Kendini günlük yaşamın akışına kaptırarak Kuran’ın yüzlerce ayetini terk eden, İslam’ı sadece namaz kılmak, oruç tutmak ve zekat vermekten ibaret gören bir kişi ahirette, “benim bu ayetlerden haberim yoktu” diyemez. Yaşamı boyunca Kuran’da emredilen konuları öğrenmemiş olmasına ya da bunları bildiği halde gözardı etmesine hiçbir mazeret gösteremez. Böyle bir kişinin durumu Kuran’da Bakara Suresi, 85.ayette, “Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir” (Bakara Suresi, 85) ifadesinde söz edilen kimselerin durumundan pek farklı olmayabilir.
Burada, bilinçli ya da bilinçsizce bir kenara konan ve uygulamaktan kaçınılan Kuran hükümlerini kısaca hatırlayalım:
Kuran Okurken Şeytandan Allah’a Sığınmak
İnsanın apaçık düşmanı şeytan, müminlerin Kuran’ı anlayamamalarını, yanlış anlamalarını, hatta Kuran’dan uzaklaşıp onu terk etmelerini amaçlar.
Ancak her türlü tehlikeden kullarını selamete çıkaran, şefkat sahibi Yüce Allah, şeytanın bu çabasına karşılık olarak müminlerin Kendisi’ne sığınmalarını bildirmiş ve bunu bir hüküm olarak müminlere farz kılmıştır:
“Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl Suresi, 98)
Kuran Okunduğu Zaman Susup Dinlemek
“Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz.”
(Araf Suresi, 204)
Ayetteki kesin ifadeden de anlaşılacağı gibi Kuran okunurken susup dinlemek, yalnızca güzel bir davranış şekli değil, aynı zamanda Allah’ın farz kıldığı bir tavırdır. Ayetin devamındaki ifadeden de, bu emre titizlik göstermenin müminlerin esirgenmesine vesile olacağı anlaşılmaktadır.
Bazı çevrelerde, herkes başka işlerle uğraşırken arka planda, kasetten ya da radyodan sürekli Kuran okunması önemli bir ibadet ve takva alameti olarak görülür. Oysa ki Kuran saygıyla, her kelimesi can kulağıyla dinlenilmesi, üzerinde düşünülüp öğüt alınması gereken ‘üstün ve şerefli’ bir sözdür.
İnsanları Uyarmak
İnsanların bir çoğu dinlerini sadece kendi başlarına yaşamakla yükümlü olduklarını ve diğer insanlara din ahlakını anlatmak gibi bir sorumluluk taşımadıklarını zannederler. Oysa Müslümanın en büyük sorumluluklarından biri etrafındaki insanlara din ahlakını anlatmak ve onların da imanına vesile olmaya çalışmaktır. Kuran’da Müslümanların insanları uyarması konusunda çok kesin ve açık hükümler yer almaktadır.
“Ey bürünüp örtünen, kalk (ve) bundan böyle uyar.” (Müddessir Suresi, 1-2)
Allah’ın Rahmetinden Umut Kesmemek
“(Benden onlara) De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Zümer Suresi, 53)
Yüce Rabbimiz birçok ayette müminlerin hata yapabileceklerini bildirmiştir. Bu açıklamaların inananların kalbine verdiği ferahlık, herhangi bir hata sonrası umutsuzluğa kapılmalarını engeller. Ayrıca Yüce Allah, insanların pişmanlık duyup tevbe ettiklerinde, hatalarının bağışlanacağını da bildirmiştir. Bu nedenle müminler umutsuzluğa düşmez, Allah’ın bağışlamasını ve rahmetini umarlar.
İbadette Kararlı Olmak
“Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O’na ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı olan birini biliyor musun?” (Meryem Suresi, 65)
İbadet, kulluk anlamına gelir. İnsanların kul olarak Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yaptıkları her iş, davranış ve konuşma birer ibadettir. Namaz bir insan için nasıl önemli ve farz olan bir ibadetse, aynı şekilde öfkeyi yenmek, güzel söz söylemek, zanda bulunmamak da birer ibadettir. Bu nedenle Allah’ın “ibadette kararlı ol” emri hem fiili ibadetler hem de ahlak için geçerlidir.
Din Ahlakını Yaşamakta Gevşeklik Göstermemek, Ağır Davranmamak
Kuran’da bildirilen ideal mümin, bütün yaşamı boyunca, gerek zorluk zamanlarında, gerek rahatlık ortamlarında dinin çıkarlarından ödün vermeyen, her durumda Allah’ın rızasını nefsinin bencil tutkularına tercih eden kişidir. Bu nedenle müminler hiçbir durumda, şevk ve heyecanlarını, kararlılıklarını kaybetmez, gevşeklik göstermezler.
Burada, bilinçli ya da bilinçsizce bir kenara konan ve uygulamaktan kaçınılan Kuran hükümlerini kısaca hatırlayalım:
Kuran Okurken Şeytandan Allah’a Sığınmak
İnsanın apaçık düşmanı şeytan, müminlerin Kuran’ı anlayamamalarını, yanlış anlamalarını, hatta Kuran’dan uzaklaşıp onu terk etmelerini amaçlar.
Ancak her türlü tehlikeden kullarını selamete çıkaran, şefkat sahibi Yüce Allah, şeytanın bu çabasına karşılık olarak müminlerin Kendisi’ne sığınmalarını bildirmiş ve bunu bir hüküm olarak müminlere farz kılmıştır:
“Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl Suresi, 98)
Kuran Okunduğu Zaman Susup Dinlemek
“Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz.”
(Araf Suresi, 204)
Ayetteki kesin ifadeden de anlaşılacağı gibi Kuran okunurken susup dinlemek, yalnızca güzel bir davranış şekli değil, aynı zamanda Allah’ın farz kıldığı bir tavırdır. Ayetin devamındaki ifadeden de, bu emre titizlik göstermenin müminlerin esirgenmesine vesile olacağı anlaşılmaktadır.
Bazı çevrelerde, herkes başka işlerle uğraşırken arka planda, kasetten ya da radyodan sürekli Kuran okunması önemli bir ibadet ve takva alameti olarak görülür. Oysa ki Kuran saygıyla, her kelimesi can kulağıyla dinlenilmesi, üzerinde düşünülüp öğüt alınması gereken ‘üstün ve şerefli’ bir sözdür.
İnsanları Uyarmak
İnsanların bir çoğu dinlerini sadece kendi başlarına yaşamakla yükümlü olduklarını ve diğer insanlara din ahlakını anlatmak gibi bir sorumluluk taşımadıklarını zannederler. Oysa Müslümanın en büyük sorumluluklarından biri etrafındaki insanlara din ahlakını anlatmak ve onların da imanına vesile olmaya çalışmaktır. Kuran’da Müslümanların insanları uyarması konusunda çok kesin ve açık hükümler yer almaktadır.
“Ey bürünüp örtünen, kalk (ve) bundan böyle uyar.” (Müddessir Suresi, 1-2)
Allah’ın Rahmetinden Umut Kesmemek
“(Benden onlara) De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Zümer Suresi, 53)
Yüce Rabbimiz birçok ayette müminlerin hata yapabileceklerini bildirmiştir. Bu açıklamaların inananların kalbine verdiği ferahlık, herhangi bir hata sonrası umutsuzluğa kapılmalarını engeller. Ayrıca Yüce Allah, insanların pişmanlık duyup tevbe ettiklerinde, hatalarının bağışlanacağını da bildirmiştir. Bu nedenle müminler umutsuzluğa düşmez, Allah’ın bağışlamasını ve rahmetini umarlar.
İbadette Kararlı Olmak
“Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O’na ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı olan birini biliyor musun?” (Meryem Suresi, 65)
İbadet, kulluk anlamına gelir. İnsanların kul olarak Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yaptıkları her iş, davranış ve konuşma birer ibadettir. Namaz bir insan için nasıl önemli ve farz olan bir ibadetse, aynı şekilde öfkeyi yenmek, güzel söz söylemek, zanda bulunmamak da birer ibadettir. Bu nedenle Allah’ın “ibadette kararlı ol” emri hem fiili ibadetler hem de ahlak için geçerlidir.
Din Ahlakını Yaşamakta Gevşeklik Göstermemek, Ağır Davranmamak
Kuran’da bildirilen ideal mümin, bütün yaşamı boyunca, gerek zorluk zamanlarında, gerek rahatlık ortamlarında dinin çıkarlarından ödün vermeyen, her durumda Allah’ın rızasını nefsinin bencil tutkularına tercih eden kişidir. Bu nedenle müminler hiçbir durumda, şevk ve heyecanlarını, kararlılıklarını kaybetmez, gevşeklik göstermezler.