Serra Karaçam’ın ‘Nereden Nereye’ adlı kitabında 2009-2010 yıllarına ait kırılma öncesi sorular yer alıyor. Kitapta dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile ilgili de geniş bilgilere yer verilirken, o dönemlerde yaşananlara ilişkin birçok konu yer alıyor. İşte Serra Karaçam’ın ‘Nereden Nereye’ kitabından Adalet eski Bakanı Sadullah Ergin ile ilgili bölümleri:
2010 Anayasa Değişikliği İle Yine CHP AYM Engeli Ve Cemaat Yargısı
Sadullah Ergin Adalet Bakanlığı görevini mayıs 2009'da devraldı. AK Parti dönemleri boyunca çalışılan bürokratları değiştirmedi. 7 Şubat- Fidan'ın ifadeye çağrıldı MİT krizinden sonra ise Bakanlığın kilit isimlerini değiştirdi. Değiştirilen kadrolar büyük çoğunlukla, 15 Temmuz ardından yoğunlaşan darbe soruşturması davaları kapsamında yargı camiası operasyonlarında gözaltına alındılar ve davaları sürüyor. Şu anda görevde kalanlar ise Ergin'in bu kriz ardından getirdiği kadrolar.
Dolayısı ile CHP bilmeden referanduma sunulacak düzenlemeyi AYM’ye taşıyarak iptal ettirip hiç istemeyeceği bir sonuca imza attı. Ve ideolojik olarak destekledikleri liste HSYK seçimlerinde başarılı olamamıştı. Muhtemelen onlar da solda ittifak durumunda kaldıkları için o listede de cemaatin hakim-savcı tabanındaki desteğini almak için sızmalar mevcuttu. (14.05.2010 Milliyet işte başvurunun hazırlandığı CHP'nin kozmik odası haberi)
Yani AK Parti 2010 referandumuna kendi düzenlediği değişiklikte öngörülen HSYK sistemi ile gidemedi. Dolayısıyla bugün yargıya cemaat egemenliğini vermiş olan AK Parti değil belki bilmeden de olsa CHP olmuştur.
Sadullah Ergin tam da anayasa değişikliği referanduma gidecekken konuk oldu. Akabinde ise bu değişiklik paketine CHP'nin itiraz başvurusu gündeme gelecek ve değişiklik paketi Meclisten çıktığı şekilde referanduma sunulamayacaktı. Eğer düzenleme engellenmese 7 Şubat MİT krizinde filizlendiği görülen yargılar darbesine giden tohumlar ekilmemiş ve cemaat yargısı güçlenmemiş olabilirdi.
Peki nasıl? Düzenleme ile HSYK’da bulunan 22 üyeden 10’u seçimle değişecekti. Yargıtay ve Danıştay kanalından gelen üyeler, Cumhurbaşkanı’nın atadığı üye (o dönem Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül idi) doğal üye olan Adalet bakanı ve müsteşar dışında değişecek olan üyelerin seçilme şekli için AK Parti'nin önerisini hatırlayalım;
AK Parti'nin referanduma sunmak üzere Parlamento’dan geçirdiği model, tek oy sistemini getiriyordu. Buna göre hakim ve savcılardan oluşan her bir seçmen HSYK üyeliği için bir tek adaya oy verebilecekti. Bu yöntem blok liste sistemini ortadan kaldırıyordu. Yargı camiasında başarılı olan ve sevilen isimler bağımsız şekilde kapasitelerine göre oy alabilecekti. Blok listede asgari oy sayısı yükseldiği için bağımsız adaylar bin-bin beşyüz oy alsa da kurula giremeyecekti. Tek oy sistemi denilen adayların tek başına bir blok listede yer almaksızın adaylıklarını koyması ile ilerleyen sistemde hisse en çok oy alan ilk on üye kurula girebilecekti. Bu durumda oylar en iyiler arasında bölüneceği için daha az oy ile üye seçmek mümkün olacak ve ideolojiden çok niteliklerin yarışması sağlanacaktı. Sonuçta ortaya çoğulcu bir HSYK yapısı çıkacaktı. Anayasa değişikliği yasal düzenlemesi yapılırken bu şekilde öngörülmüştü.
Ancak CHP Anayasa Mahkemesi'ne tek oy düzenlemesinin iptali için başvurdu. CHP'nin başvurusu üzerinden Anayasa Mahkemesi tek oy düzenlemesini oy çokluğu ile iptal edince HSYK üyelerinin seçilme şekline dair kısım değişti. Bu durum blok listelerin mücadelesini zorunlu hale getirdi.
2014 HSYK seçiminde, paralel yapının HSYK’ya hakim olması endişesi ile solcusu sağcısı bir araya gelip bir liste çıkartmak durumunda kaldı. 2010'da bu durum henüz hissedilmediği, için kapatma davalarında karşı birleşenler, siyasete hiza vermekle suçlanan YARSAV ekibinin karşısında yarışacaktı.
Bu sistemi isteyen ana muhalefet, yargı camiasında tek örgütlü yapı olan YARSAV’ın organize edeceği listenin seçilecek olan on yeni üyenin onuna da hakim olacak şekilde oy alacağına güvendi.
Tek oy sistemi iptal edilirse yargı camiasının çoğunluğunun sol ve ulusalcı çizgiden, en iyi ihtimalle bir miktarda sosyal demokratlardan oluşan listeye oy kullanacağını garanti gördü.
Ancak beklendiği gibi olmadı. İkili Listenin yarışmasını şart koşan sistem sonucu YARSAV'ın listesi hakim savcı tabanında gerekli oyu alamadı. İkili sistem dayatılınca YARSAV karşısındaki bloğun hükümetin bakanlık ayağının da nezaretinde hazırladığı listede ittifak zaruriydi. Muhafazakar demokratların hazırladığı bu liste hazırlanırken cemaatin hakim savcı tabanındaki varlığı ister istemez hesaba katılacaktı. Öngörülenden fazla cemaat ile iltisaklı isim olduğunu tahmin etmek zor değil. Bunu anlamak için 7 Şubat 2012 MİT krizi 17/25 girişimlerine bakmak yeterli.
HSYK Ergenekon Balyoz Hakim Ve Savcıların Yerini Değiştirmek İstiyor
HSYK aleni böyle bir talebin olmadığı sadece konuların tartışıldığı sizin de tartışmayı beklemeden kurulu terk ettiğiniz yönünde bir açıklama oldu. “Bu savcıların kurulda tartışılması normaldi malum davalarda gündemde iken ama böyle oldu” denildi. Ne dersiniz?
Biz 2009 yaz dönemi kararnamesinde de aynı şeyleri yaşadık. Kararname görüşmeleri bitti. Son imzaları atıyoruz yayınlayacağız on dakika sonra, bir liste çıkarılıyor ve deniliyor ki biz şu hakimlerin şu savcıların görevlerinden alınıp başka yerlere verilmesini yerlerine de şunların getirilmesini istiyoruz. Tabii bizim bunları incelememiz lazım. Artı bu yöntem doğru bir yöntem değil. Devam etmekte olan da davaların soruşturmaların etkilenmesine dönük olduğunu düşünüyoruz. Çünkü eğer ihtiyaç için veriliyor ise bu hakimler, orada şu anda çalışan hakim ve savcıları niye alıyorsunuz? Madem ihtiyaç var… İhtiyaç var diyorsunuz ama yaklaşık on iki-on üç tanesini geri çekiyorsunuz hakim ve savcıların. Yerine yirmi küsür tane yeni hakim veriyorsunuz.
Anayasa Değişikliğinde HSYK Üye Atamaları Düzenlemesi
HSYK üyelerinin özel davaların hakimlerinin yönelik değişiklik talebinde bulundukları ve atama kararnamesi hazırlanırken son dakika bu hakimlere dair soruşturmaları gerekçe göstererek mücadele ettikleri bir dönemdi. Ergin ise bunun yargılamayı etkilemek için yapıldığı, uzun dosyalara mesai harcamış hakimlerin değişmesinin uygun olmayacağını ve bu taleplerin İlke kararlarına uygun olmadığı cevabını veriyor. AK Parti bu davalara darbelerle ve darbecilerle mücadele olarak bakıyor ve destekliyordu.
Hakimlerin işe alım mülakatları da kamera kaydı ve mülakat aşamasında torpil konusundaki sorular da gündemde ön sıralarda… Ergin ile Öcalan ve İmralı’yı HSYK atama kararname krizini konuşmamızın ardından ertesi gün programdaki açıklamaları gazetelerde manşet oldu. ‘2010 hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun da parlamento ağırlığı yoktu’ diyor ve ‘yeni anayasa düzenlemesinde etkinliğin Hakim Savcılar lehine değiştiğini’ vurguluyor. Daha sonra 17/25 Aralık da ve 7 Şubat'ta MİT krizi ile ‘yargı darbesi’ kavramı önümüze geldiğinde bu açıklamalar daha da anlam kazandı.
O gün HSYK’da Ergenekon hakim savcılarının değişmesini isteyen HSYK üyelerini karşı direnirken bazı Ergenekon sanıklarının mağdurlara dönüştüğü bugün sistemini değişmesinin aslında ne kadar gerekli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Fakat AK Parti değişikliği istediği gibi geçiremedi. Çünkü CHP Anayasa Mahkemesi'ne itiraz etti ve değişiklik paketinde HSYK üyeleri seçim usulü önerildiği gibi gerçekleştirilemedi.
AK Parti'nin AYM ile bitmeyen imtihanı
Fetö lideri ilan edilen Fetullah Gülen'in ‘mezardakiler bile oy versin’ dediği 12 Eylül 2010 referandumundan bir kaç hafta öncesi sadece
Bugün ‘2010 referandumundan halk değişikliği onayladı. istedikleri düzen geldi’ düşüncesi yaygın.
Tam burada hafızalarımızı tazeleyelim ve referandumda oylanacak değişiklik taslağını düzenlendiği günleri hatırlayalım. AK Parti'nin 2010'a kapatma davaları ile ve nasıl bir baskı ile geldiği gayet iyi bilinmekte. Hatta Oktay Ekşi gibi yazarlar son dönemde partiyi bağlayıcı söz söyleyen milletvekilinin sözlerinin partiyi bağlamamasına yönelik düzenlemeye dahi ‘partiyi tümden kapatma şansını ortadan kaldırırsak aynı zihniyet iktidarda kalır, bir kişide konuşsa ceza partilere kesilmelidir’ şeklinde karşı çıkmış ‘yoksa yarın öbür gün hastanelerde kadın doktoru bulamayız iş oraya kadar varır’ diye de yazılar kaleme almıştı
Yüksek Mahkemelerin Türban Kararı
AK Parti bu döneme kadar özellikle laiklik hassasiyeti noktasında rahatsızlığa yol açmamak adına gayet tedbirli ilerledi. Yüksek mahkemeler değişik zamanlarda türbanın siyasi bir simge olduğu gerekçesiyle yasaklama kararı verdiler. Bu karar ‘üniversitelerde türban siyasi bir simge olarak takılırsa laikliği zedeler, inançları gereği takılsa zedelemez’ anlamına gelecek şekilde savunulmuştur. Uygulamada aradaki fark belirlenemedi ve yasağa dönüştü. İnsanların başörtüsünü simge olarak mı yoksa dini görev düşüncesi ile mi taktıkları tespit edilemeyeceği için karar, özgürlüklerin önünü açmaktan da türbanın siyasi kullanımını önlemekten de uzaktı.
411 El Kaosa Kalktı
2008'de Erdoğan İspanya'dayken kendisine yüksek yargının bu yorumu soruldu ve Erdoğan meşhur ‘velev ki simge’ açıklamasını yaptı. MHP Lideri Devlet Bahçeli o dönemö ‘konuyu Meclis’e getirin çözelim’ dedi. Sadullah Ergin konu ile ilgili kurulan komisyonda görevliydi. Cemil Çiçek başkanlığını yaptığı, MHP’li üyelerinin başkanlığını Deniz Bölükbaşı’ın üstlendiği komite bir ileri iki geri zaman zaman tıkanarak da olsa konuyu çözecek bir değişiklik tasarısı hazırladı. Parlamento’dan bu düzenleme 411 oy ile geçti. Hürriyet gazetesinin ‘411 el kaosa kalktı’ manşeti de ertesi gün atıldı. Hürriyet gazetesindeki bu manşetin alt başlığında ise ‘türban nifak gibi sokuldu’ ifadeleri yer almıştı. Ardından CHP durmadı ve konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Anayasa da değişiklik yapan kanun Anayasa’ya aykırı bulundu ve iptal edildi. 14 Mart 2008 tarihinde açılan ‘AK Parti'ye kapatma davası’da eş zamanlı devam ediyordu.
30 Temmuz 2008 günü bu davada 6 hakim AK Parti'nin kapatılması yönünde oy kullanırken, 5 hakim kapatılmasın yönünde oy kullandı. Kapatma için 7 oy gerektiğinden parti kapatılamadı. Bununla birlikte 11 hakimden 10’u laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma gerekçesiyle hazine yardımının 1/2 oranında kesilmesinden yana oy kullanmıştı.
2010 yılı geldiğinde Abdurrahman Yalçınkaya'nın 2. bir kapatma davası için deliler topladığı duyulmaya başlandı.
İşte AK Parti iktidarını; halkın taleplerini ve başörtü düzenlemesini engelleyerek devleti koruduğunu zanneden ve devleti korumak gibi bir görevi olduğu vehmi ile hareket eden bir yargı vesayeti altında sürdürdü. Hükümet üyelerinin dahi kolluk üzerine soruşturma dosyaları ile telefon konuşmaları üzerinden dinlendiği savcı ve kolluğun örgütlü hareket ettiği dönemlerdi.
Çok değil daha iki yıl öncesinde üniversitelerde türban düzenlemesini halkın talebini hiçe sayarak iptal ettirmesinin ardından özellikle Abdurrahman Yalçınkaya'nın kapatma davası delilleri topladığı bir dönemde, referandum öncesi HSYK üye seçimlerinde tek oyun iptaline Sadullah Ergin tepki göstererek bugün şu yorumda bulundu:Anayasa Mahkemesi yetki gaspı yaptı. Mahkeme henüz yasalaşmamış bir paketi müdahale ederek anayasanın 143. Maddesinin ihlal etmiştir. Bu parlamento iradesini müdahaledir. Referanduma sunulduktan sonra şekil denetimi yapılabilecekken bu süreçte esas denetimi yapmıştır. Bizim öngördüğümüz modelde çoğulcu bir HSYK yapısı vardı. İptalde sonra ortaya çıkan tablo çoğunlukçu yapıyı teşvik edecektir. Bu da orta ve uzun vadede daha sağlıksız bir yapıyı ortaya çıkaracaktır. Ergin ayrıca anayasa değişikliği içerisinde ‘bireysel verilerin korunması’, ‘bireyin devlet karşısında güçlendirilmesi’ gibi düzenlemelerin altını çiziyor. Birkaç sene sonra ise bireysel veriler ülkede en üst makama yakın bireylerden tutun sıradan vatandaşa kadar herkesi etkileyen bir fırtınada ortaya açılacaktı. Bu noktada en baş mağdurlar yürütmenin önde gelen isimleri ve bunun arkasındaki dış güçlerin hesaplarda ortaya çıkacaktı. Binlerce kişilik dinleme listeleri diplomatik isimlerin kriptolu telefon verilerinin dahi dinlendiği açıklanacaktı.
Terörle mücadele kanunu ve Avrupa'daki örgütü yöneticileri konusunda masamızdaydı. Sadullah Ergin ayrıca son dönemde Bülent Arınç'ın Ergenekon davalarında uzayan tutukluluk sürelerinin dikkate alınmasına dair verdiği mesajı hatırlattım. Ergin Susurluk'tan Balyoz’a, önemli dava ve soruşturmalarda yargıya etki etmek istendiğinin bunun günün sorunu olmadığının uzun tutukluluk sürelerinden şikayetçi olduklarının altını çiziyor.
Referandumda Yüksek Yargı Düzenlemeleri ve HSYK Atamaları
Türkiye'nin kilitlendiği bir konuya değineceğiz. Türkiye 12 Eylül'de bildiğiniz gibi referanduma gidiyor. Referandumda oylanacak maddelerden ikisi yüksek yargı ile ilgili düzenlemelere dair. Evet çıkması ile HSYK ile Anayasa Mahkemesi'nin yapısı değişecek. Gelişmeler değişimin biraz sancılı olacağı izlenimini verdi. Çünkü çarşamba günü itibariyle HSYK’da hakim ve savcıların atanması konusunda bir kriz oldu. Bu anlaşmazlığın taraflarından biri Adalet Bakanlığı.
Bu konuyu bir ağızdan Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin ile konuşuyoruz. Son güncel kriz HSYK atama kararnamesi krizi. Hem HSYK tarafından hem de Adalet Bakanlığı tarafından özellikle kararnamelerde ilgili belirli dönemlerde yaşanan bir kriz.
Darbe Davalarında Uzun Tutukluluk Süreleri
Bir taraftan da bu davalardaki tutukluluk sürelerinin uzun olmasından şikayetçi dediniz
1,5-2 yıldır bu dosyalar üzerinde çalışmış, ek klasörlerdeki belgelere vakıf olmuş hakimleri kaldırıyorsunuz, bu davalara vakıf olmayan içini bilmeyen hakimleri getirip koyuyorsunuz. Bu yeni atayacağınız hakim ve savcılar normal şartlarda bir yargılama yapacak olsa altı ayda bu dosyalara vakıf olamazlar. Dosyaları okuyamazlar.
Kesinlikle bu yapılan müdahale girişimi yargı bağımsızlığına, tabii hakim ilkesine uygun bir müdahale değil ve kararname çalışmalarına uygun bir müdahale değil.
HSYK Ergenekon Hakim Savcıları Karşısında Direniyor
Kurulun almış olduğu ilke kararlarına uygun bir müdahale değil. Dolayısıyla bunun doğru olmadığını ifade ettik. Ancak ısrarcı olmaları üzerine; bu kadar çok sayıda hakim ve savcıya dair değişiklik talebinin olduğu bir kararnameyi geri çekerek, üzerinde kurulun gündeme getirdiği talepleri de değerlendirerek yeni bir çalışma yapmamızın zaruretinin ortaya çıktığını ifade ettik.
Şimdi bakanlık kuruldan gelen talepleri bizim taslağımıza işlemeye mümkün olduğu kadar monte etmeye çalışacak. Ama çok kolay bir iş değil. Zira bir isim değiştiğinde bile domino etkisi yapar. Bu çalışma bittiğinde kurulun önüne tamamlanmamış hususları tekrar getireceğiz.
Dörtyol Şehitleri
Diğer taraftan provokasyona da son derece açık üzücü şehit haberlerinin geldiği bir-iki olay yaşadık. Dörtyol bunlardan bir tanesiydi. Halk galeyana getirildi, şehit polislerin hayatını kaybetmesi ile. Siz bölgeyi temsil eden birisiniz aynı zamanda özellikle Dörtyol’la ilgili soruşturma ne boyutta ve yorumunuz nedir?
Dörtyol'da son derece üzücü hain bir saldırıda 4 polis memurumuzu şehit verdik. Bu gerçekten yürekleri dağlayan bir hadise. Çok ciddi bir acıya gark etti hepimizi. Ancak bu hadiseden hemen sonra cereyan eden ve mutat olmayan maalesef bir takım olaylar yaşandı Dörtyol'da. Dörtyol benim kendi ilimin bir ilçesi ve oradaki yapıyı çok iyi biliyorum. Orada yaşananlar halkın doğal refleksinin ötesinde çok ciddi müdahalelerle oluşturulan olaylardır. Bununla ilgili ciddi bulgular veriler var. Bunun üzerinde savcılık son derece titiz bir çalışma yapıyor. Devletin yetkili birimleri ilgili organları önemli çalışmalar yapıyorlar. Ama son dönemde faili meçhuller cinayetler vesaireler bütün bunlar açığa çıkartılıyor. Çeteler çökertiliyor, bu çok önemli bir süreç.
2010 Anayasa Değişikliği İle Yine CHP AYM Engeli Ve Cemaat Yargısı
Sadullah Ergin Adalet Bakanlığı görevini mayıs 2009'da devraldı. AK Parti dönemleri boyunca çalışılan bürokratları değiştirmedi. 7 Şubat- Fidan'ın ifadeye çağrıldı MİT krizinden sonra ise Bakanlığın kilit isimlerini değiştirdi. Değiştirilen kadrolar büyük çoğunlukla, 15 Temmuz ardından yoğunlaşan darbe soruşturması davaları kapsamında yargı camiası operasyonlarında gözaltına alındılar ve davaları sürüyor. Şu anda görevde kalanlar ise Ergin'in bu kriz ardından getirdiği kadrolar.
Dolayısı ile CHP bilmeden referanduma sunulacak düzenlemeyi AYM’ye taşıyarak iptal ettirip hiç istemeyeceği bir sonuca imza attı. Ve ideolojik olarak destekledikleri liste HSYK seçimlerinde başarılı olamamıştı. Muhtemelen onlar da solda ittifak durumunda kaldıkları için o listede de cemaatin hakim-savcı tabanındaki desteğini almak için sızmalar mevcuttu. (14.05.2010 Milliyet işte başvurunun hazırlandığı CHP'nin kozmik odası haberi)
Yani AK Parti 2010 referandumuna kendi düzenlediği değişiklikte öngörülen HSYK sistemi ile gidemedi. Dolayısıyla bugün yargıya cemaat egemenliğini vermiş olan AK Parti değil belki bilmeden de olsa CHP olmuştur.
Sadullah Ergin tam da anayasa değişikliği referanduma gidecekken konuk oldu. Akabinde ise bu değişiklik paketine CHP'nin itiraz başvurusu gündeme gelecek ve değişiklik paketi Meclisten çıktığı şekilde referanduma sunulamayacaktı. Eğer düzenleme engellenmese 7 Şubat MİT krizinde filizlendiği görülen yargılar darbesine giden tohumlar ekilmemiş ve cemaat yargısı güçlenmemiş olabilirdi.
Peki nasıl? Düzenleme ile HSYK’da bulunan 22 üyeden 10’u seçimle değişecekti. Yargıtay ve Danıştay kanalından gelen üyeler, Cumhurbaşkanı’nın atadığı üye (o dönem Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül idi) doğal üye olan Adalet bakanı ve müsteşar dışında değişecek olan üyelerin seçilme şekli için AK Parti'nin önerisini hatırlayalım;
AK Parti'nin referanduma sunmak üzere Parlamento’dan geçirdiği model, tek oy sistemini getiriyordu. Buna göre hakim ve savcılardan oluşan her bir seçmen HSYK üyeliği için bir tek adaya oy verebilecekti. Bu yöntem blok liste sistemini ortadan kaldırıyordu. Yargı camiasında başarılı olan ve sevilen isimler bağımsız şekilde kapasitelerine göre oy alabilecekti. Blok listede asgari oy sayısı yükseldiği için bağımsız adaylar bin-bin beşyüz oy alsa da kurula giremeyecekti. Tek oy sistemi denilen adayların tek başına bir blok listede yer almaksızın adaylıklarını koyması ile ilerleyen sistemde hisse en çok oy alan ilk on üye kurula girebilecekti. Bu durumda oylar en iyiler arasında bölüneceği için daha az oy ile üye seçmek mümkün olacak ve ideolojiden çok niteliklerin yarışması sağlanacaktı. Sonuçta ortaya çoğulcu bir HSYK yapısı çıkacaktı. Anayasa değişikliği yasal düzenlemesi yapılırken bu şekilde öngörülmüştü.
Ancak CHP Anayasa Mahkemesi'ne tek oy düzenlemesinin iptali için başvurdu. CHP'nin başvurusu üzerinden Anayasa Mahkemesi tek oy düzenlemesini oy çokluğu ile iptal edince HSYK üyelerinin seçilme şekline dair kısım değişti. Bu durum blok listelerin mücadelesini zorunlu hale getirdi.
2014 HSYK seçiminde, paralel yapının HSYK’ya hakim olması endişesi ile solcusu sağcısı bir araya gelip bir liste çıkartmak durumunda kaldı. 2010'da bu durum henüz hissedilmediği, için kapatma davalarında karşı birleşenler, siyasete hiza vermekle suçlanan YARSAV ekibinin karşısında yarışacaktı.
Bu sistemi isteyen ana muhalefet, yargı camiasında tek örgütlü yapı olan YARSAV’ın organize edeceği listenin seçilecek olan on yeni üyenin onuna da hakim olacak şekilde oy alacağına güvendi.
Tek oy sistemi iptal edilirse yargı camiasının çoğunluğunun sol ve ulusalcı çizgiden, en iyi ihtimalle bir miktarda sosyal demokratlardan oluşan listeye oy kullanacağını garanti gördü.
Ancak beklendiği gibi olmadı. İkili Listenin yarışmasını şart koşan sistem sonucu YARSAV'ın listesi hakim savcı tabanında gerekli oyu alamadı. İkili sistem dayatılınca YARSAV karşısındaki bloğun hükümetin bakanlık ayağının da nezaretinde hazırladığı listede ittifak zaruriydi. Muhafazakar demokratların hazırladığı bu liste hazırlanırken cemaatin hakim savcı tabanındaki varlığı ister istemez hesaba katılacaktı. Öngörülenden fazla cemaat ile iltisaklı isim olduğunu tahmin etmek zor değil. Bunu anlamak için 7 Şubat 2012 MİT krizi 17/25 girişimlerine bakmak yeterli.
HSYK Ergenekon Balyoz Hakim Ve Savcıların Yerini Değiştirmek İstiyor
HSYK aleni böyle bir talebin olmadığı sadece konuların tartışıldığı sizin de tartışmayı beklemeden kurulu terk ettiğiniz yönünde bir açıklama oldu. “Bu savcıların kurulda tartışılması normaldi malum davalarda gündemde iken ama böyle oldu” denildi. Ne dersiniz?
Biz 2009 yaz dönemi kararnamesinde de aynı şeyleri yaşadık. Kararname görüşmeleri bitti. Son imzaları atıyoruz yayınlayacağız on dakika sonra, bir liste çıkarılıyor ve deniliyor ki biz şu hakimlerin şu savcıların görevlerinden alınıp başka yerlere verilmesini yerlerine de şunların getirilmesini istiyoruz. Tabii bizim bunları incelememiz lazım. Artı bu yöntem doğru bir yöntem değil. Devam etmekte olan da davaların soruşturmaların etkilenmesine dönük olduğunu düşünüyoruz. Çünkü eğer ihtiyaç için veriliyor ise bu hakimler, orada şu anda çalışan hakim ve savcıları niye alıyorsunuz? Madem ihtiyaç var… İhtiyaç var diyorsunuz ama yaklaşık on iki-on üç tanesini geri çekiyorsunuz hakim ve savcıların. Yerine yirmi küsür tane yeni hakim veriyorsunuz.
Anayasa Değişikliğinde HSYK Üye Atamaları Düzenlemesi
HSYK üyelerinin özel davaların hakimlerinin yönelik değişiklik talebinde bulundukları ve atama kararnamesi hazırlanırken son dakika bu hakimlere dair soruşturmaları gerekçe göstererek mücadele ettikleri bir dönemdi. Ergin ise bunun yargılamayı etkilemek için yapıldığı, uzun dosyalara mesai harcamış hakimlerin değişmesinin uygun olmayacağını ve bu taleplerin İlke kararlarına uygun olmadığı cevabını veriyor. AK Parti bu davalara darbelerle ve darbecilerle mücadele olarak bakıyor ve destekliyordu.
Hakimlerin işe alım mülakatları da kamera kaydı ve mülakat aşamasında torpil konusundaki sorular da gündemde ön sıralarda… Ergin ile Öcalan ve İmralı’yı HSYK atama kararname krizini konuşmamızın ardından ertesi gün programdaki açıklamaları gazetelerde manşet oldu. ‘2010 hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun da parlamento ağırlığı yoktu’ diyor ve ‘yeni anayasa düzenlemesinde etkinliğin Hakim Savcılar lehine değiştiğini’ vurguluyor. Daha sonra 17/25 Aralık da ve 7 Şubat'ta MİT krizi ile ‘yargı darbesi’ kavramı önümüze geldiğinde bu açıklamalar daha da anlam kazandı.
O gün HSYK’da Ergenekon hakim savcılarının değişmesini isteyen HSYK üyelerini karşı direnirken bazı Ergenekon sanıklarının mağdurlara dönüştüğü bugün sistemini değişmesinin aslında ne kadar gerekli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Fakat AK Parti değişikliği istediği gibi geçiremedi. Çünkü CHP Anayasa Mahkemesi'ne itiraz etti ve değişiklik paketinde HSYK üyeleri seçim usulü önerildiği gibi gerçekleştirilemedi.
AK Parti'nin AYM ile bitmeyen imtihanı
Fetö lideri ilan edilen Fetullah Gülen'in ‘mezardakiler bile oy versin’ dediği 12 Eylül 2010 referandumundan bir kaç hafta öncesi sadece
Bugün ‘2010 referandumundan halk değişikliği onayladı. istedikleri düzen geldi’ düşüncesi yaygın.
Tam burada hafızalarımızı tazeleyelim ve referandumda oylanacak değişiklik taslağını düzenlendiği günleri hatırlayalım. AK Parti'nin 2010'a kapatma davaları ile ve nasıl bir baskı ile geldiği gayet iyi bilinmekte. Hatta Oktay Ekşi gibi yazarlar son dönemde partiyi bağlayıcı söz söyleyen milletvekilinin sözlerinin partiyi bağlamamasına yönelik düzenlemeye dahi ‘partiyi tümden kapatma şansını ortadan kaldırırsak aynı zihniyet iktidarda kalır, bir kişide konuşsa ceza partilere kesilmelidir’ şeklinde karşı çıkmış ‘yoksa yarın öbür gün hastanelerde kadın doktoru bulamayız iş oraya kadar varır’ diye de yazılar kaleme almıştı
Yüksek Mahkemelerin Türban Kararı
AK Parti bu döneme kadar özellikle laiklik hassasiyeti noktasında rahatsızlığa yol açmamak adına gayet tedbirli ilerledi. Yüksek mahkemeler değişik zamanlarda türbanın siyasi bir simge olduğu gerekçesiyle yasaklama kararı verdiler. Bu karar ‘üniversitelerde türban siyasi bir simge olarak takılırsa laikliği zedeler, inançları gereği takılsa zedelemez’ anlamına gelecek şekilde savunulmuştur. Uygulamada aradaki fark belirlenemedi ve yasağa dönüştü. İnsanların başörtüsünü simge olarak mı yoksa dini görev düşüncesi ile mi taktıkları tespit edilemeyeceği için karar, özgürlüklerin önünü açmaktan da türbanın siyasi kullanımını önlemekten de uzaktı.
411 El Kaosa Kalktı
2008'de Erdoğan İspanya'dayken kendisine yüksek yargının bu yorumu soruldu ve Erdoğan meşhur ‘velev ki simge’ açıklamasını yaptı. MHP Lideri Devlet Bahçeli o dönemö ‘konuyu Meclis’e getirin çözelim’ dedi. Sadullah Ergin konu ile ilgili kurulan komisyonda görevliydi. Cemil Çiçek başkanlığını yaptığı, MHP’li üyelerinin başkanlığını Deniz Bölükbaşı’ın üstlendiği komite bir ileri iki geri zaman zaman tıkanarak da olsa konuyu çözecek bir değişiklik tasarısı hazırladı. Parlamento’dan bu düzenleme 411 oy ile geçti. Hürriyet gazetesinin ‘411 el kaosa kalktı’ manşeti de ertesi gün atıldı. Hürriyet gazetesindeki bu manşetin alt başlığında ise ‘türban nifak gibi sokuldu’ ifadeleri yer almıştı. Ardından CHP durmadı ve konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Anayasa da değişiklik yapan kanun Anayasa’ya aykırı bulundu ve iptal edildi. 14 Mart 2008 tarihinde açılan ‘AK Parti'ye kapatma davası’da eş zamanlı devam ediyordu.
30 Temmuz 2008 günü bu davada 6 hakim AK Parti'nin kapatılması yönünde oy kullanırken, 5 hakim kapatılmasın yönünde oy kullandı. Kapatma için 7 oy gerektiğinden parti kapatılamadı. Bununla birlikte 11 hakimden 10’u laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma gerekçesiyle hazine yardımının 1/2 oranında kesilmesinden yana oy kullanmıştı.
2010 yılı geldiğinde Abdurrahman Yalçınkaya'nın 2. bir kapatma davası için deliler topladığı duyulmaya başlandı.
İşte AK Parti iktidarını; halkın taleplerini ve başörtü düzenlemesini engelleyerek devleti koruduğunu zanneden ve devleti korumak gibi bir görevi olduğu vehmi ile hareket eden bir yargı vesayeti altında sürdürdü. Hükümet üyelerinin dahi kolluk üzerine soruşturma dosyaları ile telefon konuşmaları üzerinden dinlendiği savcı ve kolluğun örgütlü hareket ettiği dönemlerdi.
Çok değil daha iki yıl öncesinde üniversitelerde türban düzenlemesini halkın talebini hiçe sayarak iptal ettirmesinin ardından özellikle Abdurrahman Yalçınkaya'nın kapatma davası delilleri topladığı bir dönemde, referandum öncesi HSYK üye seçimlerinde tek oyun iptaline Sadullah Ergin tepki göstererek bugün şu yorumda bulundu:Anayasa Mahkemesi yetki gaspı yaptı. Mahkeme henüz yasalaşmamış bir paketi müdahale ederek anayasanın 143. Maddesinin ihlal etmiştir. Bu parlamento iradesini müdahaledir. Referanduma sunulduktan sonra şekil denetimi yapılabilecekken bu süreçte esas denetimi yapmıştır. Bizim öngördüğümüz modelde çoğulcu bir HSYK yapısı vardı. İptalde sonra ortaya çıkan tablo çoğunlukçu yapıyı teşvik edecektir. Bu da orta ve uzun vadede daha sağlıksız bir yapıyı ortaya çıkaracaktır. Ergin ayrıca anayasa değişikliği içerisinde ‘bireysel verilerin korunması’, ‘bireyin devlet karşısında güçlendirilmesi’ gibi düzenlemelerin altını çiziyor. Birkaç sene sonra ise bireysel veriler ülkede en üst makama yakın bireylerden tutun sıradan vatandaşa kadar herkesi etkileyen bir fırtınada ortaya açılacaktı. Bu noktada en baş mağdurlar yürütmenin önde gelen isimleri ve bunun arkasındaki dış güçlerin hesaplarda ortaya çıkacaktı. Binlerce kişilik dinleme listeleri diplomatik isimlerin kriptolu telefon verilerinin dahi dinlendiği açıklanacaktı.
Terörle mücadele kanunu ve Avrupa'daki örgütü yöneticileri konusunda masamızdaydı. Sadullah Ergin ayrıca son dönemde Bülent Arınç'ın Ergenekon davalarında uzayan tutukluluk sürelerinin dikkate alınmasına dair verdiği mesajı hatırlattım. Ergin Susurluk'tan Balyoz’a, önemli dava ve soruşturmalarda yargıya etki etmek istendiğinin bunun günün sorunu olmadığının uzun tutukluluk sürelerinden şikayetçi olduklarının altını çiziyor.
Referandumda Yüksek Yargı Düzenlemeleri ve HSYK Atamaları
Türkiye'nin kilitlendiği bir konuya değineceğiz. Türkiye 12 Eylül'de bildiğiniz gibi referanduma gidiyor. Referandumda oylanacak maddelerden ikisi yüksek yargı ile ilgili düzenlemelere dair. Evet çıkması ile HSYK ile Anayasa Mahkemesi'nin yapısı değişecek. Gelişmeler değişimin biraz sancılı olacağı izlenimini verdi. Çünkü çarşamba günü itibariyle HSYK’da hakim ve savcıların atanması konusunda bir kriz oldu. Bu anlaşmazlığın taraflarından biri Adalet Bakanlığı.
Bu konuyu bir ağızdan Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin ile konuşuyoruz. Son güncel kriz HSYK atama kararnamesi krizi. Hem HSYK tarafından hem de Adalet Bakanlığı tarafından özellikle kararnamelerde ilgili belirli dönemlerde yaşanan bir kriz.
Darbe Davalarında Uzun Tutukluluk Süreleri
Bir taraftan da bu davalardaki tutukluluk sürelerinin uzun olmasından şikayetçi dediniz
1,5-2 yıldır bu dosyalar üzerinde çalışmış, ek klasörlerdeki belgelere vakıf olmuş hakimleri kaldırıyorsunuz, bu davalara vakıf olmayan içini bilmeyen hakimleri getirip koyuyorsunuz. Bu yeni atayacağınız hakim ve savcılar normal şartlarda bir yargılama yapacak olsa altı ayda bu dosyalara vakıf olamazlar. Dosyaları okuyamazlar.
Kesinlikle bu yapılan müdahale girişimi yargı bağımsızlığına, tabii hakim ilkesine uygun bir müdahale değil ve kararname çalışmalarına uygun bir müdahale değil.
HSYK Ergenekon Hakim Savcıları Karşısında Direniyor
Kurulun almış olduğu ilke kararlarına uygun bir müdahale değil. Dolayısıyla bunun doğru olmadığını ifade ettik. Ancak ısrarcı olmaları üzerine; bu kadar çok sayıda hakim ve savcıya dair değişiklik talebinin olduğu bir kararnameyi geri çekerek, üzerinde kurulun gündeme getirdiği talepleri de değerlendirerek yeni bir çalışma yapmamızın zaruretinin ortaya çıktığını ifade ettik.
Şimdi bakanlık kuruldan gelen talepleri bizim taslağımıza işlemeye mümkün olduğu kadar monte etmeye çalışacak. Ama çok kolay bir iş değil. Zira bir isim değiştiğinde bile domino etkisi yapar. Bu çalışma bittiğinde kurulun önüne tamamlanmamış hususları tekrar getireceğiz.
Dörtyol Şehitleri
Diğer taraftan provokasyona da son derece açık üzücü şehit haberlerinin geldiği bir-iki olay yaşadık. Dörtyol bunlardan bir tanesiydi. Halk galeyana getirildi, şehit polislerin hayatını kaybetmesi ile. Siz bölgeyi temsil eden birisiniz aynı zamanda özellikle Dörtyol’la ilgili soruşturma ne boyutta ve yorumunuz nedir?
Dörtyol'da son derece üzücü hain bir saldırıda 4 polis memurumuzu şehit verdik. Bu gerçekten yürekleri dağlayan bir hadise. Çok ciddi bir acıya gark etti hepimizi. Ancak bu hadiseden hemen sonra cereyan eden ve mutat olmayan maalesef bir takım olaylar yaşandı Dörtyol'da. Dörtyol benim kendi ilimin bir ilçesi ve oradaki yapıyı çok iyi biliyorum. Orada yaşananlar halkın doğal refleksinin ötesinde çok ciddi müdahalelerle oluşturulan olaylardır. Bununla ilgili ciddi bulgular veriler var. Bunun üzerinde savcılık son derece titiz bir çalışma yapıyor. Devletin yetkili birimleri ilgili organları önemli çalışmalar yapıyorlar. Ama son dönemde faili meçhuller cinayetler vesaireler bütün bunlar açığa çıkartılıyor. Çeteler çökertiliyor, bu çok önemli bir süreç.