Ne zaman anlıyoruz derseniz eğer sonucunu gördükten sonra belki de kötü bir şeyler yaşadıktan sonra anlıyoruz ne yaptığımızı. Belki de olması gerektiği gibi oluyor her şey de bizlerin işine gelmediği için hata olarak değerlendiriyoruz. Mücadele veriyoruz da verdiğimiz mücadelenin boşa çıkması yoruyor bizi, hata yaptık dedirtiyor bizlere… İnsan ne garip değil mi? Hata yapıyorsun der de herkes sen dinlemezsin ta ki düşüne, dizlerinden yara alana kadar. Hata olarak adlandırdıkların belki de hataların değil de yaşaman gerekenler, hayatın sana verdiği derslerdir. Hata olarak gördüğün bir şeyi tekrar ediyorsan eğer bu senin seçimin, şikayet etmeden gitmen gereken yol oluveriyor. Peki ya insan ne yapmalı… İçinden geleni mi yoksa aklından geçeni mi? Hangisi doğru yola götürür bizleri. Tecrübesi olan herkesten bir şeyler duyuyorsun, yaşadıklarından dersler çıkarıp sana aktarıyorlar. O an ki haleti ruhiyen ile ne kadar doğru dinliyorsun yahut ne kadarını duyuyorsun. İnsan her zaman seçimlerini yaşar. Seçimlerinle bir noktada kaderin değişir. Yani kader dediğimiz bence senin her yaşadığının önceden var olması değildir… Kader bence seçenekler sunar o seçimleri yapanda sen olursun… Sana o seçimi kaderin yaptırmaz. Seçersin, yaşarsın ve kaderinin taşlarını yerine oturtursun.
Hayat sana her daim sürprizler hazırlar öyle değil mi? Hep buna inanırız, öyle olması gerektiğini düşünürde umudumuzu kaybetmeyiz. En üzgün olduğun yerde bir ışık yanarda yüzün bir anda gülüverir. Hayat bu değil midir aslında. Hayatın tanımı tam olarak bu olmalı ya da olması gerektiğine inanırız.
Hayatın, kaderin, seçimlerin, yaşam şeklin bunların hepsi ama hepsi seninle var olan, sen büyüdükçe büyüyen şeyler değil mi? 10 yaşında da olsan 40 yaşında da seçimler yaparsın, hatalar yaparsın ama öğrenirsin, bilirsin ki bu senin seçimindir ve onu yaşıyorsun.
Herkes bir şeyler bilir hepsinin diyecek bir şeyi vardır. Sen sanki bilmezsin de neyin ne olduğunu, yapacağın seçimin sonuçlarını görmezsin de hülyada yaşıyormuşsun gibi davranırlar. Ama sen değişmezsin… Ya aklını kullanarak yaşayanlardansındır ya da gönlü ile yaşamı ele alanlardansındır.
Biz öyle insanlarız ki “yazgı”ya inanırız, alın yazımız deriz… Bu bir kaçış yoludur belki de kim bilir… Kimden kaçarız onu kimse bilmez. Kendimizden mi, yaptığımız seçimlerden mi, duyduklarımızdan mı? Kime, kimden, neden kaçarız bilinmez. Seçimlerinin sonucunu da bilemeyiz yaşadıkça öğreniyor insan kimine hata kimine alın yazısı kimine de kader diyor…
Hayat sana her daim sürprizler hazırlar öyle değil mi? Hep buna inanırız, öyle olması gerektiğini düşünürde umudumuzu kaybetmeyiz. En üzgün olduğun yerde bir ışık yanarda yüzün bir anda gülüverir. Hayat bu değil midir aslında. Hayatın tanımı tam olarak bu olmalı ya da olması gerektiğine inanırız.
Hayatın, kaderin, seçimlerin, yaşam şeklin bunların hepsi ama hepsi seninle var olan, sen büyüdükçe büyüyen şeyler değil mi? 10 yaşında da olsan 40 yaşında da seçimler yaparsın, hatalar yaparsın ama öğrenirsin, bilirsin ki bu senin seçimindir ve onu yaşıyorsun.
Herkes bir şeyler bilir hepsinin diyecek bir şeyi vardır. Sen sanki bilmezsin de neyin ne olduğunu, yapacağın seçimin sonuçlarını görmezsin de hülyada yaşıyormuşsun gibi davranırlar. Ama sen değişmezsin… Ya aklını kullanarak yaşayanlardansındır ya da gönlü ile yaşamı ele alanlardansındır.
Biz öyle insanlarız ki “yazgı”ya inanırız, alın yazımız deriz… Bu bir kaçış yoludur belki de kim bilir… Kimden kaçarız onu kimse bilmez. Kendimizden mi, yaptığımız seçimlerden mi, duyduklarımızdan mı? Kime, kimden, neden kaçarız bilinmez. Seçimlerinin sonucunu da bilemeyiz yaşadıkça öğreniyor insan kimine hata kimine alın yazısı kimine de kader diyor…