Kamuoyunda, seçimlerden çok ittifak yasası tartışılıyor. Karın ağrısı tutanlara bakılırsa ittifakın en çok kime yaradığı anlaşılır. Bu haliyle “ittifak yasası” yasayı çıkaranlardan daha çok muhalefete yaradı. İktidar tahmin edemediği bir sürece girdi. Her zamanki gibi yanıldılar. Zira bu kadar farklı bir yelpazeye sahip muhalefet kanadının bir araya gelebileceğini öngöremediler.
Öncelikle şunu net ifade etmeliyiz ki bu ittifaktan en fazla yararlanacak olan parti Saadet Partisi’dir. Sonra da baraja takılmaktan kurtulan MHP olacaktır.
Saadet Partisi’nin bugüne kadar önündeki en büyük bariyer, yüzde 10’luk seçim barajıydı. Hükümet bütün yetki ellerinde olmasına rağmen, bugüne kadar bu konuda herhangi bir girişimde bulunmadı. Çünkü 16 yıldır tek başına iktidarda olanların pek çok defa seçim yasasını, anayasa maddelerini ve ilgili kanunları değiştirdiği halde sırf Saadet Partisi’ni frenlemek ve Meclis’e girmesini engellemek üzere anti demokratik darbe ürünü yüzde onluk seçim barajını kaldırmadı. Seçim barajı bu şekilde aşılmış olacak.
İttifakın en önemli sonucu; AK Parti’nin, Saadet’ten “haksız olarak gasp ettiği” milletvekillerinin, bugün bu ittifak yasasıyla Saadet’e iadesi olacaktır. Böylece Saadet uzun yıllar sonra Meclis’in kapısına dayanmıştır. Kendinden olmayanların elini kolunu her fırsatta bağlayan hükümetin bu noktada yapabilecek bir şeyi kalmamış gibi görünüyor. Saadet Partisi’nde gönlü olan, oy vermeyi düşünenler bugüne kadar öncelikli bir tercih olarak değil de mecburiyet neticesinde AK Parti’ye oy vermekteydi. Bugün bu barajın sıfırlanmasıyla bu engel ortadan kalktı.
Millî Görüş düşüncesine mensup insanlar on beş yirmi yıldır gönlündeki partiye oy veremedi. Böylece gerçek Milli Görüş’e oy verebilecek olan seçmenlerin eli de rahatlamıştır.
“CHP’yle birleştiniz” diye saldıran ve karalama kampanyası yürütenlere aldırış etmeyin. AK Parti’nin en başından beri “farklılıkları yok etme” ve muhalefeti itibarsızlaştırma eyleminin sonucu olarak; güce konumlanmayanlar her çeşit insan ve fikirden bir araya gelerek ortak bir tepki göstermek zorunda kaldı.
Biz bu insanlarla beraber yaşıyoruz, bir olmak zorundayız, hükümet ayrıştırıyor, itham ediyor, terörist ilan ediyor ve değerlerimizi tekeline alıyor. Buna yeter demek için ittifak zorunluydu.
ABD ile ittifak yapanlar, İsrail ile dost olanlar, Rusya ile müttefiklik yürütenler mi bize kiminle işbirliği yapacağımızı öğretecek? Bu memleketin çocuklarıyla kurduğumuz saygıya ve vatanperverliğe dayalı birlikteliği en son eleştirecek olanlar kendileri…
Ayrıca bir günlük olmamalı ittifak. Bu ülke için insanlık için koalisyon olmalı, herkes birbirini anlamalı. Birbirlerinin farklılıklarına saygı göstererek birlikte yaşama kültürünü beslemeli. Ortak akıl olmalı hassasiyetler karşılıklı saygıyla göz önünde bulundurulmalı. Refahın toplumun her kesimine yayılmasını sağlayacak önlemler alınmalı. Şucu bucu, senci benci gibi komplekslere düşmeden, işi hak edene layık olana, ihaleleri hep aynı yerlere değil en iyi yapabilecek olan farklı kesimlere verilmeli. Üretim artırılmalı, bilim teknoloji sahasında atılım yapılabilecek eğitim sistemine geçilmeli. İdeolojik yaklaşımlardan sıyrılıp siyaset, adalet, dürüstlük ve empati üzerine kurulmalı. Ama bütün bunları birlikte yapmalıyız. Bu bir ütopya değil bir romantik Kızıl Elma Ülkü’sü de değil meşveretin ve istişarenin bir gereği.
Ayrıca hâlihazırdaki hükümetin MHP ile yaptığı ittifak ne kadar meşru ise Saadet, CHP ve İYİ Parti’nin kurduğu Millet İttifakı tartışmasız en az o kadar meşrudur. Meşruiyetin sınırlarını belirlemeyi de tekellerine mi aldılar?
Birbirilerine en ağır hakaretleri eden iki parti liderinin bir araya gelip menfaate dayalı ittifak yapması sorun olmuyor da her seferinde ilkesel olduğu vurgulanan bir ittifakın yapılması mı sorun oluyor? Ayrıca muhafazakâr vicdanımızı rahatlatmak adına kararlar almaktan bıkmadık mı?
Son olarak Temel Karamollaoğlu önderliğindeki Saadet’in ülkenin her kesimine saygı duyan bir politik anlayışa sahip olması da önemsenmelidir. Bu oluşum Meclis’te temsil edilmeyi hak etmektedir. Kamplaşan, ayrışan halkımızın birbirlerinin farklılıklarına saygı duymak suretiyle birlikte yaşama kültürünü beslemelerine en fazla katkıyı da Saadet yapacaktır.
Öncelikle şunu net ifade etmeliyiz ki bu ittifaktan en fazla yararlanacak olan parti Saadet Partisi’dir. Sonra da baraja takılmaktan kurtulan MHP olacaktır.
Saadet Partisi’nin bugüne kadar önündeki en büyük bariyer, yüzde 10’luk seçim barajıydı. Hükümet bütün yetki ellerinde olmasına rağmen, bugüne kadar bu konuda herhangi bir girişimde bulunmadı. Çünkü 16 yıldır tek başına iktidarda olanların pek çok defa seçim yasasını, anayasa maddelerini ve ilgili kanunları değiştirdiği halde sırf Saadet Partisi’ni frenlemek ve Meclis’e girmesini engellemek üzere anti demokratik darbe ürünü yüzde onluk seçim barajını kaldırmadı. Seçim barajı bu şekilde aşılmış olacak.
İttifakın en önemli sonucu; AK Parti’nin, Saadet’ten “haksız olarak gasp ettiği” milletvekillerinin, bugün bu ittifak yasasıyla Saadet’e iadesi olacaktır. Böylece Saadet uzun yıllar sonra Meclis’in kapısına dayanmıştır. Kendinden olmayanların elini kolunu her fırsatta bağlayan hükümetin bu noktada yapabilecek bir şeyi kalmamış gibi görünüyor. Saadet Partisi’nde gönlü olan, oy vermeyi düşünenler bugüne kadar öncelikli bir tercih olarak değil de mecburiyet neticesinde AK Parti’ye oy vermekteydi. Bugün bu barajın sıfırlanmasıyla bu engel ortadan kalktı.
Millî Görüş düşüncesine mensup insanlar on beş yirmi yıldır gönlündeki partiye oy veremedi. Böylece gerçek Milli Görüş’e oy verebilecek olan seçmenlerin eli de rahatlamıştır.
“CHP’yle birleştiniz” diye saldıran ve karalama kampanyası yürütenlere aldırış etmeyin. AK Parti’nin en başından beri “farklılıkları yok etme” ve muhalefeti itibarsızlaştırma eyleminin sonucu olarak; güce konumlanmayanlar her çeşit insan ve fikirden bir araya gelerek ortak bir tepki göstermek zorunda kaldı.
Biz bu insanlarla beraber yaşıyoruz, bir olmak zorundayız, hükümet ayrıştırıyor, itham ediyor, terörist ilan ediyor ve değerlerimizi tekeline alıyor. Buna yeter demek için ittifak zorunluydu.
ABD ile ittifak yapanlar, İsrail ile dost olanlar, Rusya ile müttefiklik yürütenler mi bize kiminle işbirliği yapacağımızı öğretecek? Bu memleketin çocuklarıyla kurduğumuz saygıya ve vatanperverliğe dayalı birlikteliği en son eleştirecek olanlar kendileri…
Ayrıca bir günlük olmamalı ittifak. Bu ülke için insanlık için koalisyon olmalı, herkes birbirini anlamalı. Birbirlerinin farklılıklarına saygı göstererek birlikte yaşama kültürünü beslemeli. Ortak akıl olmalı hassasiyetler karşılıklı saygıyla göz önünde bulundurulmalı. Refahın toplumun her kesimine yayılmasını sağlayacak önlemler alınmalı. Şucu bucu, senci benci gibi komplekslere düşmeden, işi hak edene layık olana, ihaleleri hep aynı yerlere değil en iyi yapabilecek olan farklı kesimlere verilmeli. Üretim artırılmalı, bilim teknoloji sahasında atılım yapılabilecek eğitim sistemine geçilmeli. İdeolojik yaklaşımlardan sıyrılıp siyaset, adalet, dürüstlük ve empati üzerine kurulmalı. Ama bütün bunları birlikte yapmalıyız. Bu bir ütopya değil bir romantik Kızıl Elma Ülkü’sü de değil meşveretin ve istişarenin bir gereği.
Ayrıca hâlihazırdaki hükümetin MHP ile yaptığı ittifak ne kadar meşru ise Saadet, CHP ve İYİ Parti’nin kurduğu Millet İttifakı tartışmasız en az o kadar meşrudur. Meşruiyetin sınırlarını belirlemeyi de tekellerine mi aldılar?
Birbirilerine en ağır hakaretleri eden iki parti liderinin bir araya gelip menfaate dayalı ittifak yapması sorun olmuyor da her seferinde ilkesel olduğu vurgulanan bir ittifakın yapılması mı sorun oluyor? Ayrıca muhafazakâr vicdanımızı rahatlatmak adına kararlar almaktan bıkmadık mı?
Son olarak Temel Karamollaoğlu önderliğindeki Saadet’in ülkenin her kesimine saygı duyan bir politik anlayışa sahip olması da önemsenmelidir. Bu oluşum Meclis’te temsil edilmeyi hak etmektedir. Kamplaşan, ayrışan halkımızın birbirlerinin farklılıklarına saygı duymak suretiyle birlikte yaşama kültürünü beslemelerine en fazla katkıyı da Saadet yapacaktır.