Doğu Anadolu Fay Hattı'ndaki enerji birikmesine" dikkati çeken uzmanlar, Bingöl ve çevresinde olası bir depreme karşı hazırlıklı olunması uyarısında bulundu.
Bingöl'ün Kiğı ilçesinde 29 Mayıs'ta meydana gelen 4,3 ve 1 Haziran'daki 4,4 büyüklüğündeki depremlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dicle Üniversitesi (DÜ) Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü Genel Jeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Kavak, fay hatlarının sıkışması sonucu oluşan kırılmalar sonunda depremlerin meydana geldiğini belirterek, Doğu Anadolu Fay Hattı başta olmak üzere özellikle Bingöl ve çevresinin enerjinin biriktiği alanlar arasında bulunduğunu söyledi. Prof. Dr. Kavak, Doğu Anadolu Fay Hattı'nın Hatay'dan başlayıp Adıyaman ve Malatya üzerinden Bingöl'e eriştiğini ifade ederek, "Bingöl-Karlıova dediğimiz kesim, Kuzey Anadolu Fay Hattı dediğimiz hatla birleşip, Karadeniz Bölgesi'nin alt sınırından birleşerek Marmara Denizi'ne kadar devam etmektedir. Bu, Bingöl'deki sıkışmayı oluşturan Doğu Anadolu sınırı boyunca devam eden bir bindirme kuşağı ve buna 'Bitlis-Zagros' kuşağı deniliyor. Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nden İran'a kadar devam eder. Sürekli hareket sonucu Anadolu topraklarını sıkıştırdığı için her sene 4 santimetre kütlenin ileriye inmesi sonucu ciddi enerji açığa çıkıyor. Bu enerjinin açığa çıkması sonucu fay hatlarımız kırılıyor." dedi.
"YOĞUN BİR ENERJİ DOĞU ANADOLU FAY HATTI BOYUNCA BİRİKMİŞ DURUMDA"
Depremin ne zaman ve ne şekilde olacağının tespit edilemeyeceğini dile getiren Kavak, sıkışmalar olduğunu ve enerji transferi gerçekleştiğinin belirlendiğini kaydetti. Kavak, "Şu anda en tehlikeli bölgelerimizden biri Bingöl ve çevresi. Hem Bitlis-Zagros kuşağının hareketi hem de Doğu Anadolu Fay Hattı'nın da enerjiyi boşaltması söz konusu. Bunun sonucunda da Bingöl ve çevresindeki bütün bölgelerde deprem olasılığı fazla görünmekte. Önümüzdeki süreçte 6, uzun vadede 7 büyüklüğünde deprem olabilir. Yoğun bir enerji Doğu Anadolu Fay Hattı boyunca birikmiş durumda." diye konuştu.
"UYGUN KENTSEL DÖNÜŞÜMLERİ GERÇEKLEŞTİRMEMİZ LAZIM"
Depreme dayanıklı yapılar ve uygun teknikte yerleşim yerlerinin yapılması gerektiğine dikkati çeken Kavak, şunları kaydetti: "Yapılarda ciddi kararlar alıp deprem sarsıntılarına karşı fabrikalar, yaşam alanları, evler, yaşadığımız alanlar, iş yerlerimiz, camilerimiz, her şeyi düşünmemiz gerekiyor. Bu yaşam alanlarını depreme dayanıklı hale dönüştürdüğünüz andan itibaren bir sorunla karşılaşmamız mümkün değil. Hem can kayıpları önlenecek hem de maddi ve manevi zararlar engellenmiş olacaktır. Uygun kentsel dönüşümleri gerçekleştirmemiz lazım. Bu gerçekleştirme sonucunda hangi afete maruz kalırsak kalalım herhangi bir zarar göreceğimize inanmıyorum."
"MEYDANA GELEBİLECEK DEPREMLER ÇEVRE İLLERDE FAZLA HİSSEDİLMEYECEK"
Fırat Üniversitesi (FÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy da Bingöl'ün Kiğı içesinde son bir haftada meydana gelen sarsıntıların beklenen olası depremle bağlantılı olmadığını belirtti. Bölgedeki depremlerin Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerindeki Yedisu Segmenti ile Doğu Anadolu Fay Zonu arasında kalan ve çok uzun olmayan bağımsız fayların zaman zaman kırılmasıyla meydana geldiğini ifade eden Aksoy, bölgenin sismik aktivite bakımından 24 Ocak 2020'de Elazığ'da yaşanan 6,8 büyüklüğündeki depremden sonra yoğun olduğunu gördüklerini kaydetti. Aksoy, Bingöl'ün Karlıova ve Kiğı ilçelerindeki Yedisu Segmenti ile Doğu Anadolu Fay Zonu arasında kalan bağımsız fayların 6'nın üzerinde deprem üretme potansiyeline sahip olmadığını belirterek, depremlerin büyüklüğünün fayların uzunluğu ve bu uzunluklar boyunca ne kadar bölümünün kırıldığıyla ilişkili olduğunu vurguladı.
Haber Merkezi
CAN DURANOĞLU