Cariye,
Hz. Peygamber, daimi olan bir ihsan bakımından sürekli ecir getiren sadaka
türlerini yani (Sadaka-i Câriye’yi) önemsemiştir. Hz. Peygamber bununla ilgili olarak dünya hayatımıza dair şu notun altını özellikle çizmiştir:
"İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amelleri kesilir. Ancak
devam eden sadaka (sadaka-i cariye), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine hayır dua eden Salih bir evlat bırakanlarınki kesilmez." Der
Bazı hadisçiler "sadaka-i Cariye’yi ’’ vakıf ile tefsir etmiş ve sadaka devam ettiği müddetçe sevabının da devam edeceğine hüküm vermişlerdir. Öyle ki örnek kişiliği ile yine rehber olmuş olan efendimiz, dört arsasını tarımda kullanılmak üzere vakfetmiş, bu saye de Hz Ömer de örnek bir kişiliğini yansıtmış aynı lütfu kendisi de bahşentmiştir. Örenkler çok sahabe hayatından, örnek diyorum ya alınması gereken bir dersten başka bir şey değildir.
Sadaka için somut işler soyut işlerden daha çok ecir sahibi olduğu aşikârdır. Peki, soyut olarak ne tür sevaplara nail olabiliriz.
Bunu Ebu Hüreyre (ra) 'den dinleyelim.
Rasulullah (sav) şöyle buyurdu;
"İnsanın her bir eklemi için her Allah'ın günü bir sadaka vermek gerekir
"İki kişinin arasını bulman,(haklarında adaletle hükmetmen) bir sadakadır.
Bir kimseye bineğine binerken yardımcı olman veya yükünü yüklemesine yardım etmen bir sadakadır.
Güzel bir söz söylemek sadakadır.
Namaza giderken attığın her adıma bir sadaka sevabı vardır.
Gelip geçenleri rahatsız eden bir şeyi yoldan alıp atman bir sadakadır". Buyurur.
Gözümüzün önünde olan, içimizden gelen her niyet, bir sadaka hükmüne girer ki; bu da dünyada bizim önümüze gelebilecek şerleri defeder. Ahirette ise ecirler dağıtılıncaya kadar gölgesi altında gölgelendirir. Ne kutlu bir sevap. Anlayabilene yapabilene.
Ya somut olarak hangi sadaka-i cariye bizi kapsar. Onu da şöyle açıklayalım mı?
İnsanlık uğruna yapılan iyilikler öyle lütufkâr olacak ki, daimi olarak insanların hizmetinde olacak.
İnsanların kolay yoldan geçebilmek için açılan yol gibi, boz kırlarda susuzluğu gidermek için yağmur suyuyla dolan kuyu gibi. Köy, kasaba ortasında yapılan çeşme gibi, mescit gibi, muhtaçlar için aşevi gibi, yolculuktan yorulan insanları misafir eden tekkeler gibi, kervansaraylar gibi.
İşte güç ve imkânlarla yapılan iyilikler ile imkânı olmayanlar için yapılan iyilikler saymakla bitmez. Buna dair her kavlimiz bize mihnet değildir. Ama hep deriz insan yeter ki içinden ben bu taşı yolun ortasından kaldırabilsin, desin ki kimsenin ayağı takılı vermesin.
İşte insanoğlu bu gibi yerlerden yararlandığı sürece, sevabı ahirette de daimi ve kaimi olacaktır. Bunları yaptıranlara, yapılmasına vesile olanlara her an anıldıkları vakit sadaka-i cariye mertebesine ulaşıverir inşallah.
Sizce yapılan bir yuvada sadece o kuş mu yavrularını büyütür. Nesli büyüyünce o yuvaya talip olan çok olur. İşte bizde her anımız sadaka-i cariye ye talip olmakla geçsin.
Söz bizden nasip sizden vermek Mevladan.
Hz. Peygamber, daimi olan bir ihsan bakımından sürekli ecir getiren sadaka
türlerini yani (Sadaka-i Câriye’yi) önemsemiştir. Hz. Peygamber bununla ilgili olarak dünya hayatımıza dair şu notun altını özellikle çizmiştir:
"İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amelleri kesilir. Ancak
devam eden sadaka (sadaka-i cariye), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine hayır dua eden Salih bir evlat bırakanlarınki kesilmez." Der
Bazı hadisçiler "sadaka-i Cariye’yi ’’ vakıf ile tefsir etmiş ve sadaka devam ettiği müddetçe sevabının da devam edeceğine hüküm vermişlerdir. Öyle ki örnek kişiliği ile yine rehber olmuş olan efendimiz, dört arsasını tarımda kullanılmak üzere vakfetmiş, bu saye de Hz Ömer de örnek bir kişiliğini yansıtmış aynı lütfu kendisi de bahşentmiştir. Örenkler çok sahabe hayatından, örnek diyorum ya alınması gereken bir dersten başka bir şey değildir.
Sadaka için somut işler soyut işlerden daha çok ecir sahibi olduğu aşikârdır. Peki, soyut olarak ne tür sevaplara nail olabiliriz.
Bunu Ebu Hüreyre (ra) 'den dinleyelim.
Rasulullah (sav) şöyle buyurdu;
"İnsanın her bir eklemi için her Allah'ın günü bir sadaka vermek gerekir
"İki kişinin arasını bulman,(haklarında adaletle hükmetmen) bir sadakadır.
Bir kimseye bineğine binerken yardımcı olman veya yükünü yüklemesine yardım etmen bir sadakadır.
Güzel bir söz söylemek sadakadır.
Namaza giderken attığın her adıma bir sadaka sevabı vardır.
Gelip geçenleri rahatsız eden bir şeyi yoldan alıp atman bir sadakadır". Buyurur.
Gözümüzün önünde olan, içimizden gelen her niyet, bir sadaka hükmüne girer ki; bu da dünyada bizim önümüze gelebilecek şerleri defeder. Ahirette ise ecirler dağıtılıncaya kadar gölgesi altında gölgelendirir. Ne kutlu bir sevap. Anlayabilene yapabilene.
Ya somut olarak hangi sadaka-i cariye bizi kapsar. Onu da şöyle açıklayalım mı?
İnsanlık uğruna yapılan iyilikler öyle lütufkâr olacak ki, daimi olarak insanların hizmetinde olacak.
İnsanların kolay yoldan geçebilmek için açılan yol gibi, boz kırlarda susuzluğu gidermek için yağmur suyuyla dolan kuyu gibi. Köy, kasaba ortasında yapılan çeşme gibi, mescit gibi, muhtaçlar için aşevi gibi, yolculuktan yorulan insanları misafir eden tekkeler gibi, kervansaraylar gibi.
İşte güç ve imkânlarla yapılan iyilikler ile imkânı olmayanlar için yapılan iyilikler saymakla bitmez. Buna dair her kavlimiz bize mihnet değildir. Ama hep deriz insan yeter ki içinden ben bu taşı yolun ortasından kaldırabilsin, desin ki kimsenin ayağı takılı vermesin.
İşte insanoğlu bu gibi yerlerden yararlandığı sürece, sevabı ahirette de daimi ve kaimi olacaktır. Bunları yaptıranlara, yapılmasına vesile olanlara her an anıldıkları vakit sadaka-i cariye mertebesine ulaşıverir inşallah.
Sizce yapılan bir yuvada sadece o kuş mu yavrularını büyütür. Nesli büyüyünce o yuvaya talip olan çok olur. İşte bizde her anımız sadaka-i cariye ye talip olmakla geçsin.
Söz bizden nasip sizden vermek Mevladan.