İnsanı dengeli bir biçimde yaratan Allah (cc) kullarının da her yerde, dengeli, ölçülü ve vasat, yani adâletle davranmalarını, adâletle karar vermelerini emrediyor.
Bu bakımdan İslâm, adâlet ahlâkını, dinî bir emirlerin, islâmî hayatın ve toplumsal düzenin temeli olarak görmüş, adâletle davranan ‘âdil’ kimseleri övmüş, adaletten ayrılarak zulme sapmış olan zalimleri hem kötülemiş ve hem de can yakıcı bir azapla tehdit etmiştir.
“öyleyse (yaptıklarınızı) adaletle tartın ve ölçüyü eksik tutmayın!” (Rahman 55/9) âyetini, bilinen terazi ile tarttığınız zaman, adâletle, dürüst tartın şeklinde anlamak mümkün olduğu gibi, her zaman ölçülü davranın, adaletten ayrılmayın şeklinde de anlamak mümkün.
Buradaki asıl vurgu, mizan yani ölçülü-dengeli olmak ve âdil davranmaktır.
Peygamberlerin getirdiği apaçık belgeler, insanların yollarını aydınlatır. Bu belgelerle yüreklerini temizleyenler, indirilen Kitab’a tabi olurlar ve onun tavsiye ettiği ‘mizan’a (ölçüye) uyarlar. Böylece bu sağlam ve şaşmaz ölçü ile her konuda adâleti gerçekleştirme imkanı bulurlar. (Hadîd 57/25)
Kur'ân adalet sıfatından yoksun olan kişileri dilsiz, âciz ve hiçbir işe yaramayan bir köleye benzetiyor. Böyle biri, adâlet faziletini kazanmış, dolayısıyla doğru yolu bulmuş olanla bir tutulmaz. (Nahl 16/76) Buna göre adâlet, insan için bir kemal sıfatıdır.
Bilindiği Allah katında üstün olmanın ölçüsü takvadır. (Hucurât 49/13) Adâlet ahlâkı kişiyi takvaya yaklaştıran faziletlerden biridir. “Siz ey imana ermiş olanlar! İnsaf ile hakikate şahitlik yaparak Allaha bağlılığınızda sıkı durun; ve herhangi bir kimseye karşı nefretiniz, sizi adâletten sapma günahına itmesin. Adil olun: bu, Allaha karşı sorumluluk bilinci duymaya en yakın olan (davranış)tır. Ve Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun: şüphe yok ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mâide 5/8)
Kur’an’ın emrine göre mü’minler, bütün davranışlarında adâletli olmak zorundadırlar. Adâletli davranış kişinin kendi yaratılışındaki (fıtratındaki) dengeye ve düzene uyum sağlatır. İnsanın dış hayatında denge ve olgunluk da ancak fıtrattaki dengenin dış yansıması olan adâletin her sahada uygulanması ile mümkün olur.
Kur'an adâlet olgusunu tevhid, ibadet, takva ve salih amel (güzel davranış) çerçevesinde ele alır. Bütün bunların birbiri ile ilişkisi olduğu gibi, ahlâkı güzelleştiren ana faktörlerdir. Eğer hayatın süsü ve mutluluğun kaynağı güzel ahlâk olacaksa; bu da ancak insaf ve adâlet anlayışı ile olabilir.
Kur'an'a göre ilâhî öğretilerin bir çoğu sonuçta insanlararası ilişkilerde adâleti gerçekleştirmeye yöneliktir. Âdil olmayan bir ilişki ve tutum, tanım gereği Allah’ın rızasına ve İslâm’a uygun değildir.
Bu bakımdan İslâm, adâlet ahlâkını, dinî bir emirlerin, islâmî hayatın ve toplumsal düzenin temeli olarak görmüş, adâletle davranan ‘âdil’ kimseleri övmüş, adaletten ayrılarak zulme sapmış olan zalimleri hem kötülemiş ve hem de can yakıcı bir azapla tehdit etmiştir.
“öyleyse (yaptıklarınızı) adaletle tartın ve ölçüyü eksik tutmayın!” (Rahman 55/9) âyetini, bilinen terazi ile tarttığınız zaman, adâletle, dürüst tartın şeklinde anlamak mümkün olduğu gibi, her zaman ölçülü davranın, adaletten ayrılmayın şeklinde de anlamak mümkün.
Buradaki asıl vurgu, mizan yani ölçülü-dengeli olmak ve âdil davranmaktır.
Peygamberlerin getirdiği apaçık belgeler, insanların yollarını aydınlatır. Bu belgelerle yüreklerini temizleyenler, indirilen Kitab’a tabi olurlar ve onun tavsiye ettiği ‘mizan’a (ölçüye) uyarlar. Böylece bu sağlam ve şaşmaz ölçü ile her konuda adâleti gerçekleştirme imkanı bulurlar. (Hadîd 57/25)
Kur'ân adalet sıfatından yoksun olan kişileri dilsiz, âciz ve hiçbir işe yaramayan bir köleye benzetiyor. Böyle biri, adâlet faziletini kazanmış, dolayısıyla doğru yolu bulmuş olanla bir tutulmaz. (Nahl 16/76) Buna göre adâlet, insan için bir kemal sıfatıdır.
Bilindiği Allah katında üstün olmanın ölçüsü takvadır. (Hucurât 49/13) Adâlet ahlâkı kişiyi takvaya yaklaştıran faziletlerden biridir. “Siz ey imana ermiş olanlar! İnsaf ile hakikate şahitlik yaparak Allaha bağlılığınızda sıkı durun; ve herhangi bir kimseye karşı nefretiniz, sizi adâletten sapma günahına itmesin. Adil olun: bu, Allaha karşı sorumluluk bilinci duymaya en yakın olan (davranış)tır. Ve Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun: şüphe yok ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mâide 5/8)
Kur’an’ın emrine göre mü’minler, bütün davranışlarında adâletli olmak zorundadırlar. Adâletli davranış kişinin kendi yaratılışındaki (fıtratındaki) dengeye ve düzene uyum sağlatır. İnsanın dış hayatında denge ve olgunluk da ancak fıtrattaki dengenin dış yansıması olan adâletin her sahada uygulanması ile mümkün olur.
Kur'an adâlet olgusunu tevhid, ibadet, takva ve salih amel (güzel davranış) çerçevesinde ele alır. Bütün bunların birbiri ile ilişkisi olduğu gibi, ahlâkı güzelleştiren ana faktörlerdir. Eğer hayatın süsü ve mutluluğun kaynağı güzel ahlâk olacaksa; bu da ancak insaf ve adâlet anlayışı ile olabilir.
Kur'an'a göre ilâhî öğretilerin bir çoğu sonuçta insanlararası ilişkilerde adâleti gerçekleştirmeye yöneliktir. Âdil olmayan bir ilişki ve tutum, tanım gereği Allah’ın rızasına ve İslâm’a uygun değildir.