Kırıkhan’ın tarihi İsa´nın doğumundan MÖ 3000 yıl öncesine dayanmaktadır. Bağlı bulunduğu Hatay merkezi ile tarihi bir bütünlük gösterir.
Kırıkhan´ın doğusunda Suriye ve Kumlu, Batısında Belen, Kuzeyinde Hassa, Güneyinde Antakya ve Kumlu bulunmaktadır. Eski dönemlerde canlı bir uğrak yeri olan Kırıkhan, Antakya – Maraş, İskenderun – Halep yollarının kesiştiği noktada, çok sayıda Han’ın bulunduğu bir konaklama merkezi olarak bilinmektedir.
Akdeniz’den Doğuya uzanan ticaret yollarının geçiş yeri özelliğine sahip Kırıkhan, yüzyıllarca kervanların kullandığı İskenderun’dan Halep´e, Antakya´dan Kahramanmaraş´a ve Gaziantep´e giden İpek Yollarının kesiştiği bir yerleşim merkezi olması nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu döneminde de yerleşim bölgesi olarak gelişimine devam etmiş, Kırıkhan ve çevresi yoğun bir göç alarak büyük bir yerleşim yeri haline gelmiştir.
İlçe merkezinde Orta Paleolitik döneme ait herhangi bir buluntu olmamasına rağmen, sırasıyla Akad, Hurr, Hitit, Asur ve Pers akınları ile kısa süreli yerleşimlerin yöre için söz konusu olduğu kesindir. MÖ 333 yılında Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yıkmasıyla birlikte kurulan yeni düzende Kırıkhan merkez ve çevresi yoğun yerleşimlere sahne olmuştur. Merkeze yakın Alabeyli, Ceylanlı, Bektaşlı köyleri çevrelerinin iskân edildiği saptanmıştır. Helenistik dönemin izlerini taşıyan Darb-ı Sak (Trepesa) kalesi, Alan yaylasının arka kısımlarında kalan Şırvan (Şalan) Kalesi ile ova boyunca bir dizi halinde yer alan Koyuncu Höyüğü, Halil Ağa Höyüğü ve Boz höyük, Kırıkhan’ın tarihte bir “Güvenlik ve Haber alma Merkezi” olarak düşünüldüğünü ve buralarda çeşitli uygarlıkların hayat sürdüğünü ortaya koymaktadır. Ancak elimizde yöre tarihiyle ilgili yeterli kaynak bulunmamakta, Darb-ı Sak Kalesi, eski Türkmen topluluklar hakkındaki çalışmalar ve Hatay tarihiyle ilgili kaynak ve salnamelerde yöreye ilişkin bazı bilgilere ulaşmak mümkündür.
Kırıkhan´ın doğusunda Suriye ve Kumlu, Batısında Belen, Kuzeyinde Hassa, Güneyinde Antakya ve Kumlu bulunmaktadır. Eski dönemlerde canlı bir uğrak yeri olan Kırıkhan, Antakya – Maraş, İskenderun – Halep yollarının kesiştiği noktada, çok sayıda Han’ın bulunduğu bir konaklama merkezi olarak bilinmektedir.
Akdeniz’den Doğuya uzanan ticaret yollarının geçiş yeri özelliğine sahip Kırıkhan, yüzyıllarca kervanların kullandığı İskenderun’dan Halep´e, Antakya´dan Kahramanmaraş´a ve Gaziantep´e giden İpek Yollarının kesiştiği bir yerleşim merkezi olması nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu döneminde de yerleşim bölgesi olarak gelişimine devam etmiş, Kırıkhan ve çevresi yoğun bir göç alarak büyük bir yerleşim yeri haline gelmiştir.
İlçe merkezinde Orta Paleolitik döneme ait herhangi bir buluntu olmamasına rağmen, sırasıyla Akad, Hurr, Hitit, Asur ve Pers akınları ile kısa süreli yerleşimlerin yöre için söz konusu olduğu kesindir. MÖ 333 yılında Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yıkmasıyla birlikte kurulan yeni düzende Kırıkhan merkez ve çevresi yoğun yerleşimlere sahne olmuştur. Merkeze yakın Alabeyli, Ceylanlı, Bektaşlı köyleri çevrelerinin iskân edildiği saptanmıştır. Helenistik dönemin izlerini taşıyan Darb-ı Sak (Trepesa) kalesi, Alan yaylasının arka kısımlarında kalan Şırvan (Şalan) Kalesi ile ova boyunca bir dizi halinde yer alan Koyuncu Höyüğü, Halil Ağa Höyüğü ve Boz höyük, Kırıkhan’ın tarihte bir “Güvenlik ve Haber alma Merkezi” olarak düşünüldüğünü ve buralarda çeşitli uygarlıkların hayat sürdüğünü ortaya koymaktadır. Ancak elimizde yöre tarihiyle ilgili yeterli kaynak bulunmamakta, Darb-ı Sak Kalesi, eski Türkmen topluluklar hakkındaki çalışmalar ve Hatay tarihiyle ilgili kaynak ve salnamelerde yöreye ilişkin bazı bilgilere ulaşmak mümkündür.