kadromuz eksildi. 101 milyon liraya mal olan ve Aralık 2016’da hizmete giren Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi depremde kullanılamaz hale geldi. Bahçesinde sahra hastanesi kuruldu.
“DÖRT AY GEÇTİ AMA BARINMA SORUNU ÇÖZÜLMEDİ”
15 ilçemiz var. İskenderun Devlet Hastanesi ve Antakya’da sahra hastaneleri ve deprem sonrası kurulan prefabrik hastaneler çalışıyor. Defne’de yeni açılan bir devlet hastanesi var. Henüz tam kapasite değil ama çalışıyor ve büyük bir yoğunluk var. Üniversite hastanesi de sahra hastanesi olarak hizmet veriyor. 14 ilçede devlet hastanesi, üç sahra hastanesi var. Uzman hekimlerin tam anlamıyla çalıştığı dört hastanemiz var. En büyük sorunların başında barınma geliyor. Bize barınma yeri tahsis ettiklerini söylüyorlar ancak tahsis edilen yer konteyner. O gün çalışan personel ve hekim için veriliyor. Bu konteyner da bir hekim dört personel kalacak şekilde veriyorlar. 20 metre karelik bir alanda bu kadar insan sığmaya çalışıyorlar. Burada kalan arkadaşlarımız ailelerinden mecburen ayrı kalıyor. İnsanların aileleriyle birlikte kalacağı bir konteyner talep ettiğimizde ise ‘O sizin sorununuz’ yanıtını alıyoruz. Dört ay geçti ama hala barınma sorunu çözülmedi.
“SAĞLIK EMEKÇİLERİNE MOBBİNG UYGULANIYOR”
Konteyner banyo, tuvalet ihtiyacını karşılayacak şekilde dizayn edilmemiş, çok az bir kısmında var. Büyük çoğunluğunda tuvalet, banyo yok ve dışarıda ayrı bir yerde ortak kullanılıyor. Ve bu koşullarda tam gün mesaiye çağırıyorlar. Aslında bunun mümkün olmadığını kendileri de biliyorlar fakat baskıyla çalışmaya zorluyorlar. ‘Gelin çalışın, size kalacak yer ayarladık’ diyorlar. ‘Ayarladık’ dedikleri yer sadece çalışacaklara veriliyor, aileler için hiçbir şey yok. Böyle büyük bir travmayı yaşayan insanlara psikolojik destek verilmesi gerekirken aksine baskı kuruluyor, mobbing uygulanıyor. Mesela, ‘Tam gün gelip çalışana döner sermayesini daha fazla vereceğiz’ şeklinde sözler sarf ediliyor. Yani ‘çalışırsanız veririz, çalışmazsanız vermeyiz’ diyerek bir baskı kuruluyor.
“BURADA İNSANLARIN PSİKOLOJİSİ HİÇ İYİ DEĞİL”
Burada insanların psikolojisi hiç iyi değil. Şu haliyle hem ruhsal hem maddi ne kadar dayanabiliriz bilmiyorum. Bir arkadaşımızın eşi girdiği bunalım sonucu intihar etti. Kendi çalıştığım aile sağlığı merkezinden bir arkadaşım kızıyla birlikte enkaz altında kaldı. İlk iki gün sesini aldık, üçüncü gün yangın çıktı ve kızının da kendisinin de cesedini bulamadık. Haftalarca kendimize gelemedik. Dua ediyoruz, dumandan zehirlenerek ölmüşlerdir, yanarak acı çekerek ölmemişlerdir, diyoruz. Kendimizi bu şekilde avutmaya çalışıyoruz. Bir başka arkadaşımızın da eşi de kendini uçurumdan attı. Biz bunları yaşıyoruz ama şu ana kadar kimse bana gelip ‘Nasılsın, iyi misin’ diye sormadı. Diğer sağlık çalışanı ve hekim arkadaşlarımıza da sormadıklarına eminim.”
“ARTIK PERSONEL DESTEĞİ YOK”
Artık buraya Sağlık Bakanlığı’ndan personel desteği yok. ‘Kendi yağınızla kavrulun’ deniyor ama asıl şu an çok ihtiyacımız var. Fakat dışarıdan gelen arkadaşlarımızın da ihtiyaçları karşılanmıyor. İki hafta görevlendirmeyle gelen arkadaşlarımız banyo yapmadan geri gidiyorlar. Haliyle tekrar gelmek de istemiyorlar. Defne Devlet Hastanesi’nin kadroları belirlenmiş değil, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden görevlendirmeyle gidiliyor. Pazartesi, salı Antakya’da Eğitim ve Araştırma’da çalışıyor. Çarşamba, perşembe, cuma Defne’de görev yapıyorlar. Bu şekilde hastaların takip edilmesi de zor oluyor. Hastalar geliyor ama üç gün sonra bir başka hekimi karşılarında buluyor. Tetkikler bir gün sonra çıkıyor, o gün başka bir hekim hastanın durumunu değerlendirmek zorunda kalıyor” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi
ABDULVAHİT GÜRASLAN