1187’de Hıttin Savaşı’nda zafer kazanan Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü Haçlıların elinden geri almayı başarmıştır. Miraç Kandili’nde şehre giren Selahaddin Eyyubi, öncelikle Tapınak Şövalyelerinin yaptığı değişiklikleri ortadan kaldırdı ve ardından, Kubbetü’s-Sahra’nın üstündeki haç işaretini kaldırarak, bu yönüyle şehrin mimari açıdan yenilenmesine çok önem verdi. Haçlılar tarafından saray olarak kullanılan Mescid-i Aksa’yı yeniden camiye çeviren ve Nureddin Zengi’nin hazırlamış olduğu minberi Suriye’den getirten Selahaddin Eyyubi, Mescidi Aksa’ya yerleşti. Bu ahşap minberin işlemesi İslam’ın şaheserlerindendir. (21 Ağustos 1969’da Dennis Michael Rohan isimli Avusturya’lı bir fanatik Yahudi tarafından yakılmaya kalkışılan bu minberin aynısı, 38 yıl sonra Amman’da dört yılı aşkın bir çabanın ürünü olarak yaptırılıp yerine yerleştirildi. Minberin yapımında Recep Elitok ve Mehmet Ali Uçar gibi Türk ustalar da yer almışlardır.) 1187-1253 yılları arasında Kudüs Eyyubilerin elinde olmuştur. Sadece 1229’da Selahattin Eyyubi’nin vefatından sonra Fransızlar Kral Federik zamanında Kudüs’ü tekrar ele geçirmişlerse de yaklaşık 15 yıl sonra 1244 yılında şehir Necmettin Eyüp tarafından tekrar geri alınmış ve 1253 yılına kadar yine Eyyubilerin elinde kalmıştır.
1253 yılında Moğollar saldırarak şehri ele geçirmiş, fakat Memlukler 1259’da Ayn Calut Savaşı’nda Moğolları yenmiş ve şehri kendi hâkimiyetlerine katmışlardır. Kudüs 1517 yılına kadar yaklaşık 250 yılını Memluklerin hâkimiyetinde geçirdi. Eyyubiler döneminde başlayan imar hareketleri Memlukler döneminde hız kazanarak, Mescid-i Aksa avlusunun etrafı medrese ve hankâhlar ile donatıldı.
1517’de Yavuz Sultan Selim zamanında Kudüs’te Osmanlıların hâkimiyeti başlamış ve 400 sene devam etmiştir. Mısır seferi sırasında Osmanlılar 28 Aralık 1516’da Sinan Paşa önderliğinde Kudüs’e girdiler. Kudüs’ün alınmasından sonra Yavuz Sultan Selim 31 Aralık 1516’da burayı ziyaret eder ve ilk namazını Mescid-i Aksa’da kılar. Şehrin ismini ise Kudüs’ü Şerif olarak değiştirilir. Osmanlı için Kudüs her zaman büyük önem taşımış ve sultanlar bu şehir için pek çok hizmette bulunmuşlardır. Bunlar arasında en çok bilineni, Kanuni Sultan Süleyman’dır. Özellikle Yahudi kaynaklarında Kanuni’nin bu yüzden yüceltildiği görülmektedir. Süleyman Mabedi’nin bulunmasıyla ilgili Hz. Ömer’e ait menkıbenin bir versiyonu da Kanuni’ye atfedilir. Kanuni zamanında pek çok mabet onarılmış, şehir yeniden surlarına kavuşmuştur. 1536-1541 yılları arasında bitirilen ve uzunluğu dört kilometreye yaklaşan, yüksekliği 12 metreyi aşan surların üzerinde 34 kule ve 7 kapı inşâ edildi. Şehre altı sebil hediye eden Kanuni'nin haricinde, onun hayırsever hanımı Hürrem Sultan Kudüs'te cami, medrese, han, ribat ve imaretten (Haseki Sultan imareti) müteşekkil elli odalı bir külliye yaptırır; zengin kaynaklara ve Ramallah civarında geniş tarlalara sahip bir vakıf kurarak bu hayır müessesesini destekler.
1517 itibariyle Kudüs’te başlayan Osmanlıların hâkimiyeti, 9 Aralık 1917’de Kudüs İngilizlerin eline geçmesiyle sona erdi. Osmanlı hâkimiyetindeki 400 yıl boyunca Kudüs Sancağı 1516-1831 yılları arasında Şam Eyaleti’ne, 1841-1865 yılları arasında Sayda Eyaleti’ne, 1865-1872 yılları arasında Suriye Vilayetine bağlı olmuş, 1872-1917 arasında ise müstakil mutasarrıflık statüsüyle doğrudan merkeze bağlanmıştır.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Kudüs’ün yönetimi Osmanlı idaresinden çıkarak İngilizlerin eline geçti. 1920’de ise İngiltere mandası kuruldu. 1948 yılında bugünkü İsrail Devleti Batı Kudüs’te resmi olarak kurulması gerçekleşti ve bu süreçte Doğu Kudüs Ürdün’ün terkibinde yer aldı. Ne var ki 1967’de Doğu Kudüs’e de saldırılarak Kudüs’ün tamamı İsrail tarafından işgal edildi. 1980’de ise Kudüs’ün, İsrail’in bölünmez başkenti olduğu şeklindeki Kudüs Yasası’nı kabul edildi.
1253 yılında Moğollar saldırarak şehri ele geçirmiş, fakat Memlukler 1259’da Ayn Calut Savaşı’nda Moğolları yenmiş ve şehri kendi hâkimiyetlerine katmışlardır. Kudüs 1517 yılına kadar yaklaşık 250 yılını Memluklerin hâkimiyetinde geçirdi. Eyyubiler döneminde başlayan imar hareketleri Memlukler döneminde hız kazanarak, Mescid-i Aksa avlusunun etrafı medrese ve hankâhlar ile donatıldı.
1517’de Yavuz Sultan Selim zamanında Kudüs’te Osmanlıların hâkimiyeti başlamış ve 400 sene devam etmiştir. Mısır seferi sırasında Osmanlılar 28 Aralık 1516’da Sinan Paşa önderliğinde Kudüs’e girdiler. Kudüs’ün alınmasından sonra Yavuz Sultan Selim 31 Aralık 1516’da burayı ziyaret eder ve ilk namazını Mescid-i Aksa’da kılar. Şehrin ismini ise Kudüs’ü Şerif olarak değiştirilir. Osmanlı için Kudüs her zaman büyük önem taşımış ve sultanlar bu şehir için pek çok hizmette bulunmuşlardır. Bunlar arasında en çok bilineni, Kanuni Sultan Süleyman’dır. Özellikle Yahudi kaynaklarında Kanuni’nin bu yüzden yüceltildiği görülmektedir. Süleyman Mabedi’nin bulunmasıyla ilgili Hz. Ömer’e ait menkıbenin bir versiyonu da Kanuni’ye atfedilir. Kanuni zamanında pek çok mabet onarılmış, şehir yeniden surlarına kavuşmuştur. 1536-1541 yılları arasında bitirilen ve uzunluğu dört kilometreye yaklaşan, yüksekliği 12 metreyi aşan surların üzerinde 34 kule ve 7 kapı inşâ edildi. Şehre altı sebil hediye eden Kanuni'nin haricinde, onun hayırsever hanımı Hürrem Sultan Kudüs'te cami, medrese, han, ribat ve imaretten (Haseki Sultan imareti) müteşekkil elli odalı bir külliye yaptırır; zengin kaynaklara ve Ramallah civarında geniş tarlalara sahip bir vakıf kurarak bu hayır müessesesini destekler.
1517 itibariyle Kudüs’te başlayan Osmanlıların hâkimiyeti, 9 Aralık 1917’de Kudüs İngilizlerin eline geçmesiyle sona erdi. Osmanlı hâkimiyetindeki 400 yıl boyunca Kudüs Sancağı 1516-1831 yılları arasında Şam Eyaleti’ne, 1841-1865 yılları arasında Sayda Eyaleti’ne, 1865-1872 yılları arasında Suriye Vilayetine bağlı olmuş, 1872-1917 arasında ise müstakil mutasarrıflık statüsüyle doğrudan merkeze bağlanmıştır.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Kudüs’ün yönetimi Osmanlı idaresinden çıkarak İngilizlerin eline geçti. 1920’de ise İngiltere mandası kuruldu. 1948 yılında bugünkü İsrail Devleti Batı Kudüs’te resmi olarak kurulması gerçekleşti ve bu süreçte Doğu Kudüs Ürdün’ün terkibinde yer aldı. Ne var ki 1967’de Doğu Kudüs’e de saldırılarak Kudüs’ün tamamı İsrail tarafından işgal edildi. 1980’de ise Kudüs’ün, İsrail’in bölünmez başkenti olduğu şeklindeki Kudüs Yasası’nı kabul edildi.