İslâm'da esas itibariyle bir Allah hakkı, bir de kul hakkı vardır. Allah hakkı, her insanın Rabbine karsı
yapması gereken kulluk vazifeleridir. Bu hususta yaptığı bir kusur, günah ve eksiklikten dolayı Allah'a yalvarır, tövbe istigfar ederek affını diler. Fakat kul hakkı öyle degildir. Onun bir tek telafisi vardır, o da haksızlığa ugrayan, hukuku zayi olan kisiyle bizzat görüsüp özür beyan etmek, helallik dilemekle birlikte maddi bir kaybı varsa telafi etmektir. Bir hadis-i serifte Peygamber Efendimiz söyle
buyururlar: “Bir kimse kardesinin haysiyetine, yahut malına haksız olarak taarruz etmisse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüsün bulunmadığı günden (Kıyamet) önce helallessin. Aksi halde, yaptıgı haksızlık nispetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiligi yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir.”
Peygamberimizin de tavsiyesine göre, bu
durumda helalleşmekten baska çıkar yol yoktur. O kadar ki, insan sehit bile olsa, üzerinde kul hakları varsa, Allah diger günahlarını bagısladıgı halde kul hakkını bagıslamamaktadır.
Siz, zarara ugramasına sebep olduğunuz kimseye gider, önce bir hata yaptıgınızı itiraf ederek özür
beyan eder, sizi affetmesini, hakkını helal etmesini rica edersiniz. Maddi bir kaybı varsa, imkanınız nispetinde hakkını verirsiniz. Böylece elinizden geleni yapmış olursunuz. Muhatabınız da sizi hos karsılar, müsamaha ve anlayıs gösterirse, mes'uliyetiniz kalkmıs, hadis-i serifte açıklandıgı gibi, dünyada iken helalleserek ahiretteki hesaplasma ve azaptan kurtulmus olursunuz.
yapması gereken kulluk vazifeleridir. Bu hususta yaptığı bir kusur, günah ve eksiklikten dolayı Allah'a yalvarır, tövbe istigfar ederek affını diler. Fakat kul hakkı öyle degildir. Onun bir tek telafisi vardır, o da haksızlığa ugrayan, hukuku zayi olan kisiyle bizzat görüsüp özür beyan etmek, helallik dilemekle birlikte maddi bir kaybı varsa telafi etmektir. Bir hadis-i serifte Peygamber Efendimiz söyle
buyururlar: “Bir kimse kardesinin haysiyetine, yahut malına haksız olarak taarruz etmisse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüsün bulunmadığı günden (Kıyamet) önce helallessin. Aksi halde, yaptıgı haksızlık nispetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiligi yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir.”
Peygamberimizin de tavsiyesine göre, bu
durumda helalleşmekten baska çıkar yol yoktur. O kadar ki, insan sehit bile olsa, üzerinde kul hakları varsa, Allah diger günahlarını bagısladıgı halde kul hakkını bagıslamamaktadır.
Siz, zarara ugramasına sebep olduğunuz kimseye gider, önce bir hata yaptıgınızı itiraf ederek özür
beyan eder, sizi affetmesini, hakkını helal etmesini rica edersiniz. Maddi bir kaybı varsa, imkanınız nispetinde hakkını verirsiniz. Böylece elinizden geleni yapmış olursunuz. Muhatabınız da sizi hos karsılar, müsamaha ve anlayıs gösterirse, mes'uliyetiniz kalkmıs, hadis-i serifte açıklandıgı gibi, dünyada iken helalleserek ahiretteki hesaplasma ve azaptan kurtulmus olursunuz.