Hatay, yalnız Türkiye’nin değil dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden birisidir. Bölgede çeşitli yerlerde yapılan kazılar ve araştırmalardan elde edilen buluntular bu yörenin neolitik, kalkolitik dönemlerde ve tunç çağında (11,000 – 4,000 yılları) yaygın ve hareketli bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir. Yerleşim birimlerinde görülen saray mimarisi kalıntıları, yerleşimlerin beylikler biçiminde örgütlendiğini de ortaya koymaktadır. İlk tunç çağından itibaren Amik ovasındaki bu beylikler, Akadların, Yamhad Krallığı’nın, Hititlerin egemenliği altına girmişlerdir.
M.Ö. 1200’lü yıllarda kurulan Hattena Krallığı Asur ve Urartuların egemenliğinden sonra ortadan kalkmıştır. M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında Türk destan kahramanı Oğuz Han, Türklerin “Batak şehir” adını verdikleri Antakya’yı ele geçirmiştir ve burada 18 yıl kaldıktan sonra ayrılmıştır. M.Ö. 6. Yüzyılagelindiğinde ise Antakya ve çevresi, Pers İmparatorluğu’nun Kilikya valiliği sınırları içerisinde Perslere vergi ödemiştir. M.Ö. 333’ten sonra Antakya, Büyük İskender’in eline geçmiştir. 1. SeleukosNikator, M.Ö. 300’de Seleukeia (Çevlik), ardından Antiokheia (Ana-ti- ok-ya = Antakya = Ana Tanrı Göl/Deniz yeri – Yani “Cennet” Eski Türkçe bir kelimedir.) kentlerini kurmuştur. Medeniyetin simgesi olan su şehre Defne (Harbiye) çağlayanlarından kanallar ile getirilmiştir. Dünyada ilk olan nehir üzerinde iç liman ve gümüş yatakları sayesinde bölge zengin bir ticaret merkezi haline gelmiş ve Antakya M.Ö. 195’de başlayan olimpiyatlarla birlikte tatil, keyif ve olimpiyatlar şehri olarak da ünlenmiştir.