Yalnızlık; kisinin yasadıgı çevresiyle iliskisinin kesilmesi,yakınında iç âlemini paylasacak kisi veya kisileri bulamaması, kalabalıklar içerisinde dahi kendini yabancı hissetmesiyle olusan sosyal yalnızlıktan tutun da, kendi iç âleminde beklentilerine cevap bulamadıgı zaman ortaya çıkan duygusal yalnızlık veya dısarıdan normal görülüp, fakat içerisinde hüzün ve üzüntüleri barındırma halidir. Yalnızlık kısa süreli oldugunda uyum sürecine pozitif katkı saglar, kronik hale geldiginde insan saglıgına zarar vermeye baslar. Bu yüzden iki yüzü keskin kılıca benzer. Önünde sonunda yalnızlasacak insan, birilerini kaybedecek, hayatından birileri çıkacak. Yeni insanlar tanıdıkça çogu zaman gelen gideni aratacak. Geçmise özlem giderek büyüyecek içinde. Günbegün daha da yalnızlastıgının farkına varacak. Ýçinde büyüdükçe yalnızlıgın
küçülür evren, evren küçüldükçe küçülür çevren. Bu sarmal devam ettikçe yalnızlastıkça yalnızlasır insan. Yalnızlıgı olusturan en temel sorun yabacılasmadır. Yabancılasma insanın dünyaya bakısını mekaniklestirmektedir. Ýnsanın kendisi, kendi duyguları elinden kayıp gitmektedir. Belki de bireyin yasamı kendi inisiyatifinde degildir. Ýnsan yalnız olarak hayatı tek basına idame ettirecek bir varlık degildir. Günümüz toplumunda sosyal bagların zayıflaması, hızlı degisimler ve sosyokültürel çevreden kopmalar yalnızlık hissinin giderek artması tetikliyor. Yalnızlık hissi bireysellesmenin en büyük etkisidir. Bireysellesme etkin olmaya basladıkça birey kendi dünyasında hapsolmaya baslar. Halbuki yasamak bireyin yalnız halinde bile toplumsal bir eylemdir. Yalnızlık bazen de kisinin çevresinde insan olmaması degil, önemsedigi seyleri baskalarına ulastıramaması haleti ruhiyesidir. Kendimizi yalnız hissettigimizde yedigimiz, içtigimiz, soludugumuz her sey farklı bir -bizin- parçasıdır. Kalabalıkların içinde tek basına yasayan insan yalnızlık hissine kapılabilir, kendi duygularına karsı giderek de sıglasabilir. Bu sartlarda insan sevinciyle öfkesini ayırt edemez durumuna gelir ve sonuç olarak her türlü psikolojik ve psikosomatik soruna zemin hazırlamıs olur.
küçülür evren, evren küçüldükçe küçülür çevren. Bu sarmal devam ettikçe yalnızlastıkça yalnızlasır insan. Yalnızlıgı olusturan en temel sorun yabacılasmadır. Yabancılasma insanın dünyaya bakısını mekaniklestirmektedir. Ýnsanın kendisi, kendi duyguları elinden kayıp gitmektedir. Belki de bireyin yasamı kendi inisiyatifinde degildir. Ýnsan yalnız olarak hayatı tek basına idame ettirecek bir varlık degildir. Günümüz toplumunda sosyal bagların zayıflaması, hızlı degisimler ve sosyokültürel çevreden kopmalar yalnızlık hissinin giderek artması tetikliyor. Yalnızlık hissi bireysellesmenin en büyük etkisidir. Bireysellesme etkin olmaya basladıkça birey kendi dünyasında hapsolmaya baslar. Halbuki yasamak bireyin yalnız halinde bile toplumsal bir eylemdir. Yalnızlık bazen de kisinin çevresinde insan olmaması degil, önemsedigi seyleri baskalarına ulastıramaması haleti ruhiyesidir. Kendimizi yalnız hissettigimizde yedigimiz, içtigimiz, soludugumuz her sey farklı bir -bizin- parçasıdır. Kalabalıkların içinde tek basına yasayan insan yalnızlık hissine kapılabilir, kendi duygularına karsı giderek de sıglasabilir. Bu sartlarda insan sevinciyle öfkesini ayırt edemez durumuna gelir ve sonuç olarak her türlü psikolojik ve psikosomatik soruna zemin hazırlamıs olur.