Bundan bir on yıl kadar önce sosyal paylaşım ağları hayatımızın bu kadar içinde değilken, ya da biz sosyal ağların içine henüz bu kadar dalmamışken, yani daha sıradan hayatlar yaşarken sosyalleşmek dediğimiz kavram, eş dostla görüşmek, arkadaşlarla konuşup sohbet etmek için bir araya gelmek, hafta sonunu bir yerlerde geçirme planları yapmak şeklinde bir içeriğe sahipti.
Sonra bir şey oldu, arkadaşlık siteleri, iş platformları, paylaşım siteleri adı altında açılan sosyal ağlar ortaya çıktı. Önceleri biraz korka korka, çekine çekine baktığımız bu siteler o kadar çok insan tarafından talep gördü ki, bir çoğumuz için inanılmaz görünebilir ama bu ağları kullanan ülkeler arasında kısa sürede birinciliğe yükseldik.
Muhtemelen kurucuları da Türk insanından bu kadar çok talep görüyor olmalarından dolayı şaşkındırlar. Zira bazı istatistiklere göre Avrupa’da her beş kişiden birinin facebook hesabı varken, Türkiye’de her facebook kullanıcısının beş ayrı hesabı bulunuyormuş. Aynı şey twitter için geçerli.
Sosyal ağların kullanımının en düşük seviyede olmasının beklendiği gece boyunca dünya üzerindeki kullanımın düzeyi araştırılmış ve yine ülkemizde en durgun olmasının beklendiği gece boyunca kullanımın arttığı görülmüş. Bu sonuçlar çok şaşırtıcı.
Birçok sosyolog, psikolog ve iletişimci sonuçları değerlendirip bazı çıkarımlarda bulunuyorlar elbette. Anlamlı sonuçları yakın zamanda daha sıklıkla göreceğimizi umuyorum ama ülke olarak pek çok bilim adamını şaşırtmaya devam edeceğimiz de bir gerçek.
İsmi Sosyal Ağlar olarak bilinen bu sitelerde ne yapıyoruz? Niye bu kadar yoğun kullanıyoruz sorularına ben de kendi açımdan ve bir psikolog ve sosyolog olarak yorum yapmak isterim.
Öncelikle biz toplum olarak girişken, atılgan gibi görünsek de aslında daha evcimen ve içe dönük bireyleriz. Özellikle geçmişteki kalabalık aile kavramını yitirdiğimizden beri daha yalnız, kendi içine kapanmış bireyler haline dönüştük. Yalnızlaştık. Büyük şehirlerdeki site şeklindeki yapılaşmalar da bu yalnızlığımızı artırdı.
Son derece modern evlerde ama dışa kapalı güvenlikli sitelerde yaşamak garip bir güvensizliği ve korkuyu taşıdı evlerimize.
Günümüzde bir site içindeki tek bir binada bile neredeyse bir mahalledeki kişi sayısı kadar insan oturuyor.
Her bir binada yaklaşık 14-15 kat ve her katta ortalama 4 daire olduğunu düşündüğümüzde bu dairelerde de tahmini dörder kişi oturuyorsa sadece bir katta 16 kişi, 15 katlı tüm binada ise 240 kişi oturuyor demektir. Büyük bir rakam. Rakam büyük ama biz aynı kattaki karşı dairemizde oturan insanları bile tanımıyoruz. Çünkü artık bir ailedeki hemen hemen her birey çalışıyor.
Sonra bir şey oldu, arkadaşlık siteleri, iş platformları, paylaşım siteleri adı altında açılan sosyal ağlar ortaya çıktı. Önceleri biraz korka korka, çekine çekine baktığımız bu siteler o kadar çok insan tarafından talep gördü ki, bir çoğumuz için inanılmaz görünebilir ama bu ağları kullanan ülkeler arasında kısa sürede birinciliğe yükseldik.
Muhtemelen kurucuları da Türk insanından bu kadar çok talep görüyor olmalarından dolayı şaşkındırlar. Zira bazı istatistiklere göre Avrupa’da her beş kişiden birinin facebook hesabı varken, Türkiye’de her facebook kullanıcısının beş ayrı hesabı bulunuyormuş. Aynı şey twitter için geçerli.
Sosyal ağların kullanımının en düşük seviyede olmasının beklendiği gece boyunca dünya üzerindeki kullanımın düzeyi araştırılmış ve yine ülkemizde en durgun olmasının beklendiği gece boyunca kullanımın arttığı görülmüş. Bu sonuçlar çok şaşırtıcı.
Birçok sosyolog, psikolog ve iletişimci sonuçları değerlendirip bazı çıkarımlarda bulunuyorlar elbette. Anlamlı sonuçları yakın zamanda daha sıklıkla göreceğimizi umuyorum ama ülke olarak pek çok bilim adamını şaşırtmaya devam edeceğimiz de bir gerçek.
İsmi Sosyal Ağlar olarak bilinen bu sitelerde ne yapıyoruz? Niye bu kadar yoğun kullanıyoruz sorularına ben de kendi açımdan ve bir psikolog ve sosyolog olarak yorum yapmak isterim.
Öncelikle biz toplum olarak girişken, atılgan gibi görünsek de aslında daha evcimen ve içe dönük bireyleriz. Özellikle geçmişteki kalabalık aile kavramını yitirdiğimizden beri daha yalnız, kendi içine kapanmış bireyler haline dönüştük. Yalnızlaştık. Büyük şehirlerdeki site şeklindeki yapılaşmalar da bu yalnızlığımızı artırdı.
Son derece modern evlerde ama dışa kapalı güvenlikli sitelerde yaşamak garip bir güvensizliği ve korkuyu taşıdı evlerimize.
Günümüzde bir site içindeki tek bir binada bile neredeyse bir mahalledeki kişi sayısı kadar insan oturuyor.
Her bir binada yaklaşık 14-15 kat ve her katta ortalama 4 daire olduğunu düşündüğümüzde bu dairelerde de tahmini dörder kişi oturuyorsa sadece bir katta 16 kişi, 15 katlı tüm binada ise 240 kişi oturuyor demektir. Büyük bir rakam. Rakam büyük ama biz aynı kattaki karşı dairemizde oturan insanları bile tanımıyoruz. Çünkü artık bir ailedeki hemen hemen her birey çalışıyor.