Özgüven derken aslında bir popülarite peşindeyiz… Herkesin sahip olduğunu isteme merakımız belki de bizi o arayışlara yöneltiyor.
Kendini sevmekle başlamaz mı aslında, kendine saygı duymakla. Kendine saygı duyan, kendini seven bir insan elbette karşısındaki insanın eksiklerini görüp kendini koca koca yerlere koymak yerine karşısındaki insanları olduğu gibi kabul edip ona göre şekil alabilir. Özgüven saygı duyulmak istemenin de getirdiği bir şey. Saygı duyulmak istersin ona göre işini, eşini, yaşamını seçersin. Saygı duyulmayı istediğin kadar saygı gösterdiğinde de taşların yerine oturmaya başladığını görürsün. Zamanla olacak, yerine gelecek olan bu şeyi bizler çağın getirisi mi dersiniz, koca bir ihtiyaç mı bilemem ama çabucak istiyoruz, zamanın olmadığını düşünerek bir an evvel olsun istiyoruz, özgüveni istiyoruz, belki de çoğumuz ne olduğunu bilmiyoruz..
Düşmekle, hesaplamakla olacak, yahut taklit edilerek olacak bir şey olmadığını kabul edip, kendimiz olmaya başladığımız zaman aslında özgüvensiz özgüven zırhlarımız bir köşeye kaldırdığımız zaman aslında kendimizi bularak bir özgüvene kavuşacağız belki de. Her şey zamanla daha güzel olmuyor mu? Belki de bizim ve hasretini çektiğimiz özgüven duygumuzun da zamana ihtiyacı vardır.
Öyle ya hızlı zamanla hızlı özgüvenle olmayacak, emek vererek, kendimiz bularak, bizimle beraber büyüyecek özgüvenlerimiz, büyümeyi her halükarda hissedeceğiz belki de.
Aslında zamanla öğreneceğimiz şey ise ne azıyla yaşamak mümkün ne de boyumuzu aşacak olan fazlasıyla. Kitaplarda, internette, insanlarda değil de zamanla içimizde emeklerimiz ve tecrübelerimizle, öğrendiklerimizle olacak ve bizimle büyüyecektir elbette…
Kendini sevmekle başlamaz mı aslında, kendine saygı duymakla. Kendine saygı duyan, kendini seven bir insan elbette karşısındaki insanın eksiklerini görüp kendini koca koca yerlere koymak yerine karşısındaki insanları olduğu gibi kabul edip ona göre şekil alabilir. Özgüven saygı duyulmak istemenin de getirdiği bir şey. Saygı duyulmak istersin ona göre işini, eşini, yaşamını seçersin. Saygı duyulmayı istediğin kadar saygı gösterdiğinde de taşların yerine oturmaya başladığını görürsün. Zamanla olacak, yerine gelecek olan bu şeyi bizler çağın getirisi mi dersiniz, koca bir ihtiyaç mı bilemem ama çabucak istiyoruz, zamanın olmadığını düşünerek bir an evvel olsun istiyoruz, özgüveni istiyoruz, belki de çoğumuz ne olduğunu bilmiyoruz..
Düşmekle, hesaplamakla olacak, yahut taklit edilerek olacak bir şey olmadığını kabul edip, kendimiz olmaya başladığımız zaman aslında özgüvensiz özgüven zırhlarımız bir köşeye kaldırdığımız zaman aslında kendimizi bularak bir özgüvene kavuşacağız belki de. Her şey zamanla daha güzel olmuyor mu? Belki de bizim ve hasretini çektiğimiz özgüven duygumuzun da zamana ihtiyacı vardır.
Öyle ya hızlı zamanla hızlı özgüvenle olmayacak, emek vererek, kendimiz bularak, bizimle beraber büyüyecek özgüvenlerimiz, büyümeyi her halükarda hissedeceğiz belki de.
Aslında zamanla öğreneceğimiz şey ise ne azıyla yaşamak mümkün ne de boyumuzu aşacak olan fazlasıyla. Kitaplarda, internette, insanlarda değil de zamanla içimizde emeklerimiz ve tecrübelerimizle, öğrendiklerimizle olacak ve bizimle büyüyecektir elbette…