Hayattaki en kesin gerçek olmasına rağmen, çoğu insan ölümü kendisinden uzak görür. Oysa 5 yaşındaki çocuk da, 70 yaşındaki dedesi de ölüme aynı uzaklıktadır. Bu gerçeği her gün gazete ve televizyon haberlerinden aldıkları ölüm haberlerinden de bilirler, ancak yine de ölümün kendilerinden uzak olduğunu ve daha yıllarca yaşayacaklarını düşünürler. İman eden insanlar için ise ölüm Allah’ın emridir ve gerçek hayata geçiş kapısıdır. Müminler ölümün, genç ya da yaşlı herkesin, her an hazır olması gerektiği en önemli gerçek olduğunu kavramışlardır. Dinden uzak yaşayan bu insanlara göre bir yaşlının ölümü normaldir de, genç biri ölürse, arkasından; “yazık, vah vah, çok erken gitti”, “hayata doyamadı”, “ölüm ona hiç yakışmadı” gibi cahilce sözler söylerler. Oysa ölüm, Allah tarafından saati belirlenmiş bir gerçektir. Herkesin ölüm saati, tıpkı doğduğu saat gibi Allah Katında belirlenmiştir. Hiçbir ölüm tesadüfen gerçekleşmez. “De ki; Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm şüphesiz sizinle karşılaşıp buluşacaktır.Sonra gaybı da müşahade edilebileni de bilen (Allah’)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir.” Cuma Suresi,8 Söz ettiğimiz bu insanların aldıkları bir ölüm haberinden duydukları korku -ölen kişi yakınları dahi olsa- oldukça kısa sürer. Birkaç gün sonra ‘normal hayat’larına dönerler.”Hayat çok kısa, bu nedenle tadını çıkarmak lazım” düşüncesi, onların yaşam felsefeleri (!) olmuştur. Allah insanlara dünya hayatında belli bir süre vermektedir. Bu süre içinde Allah onları arada uyarır ve çeşitli fırsatlar tanır. Bütün bunlar Allah’ın sonsuz merhameti nedeniyledir. İnsanların bu uyarı ve fırsatları dikkate alıp, hatalarını ve yaşamlarını düzeltmelerini ister. Kuran’da bir ayette insanlara belirli bir süre tanındığı şöyle açıklanmaktadır; Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir. Fatır Suresi, 45 Elbette ki Allah’ın tanıdığı bu süre sonsuza dek sürmeyecektir. İnsanların, bu sürenin bir gün aniden biteceğini, Allah’ın tanıdığı her fırsatın son fırsat olabileceğini düşünerek öğüt almaları ve ders çıkarmaları en doğru olandır. Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar.Tevbe Suresi, 126 Kendi ölüm anını bilmemesi, insanın dünyadaki imtihanının bir sırrıdır. Ancak, ölüm olayındaki bu sırrı düşünüp, gerçeği çözebilen insanlar-Allah’ın dilemesiyle- iman edebilirler. Ahiretteki azabı bilen ve düşünen bir insan ne zaman öleceğini bilse, Allah’ın emirlerine karşı kayıtsız kalmaz, dünya hayatına dalarak ahireti ve hesap vereceğini unutmaz. O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) “İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir” (denildiği zaman da).Sur’a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür. Kaf Suresi,19-20 Üstteki ayetlerde bildirildiği gibi, sarhoşluktan gerçeklere geçiş anında, dünya hayatının gerçekten kısa olduğu, artık geriye dönüşün de mümkün olmadığı anlaşılacak ve pişmanlıklar başlayacaktır. Ancak artık telafisi de yoktur.
Yazarlar
Yayınlanma: 13 Ocak 2018 - 13:43
ÖLÜM ANININ BİLİNMEMESİ İMTİHANIN BİR SIRRIDIR
Hayattaki en kesin gerçek olmasına rağmen, çoğu insan ölümü kendisinden uzak görür
Yazarlar
13 Ocak 2018 - 13:43