Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi’nin aldığı karara istinaden Antakya Merkez PTT önünde "Öğretmene Şiddete Hayır" temalı basın açıklaması yaptı. Son zamanlarda öğretmenlere artan şiddet olaylarına karşı açıklamalarda bulunan Türk Eğitim-Sen Hatay 1 Nolu Şube Başkanı Ömer Solğun ve Türk Eğitim-Sen Hatay 2 Nolu Şube Başkanı Yavuz Selim Yanık ve üyeleri artan şiddet olaylarının, eğitim çalışanlarında can güvenliği endişesine yol açtığını ve motivasyonlarını olumsuz etkilediğini dile belirttiler.
Ortak yapılan basın açıklamasında eğitim çalışanlarına şiddetin eğitim hayatının öncelikli ve önemli sorunlarından birisi haline geldiği vurgulanarak “malumunuz üzere, şiddet olaylarında toplum sıhhatimizi etkileyecek düzeyde önemli bir artış söz konusudur. Başta kadın ve çocuklara yönelik olmak üzere, şiddet vakaları adeta toplumsal bir cinnet seviyesine ulaşmış durumdadır.
Bu kapsamda öğretmenlerimize ve eğitim çalışanlarına karşı şiddet olaylarında da inanılmaz bir artış söz konusudur. Şu bir gerçektir ki, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet meselesi, hali hazırda eğitim hayatımızın öncelikli ve önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir. Gün geçmiyor ki, öğretmene dönük bir şiddet hadisesine dair bir haber medyaya yansımamış olsun. Sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kalan, darp edilen ve hatta canına kast edilen öğretmenlerimiz yüreklerimizi dağlamaktadır.
Durumun can atıcı bir diğer tarafı da öğretmenlerimize yönelik gerçekleşen şiddet vakalarının failleri, büyük oranda öğrenci ya da öğrenci velisidir. Sendikamızın geçen yıl gerçekleştirdiği bir anket çalışması göstermiştir ki, eğitim çalışanlarına şiddet uygulayanların %67’si öğrenci ya da öğrenci velileridir. Bu, üzerinde önemle ve uzun uzun düşünülmesi gereken bir noktadır. Dün, canından parçasını yani evladını okula getirirken “Eti senin kemiği benim” teslimiyetiyle ve muteber bir tutumla öğretmene yaklaşan bu toplum, ne zaman ve nasıl bu duruma gelmiştir? İşte problemin çözülmesi gereken asıl düğümü buradadır.
Artan şiddet olayları, eğitim çalışanlarında can güvenliği endişesine dahi yol açmakta ve motivasyonlarını olumsuz etkileyecek ölçüde tedirgin etmektedir. Yani şu gözden kaçırılmamalıdır ki; öğretmene şiddet, sadece adli boyutu olan bir sosyal problem değil, aynı zamanda bir eğitim sorunu halini almıştır.
Sanırım herkes kabul eder ki, öğretmenlere yönelik şiddet hadiselerinin artış göstermesinin nedenlerinin başında, öğretmenin itibarının rencide edilmiş olması gelmektedir. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” şuuruyla yoğrulmuş bir medeniyet ikliminde, öğretmenler bu kadar kolay hakaret edilebilen ve her önüne gelenin şiddet uygulayabildiği kimseler olmamalıdır. Dolayısıyla bu noktada atılacak ilk adım öğretmenlik mesleğinin itibarını artırıcı tedbirleri almaktır. Bu amaç doğrultusunda yapılacak yasal düzenlemelerin yanı sıra, başta yöneticiler olmak üzere toplum kanaatini yönlendiren herkesin bu yüksek sorumluluk duygusuyla öğretmenlerimize yönelik söylem ve tutumlarına dikkat etmeleri gerekmektedir.
Öncelikle, güvenlik tedbirleri ve hizmetleri çok yetersizdir. Biliyoruz ki, okulların çok büyük kısmında yeterli güvenlik tedbirleri alınmamakta, Kent Güvenlik Yönetim Sistemine entegre kamera imkanları bulunmamakta, hatta bir çok okulumuzda güvenlik hizmeti sadece nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışılmaktadır. Okullarımıza ve üniversitelerimize öğrenciler hatta öğrenci olmayan unsurlar sopa, kesici/delici alet ve hatta ateşli silah dahi sokabilmektedir.
TBMM’nin yapacağı yasal düzenlemelerle şiddetin önlenmesi yolunda mesafe katedeceğimize inanıyoruz. Hayatını eğitime adayan, bilgi ve tecrübesini aktarmak için ihlasla çaba sarf eden, öğrencilerini kendi çocuklarından ayırmayan ve fedakârca görevini yapan öğretmenlerimizin can güvenliğinin sağlanması anlamında yasal düzenleme yapılmalıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 112 inci maddesinde düzenleme yapılmalı, şiddeti önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyidelerin getirilmesi sağlanarak eğitim çalışanlarının güvenlik içinde çalışması yasal koruma altına alınmalıdır. Ayrıca bu düzenlemeyle, eğitimcilere şiddet uygulandığında bir şikâyete bağlı kalmaksızın, fail hakkında kamu davası açılması ve en ağır cezai müeyyidelerin uygulanmasını talep ediyoruz.
Daha fazla canın yitip gitmemesi, mirasçısı olduğumuz medeniyetimize yakışmayan öğretmene şiddetin önlenmesi anlamında yasal düzenlemenin bir an önce yapılması bizleri ziyadesiyle memnun edecektir. Biz inanıyoruz ki, öğretmenle birlikte kaybettiğimiz, esasında toplumun ve Türkiye’nin geleceğidir” ifadelerine yer verildi.
(Gökhan AKLAN)
Ortak yapılan basın açıklamasında eğitim çalışanlarına şiddetin eğitim hayatının öncelikli ve önemli sorunlarından birisi haline geldiği vurgulanarak “malumunuz üzere, şiddet olaylarında toplum sıhhatimizi etkileyecek düzeyde önemli bir artış söz konusudur. Başta kadın ve çocuklara yönelik olmak üzere, şiddet vakaları adeta toplumsal bir cinnet seviyesine ulaşmış durumdadır.
Bu kapsamda öğretmenlerimize ve eğitim çalışanlarına karşı şiddet olaylarında da inanılmaz bir artış söz konusudur. Şu bir gerçektir ki, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet meselesi, hali hazırda eğitim hayatımızın öncelikli ve önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir. Gün geçmiyor ki, öğretmene dönük bir şiddet hadisesine dair bir haber medyaya yansımamış olsun. Sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kalan, darp edilen ve hatta canına kast edilen öğretmenlerimiz yüreklerimizi dağlamaktadır.
Durumun can atıcı bir diğer tarafı da öğretmenlerimize yönelik gerçekleşen şiddet vakalarının failleri, büyük oranda öğrenci ya da öğrenci velisidir. Sendikamızın geçen yıl gerçekleştirdiği bir anket çalışması göstermiştir ki, eğitim çalışanlarına şiddet uygulayanların %67’si öğrenci ya da öğrenci velileridir. Bu, üzerinde önemle ve uzun uzun düşünülmesi gereken bir noktadır. Dün, canından parçasını yani evladını okula getirirken “Eti senin kemiği benim” teslimiyetiyle ve muteber bir tutumla öğretmene yaklaşan bu toplum, ne zaman ve nasıl bu duruma gelmiştir? İşte problemin çözülmesi gereken asıl düğümü buradadır.
Artan şiddet olayları, eğitim çalışanlarında can güvenliği endişesine dahi yol açmakta ve motivasyonlarını olumsuz etkileyecek ölçüde tedirgin etmektedir. Yani şu gözden kaçırılmamalıdır ki; öğretmene şiddet, sadece adli boyutu olan bir sosyal problem değil, aynı zamanda bir eğitim sorunu halini almıştır.
Sanırım herkes kabul eder ki, öğretmenlere yönelik şiddet hadiselerinin artış göstermesinin nedenlerinin başında, öğretmenin itibarının rencide edilmiş olması gelmektedir. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” şuuruyla yoğrulmuş bir medeniyet ikliminde, öğretmenler bu kadar kolay hakaret edilebilen ve her önüne gelenin şiddet uygulayabildiği kimseler olmamalıdır. Dolayısıyla bu noktada atılacak ilk adım öğretmenlik mesleğinin itibarını artırıcı tedbirleri almaktır. Bu amaç doğrultusunda yapılacak yasal düzenlemelerin yanı sıra, başta yöneticiler olmak üzere toplum kanaatini yönlendiren herkesin bu yüksek sorumluluk duygusuyla öğretmenlerimize yönelik söylem ve tutumlarına dikkat etmeleri gerekmektedir.
Öncelikle, güvenlik tedbirleri ve hizmetleri çok yetersizdir. Biliyoruz ki, okulların çok büyük kısmında yeterli güvenlik tedbirleri alınmamakta, Kent Güvenlik Yönetim Sistemine entegre kamera imkanları bulunmamakta, hatta bir çok okulumuzda güvenlik hizmeti sadece nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışılmaktadır. Okullarımıza ve üniversitelerimize öğrenciler hatta öğrenci olmayan unsurlar sopa, kesici/delici alet ve hatta ateşli silah dahi sokabilmektedir.
TBMM’nin yapacağı yasal düzenlemelerle şiddetin önlenmesi yolunda mesafe katedeceğimize inanıyoruz. Hayatını eğitime adayan, bilgi ve tecrübesini aktarmak için ihlasla çaba sarf eden, öğrencilerini kendi çocuklarından ayırmayan ve fedakârca görevini yapan öğretmenlerimizin can güvenliğinin sağlanması anlamında yasal düzenleme yapılmalıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 112 inci maddesinde düzenleme yapılmalı, şiddeti önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyidelerin getirilmesi sağlanarak eğitim çalışanlarının güvenlik içinde çalışması yasal koruma altına alınmalıdır. Ayrıca bu düzenlemeyle, eğitimcilere şiddet uygulandığında bir şikâyete bağlı kalmaksızın, fail hakkında kamu davası açılması ve en ağır cezai müeyyidelerin uygulanmasını talep ediyoruz.
Daha fazla canın yitip gitmemesi, mirasçısı olduğumuz medeniyetimize yakışmayan öğretmene şiddetin önlenmesi anlamında yasal düzenlemenin bir an önce yapılması bizleri ziyadesiyle memnun edecektir. Biz inanıyoruz ki, öğretmenle birlikte kaybettiğimiz, esasında toplumun ve Türkiye’nin geleceğidir” ifadelerine yer verildi.
(Gökhan AKLAN)