İnsanların adaletsizlikleri en çok, kin duydukları kişilere olan tavırlarında ortaya çıkar. Nefsini kaplayan bir kin duygusunda kişi, karşısındaki insan hakkında adil bir karar almakta zorlanabilir. Bu nedenle Allah, kinin adaleti engelleme yönüne özellikle dikkat çekmiş ve müminleri bu konuda uyarmıştır:
Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)
Bilgi Sahibi Olunmayan Bir Konunun Savunuculuğunu Yapmamak
İnsanların savundukları ve uyguladıkları bir fikir ve inancın yüzde yüz doğru olduğuna, vicdanlarında kanaat getirmeleri şarttır. Hakkında bilgi sahibi olmadığı herhangi bir fikrin peşinden giden kişiler, ahirette gözleriyle, kulaklarıyla ve kalpleriyle hesap vereceklerdir:
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra Suresi, 36)
Müminler, vicdanlarından ve Kuran’ın onayından geçmeyen hiçbir düşüncenin ardından gitmezler.
İnkar Edenlerin Sahip Oldukları Zenginliklere Ve Yaşam Şekillerine Özenmemek
Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme… (Hicr Suresi, 88)
Allah zenginliği hem Müslümanlara hem de inkar edenlere verebilir. Ancak zenginliğin her iki gruba da veriliş amacının farklı olduğu görülür.
Allah’ı inkar eden insanlara verilen zenginlik, güzellik, güzel evler ve olanaklar birer denemedir. Bu verilenler, kendilerine bağışlanan tüm bu nimetlere rağmen, bu kişilerin Allah’a karşı ne derece nankörlük içinde olduklarını insanların iyice görmeleri içindir:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)
Dinde Zorlama Olmaması Ve Din Ahlakına Hikmetle, Güzel Öğütle Davet Etmek
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125)
İslam dini, kişinin gönülden kabul ederek yaşamasıyla Allah Katında kabul gören bir inanç sistemidir. İslam ancak kişinin kendi rızası olduğunda gerçek anlamda yaşanabilir.
Müslümanların din ahlakını anlatmaları, isteyenlerin din ahlakını yaşamasına yönelik, güzel sözlü bir davet niteliğindedir. Dinde zorlama olmadığı ayette şöyle bildirilmektedir:
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)
Gayb Hakkında Kesin Konuşmamak
Müminler, gayb içinde yalnızca Allah’ın dilediklerinin gerçekleşeceğine iman ettikleri için, bir dakika sonrası için bile olsa hiçbir şekilde kesin bir dille konuşmaz ve sözlerini “Allah’ın dilemesiyle” anlamına gelen “İnşaAllah” diyerek bitirirler.
“Hiçbir şey hakkında: “Ben bunu yarın mutlaka yapacağım” deme. Ancak: “Allah dilerse” (inşaAllah yapacağım de)…” (Kehf Suresi, 23–24)
Emaneti Ehline Teslim Etmek
Bir görevi hakkıyla, doğru ve eksiksiz olarak yerine getirebilecek bir kimse o işin ‘ehli’ demektir. Sorumluluğun ehline teslim edilmesi ise Kuran’da bildirilen bir emirdir:
“Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.” (Nisa Suresi, 58)
Emanetlerin ehillerine verildiği, hükümlerin adaletle verildiği İslami bir toplumda kimse haksızlığa ve zulme uğramaz.
Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)
Bilgi Sahibi Olunmayan Bir Konunun Savunuculuğunu Yapmamak
İnsanların savundukları ve uyguladıkları bir fikir ve inancın yüzde yüz doğru olduğuna, vicdanlarında kanaat getirmeleri şarttır. Hakkında bilgi sahibi olmadığı herhangi bir fikrin peşinden giden kişiler, ahirette gözleriyle, kulaklarıyla ve kalpleriyle hesap vereceklerdir:
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra Suresi, 36)
Müminler, vicdanlarından ve Kuran’ın onayından geçmeyen hiçbir düşüncenin ardından gitmezler.
İnkar Edenlerin Sahip Oldukları Zenginliklere Ve Yaşam Şekillerine Özenmemek
Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme… (Hicr Suresi, 88)
Allah zenginliği hem Müslümanlara hem de inkar edenlere verebilir. Ancak zenginliğin her iki gruba da veriliş amacının farklı olduğu görülür.
Allah’ı inkar eden insanlara verilen zenginlik, güzellik, güzel evler ve olanaklar birer denemedir. Bu verilenler, kendilerine bağışlanan tüm bu nimetlere rağmen, bu kişilerin Allah’a karşı ne derece nankörlük içinde olduklarını insanların iyice görmeleri içindir:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)
Dinde Zorlama Olmaması Ve Din Ahlakına Hikmetle, Güzel Öğütle Davet Etmek
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125)
İslam dini, kişinin gönülden kabul ederek yaşamasıyla Allah Katında kabul gören bir inanç sistemidir. İslam ancak kişinin kendi rızası olduğunda gerçek anlamda yaşanabilir.
Müslümanların din ahlakını anlatmaları, isteyenlerin din ahlakını yaşamasına yönelik, güzel sözlü bir davet niteliğindedir. Dinde zorlama olmadığı ayette şöyle bildirilmektedir:
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)
Gayb Hakkında Kesin Konuşmamak
Müminler, gayb içinde yalnızca Allah’ın dilediklerinin gerçekleşeceğine iman ettikleri için, bir dakika sonrası için bile olsa hiçbir şekilde kesin bir dille konuşmaz ve sözlerini “Allah’ın dilemesiyle” anlamına gelen “İnşaAllah” diyerek bitirirler.
“Hiçbir şey hakkında: “Ben bunu yarın mutlaka yapacağım” deme. Ancak: “Allah dilerse” (inşaAllah yapacağım de)…” (Kehf Suresi, 23–24)
Emaneti Ehline Teslim Etmek
Bir görevi hakkıyla, doğru ve eksiksiz olarak yerine getirebilecek bir kimse o işin ‘ehli’ demektir. Sorumluluğun ehline teslim edilmesi ise Kuran’da bildirilen bir emirdir:
“Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.” (Nisa Suresi, 58)
Emanetlerin ehillerine verildiği, hükümlerin adaletle verildiği İslami bir toplumda kimse haksızlığa ve zulme uğramaz.