Demokrasi, günümüz dünyasının vazgeçilmez kavramlarından başında gelir. Demokrasi çoğu kez, farklı kaynaklarca tanımlanmış ya da tanımlanmaya çalışılmış olsa da, bu düşünüldüğü kadar kolay değildir. Halihazırda yüzlerce tanımı bulunan demokrasi kavramı, kültürlere, yaşayışlara, sistemlere, toplumlara ve yaşanılan zamana göre değişiklik gösterebilmektedir. Ancak bu çok doğal bir durumdur. Çünkü demokrasi ihtiyaçlara göre yorumlanabilir ki yorumlanmalıdır da.
Demokrasi ve insan hakları birbirinden ayrılmaması gereken, iç içe geçmiş iki kavramdır. Biri olmadan diğerinin düşünülmesi imkansızdır. Siyasal rejimleri kuvvetlendiren demokrasi kavramı, insanların temel hak ve hürriyetlerinin tam anlamıyla sağladığı düzeni ifade etmektedir. Bu bağlamda demokrasi kavramı, insan hakları kavramının doğal sonucudur. Demokrasilerde öncelik özgürlüktür. Özgürlük ise insan haklarına bağlanan temel kavramların başında gelmektedir.
Toplum düzenlerinde ve siyasal rejimlerde her şeyin, insan hakları ve özgürlükler dikkate alınarak şekillendirilmesi, demokrasi kavramlarının güçlenmesinde, daha ileriye daha iyiye gidebilmesinde gerekli olan temel noktadır. Özgürlük kavramının nasıl sınırları varsa ve bu kavram bir başkasının özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılamazsa, demokrasi kavramı da yine demokrasilerin ortadan kaldırılması için asla ve asla kullanılamaz.
İnsan hakları, kendi haklarından habersiz, tamamen çekinik ve pasif insanların ortaya çıkardığı bir sonuç değildir. Tam tersi, insan haklarını ortaya çıkaran kitleler, cesur, karşı koyabilen, topluma katılmaktan çekinmeyen, aktif insanların ortaya çıkardığı bir sonuçtur. İnsan hakları bekleyerek kazanılacak haklar değildir. Siyasal güçler bazen insan hakları konusunda, karşılarında sessiz halk kitlelerini gördüklerinde, insanların haklarını vermeme yolunu seçebilirler. İşte bu noktada toplumsal hak mücadelesi sonucu haklar elde edilebilir. Yönetenlerin yönetilenleri düşünmediği ve her alanda toplumun haklarını kısıtlamaya yöneldiği, üstelik bunu yaparken toplumun yararını tamamen bir kenara ittiği ortamlarda ne insan haklarından ne de demokrasiden söz edilebilir.
Demokrasi ve insan hakları birbirinden ayrılmaması gereken, iç içe geçmiş iki kavramdır. Biri olmadan diğerinin düşünülmesi imkansızdır. Siyasal rejimleri kuvvetlendiren demokrasi kavramı, insanların temel hak ve hürriyetlerinin tam anlamıyla sağladığı düzeni ifade etmektedir. Bu bağlamda demokrasi kavramı, insan hakları kavramının doğal sonucudur. Demokrasilerde öncelik özgürlüktür. Özgürlük ise insan haklarına bağlanan temel kavramların başında gelmektedir.
Toplum düzenlerinde ve siyasal rejimlerde her şeyin, insan hakları ve özgürlükler dikkate alınarak şekillendirilmesi, demokrasi kavramlarının güçlenmesinde, daha ileriye daha iyiye gidebilmesinde gerekli olan temel noktadır. Özgürlük kavramının nasıl sınırları varsa ve bu kavram bir başkasının özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılamazsa, demokrasi kavramı da yine demokrasilerin ortadan kaldırılması için asla ve asla kullanılamaz.
İnsan hakları, kendi haklarından habersiz, tamamen çekinik ve pasif insanların ortaya çıkardığı bir sonuç değildir. Tam tersi, insan haklarını ortaya çıkaran kitleler, cesur, karşı koyabilen, topluma katılmaktan çekinmeyen, aktif insanların ortaya çıkardığı bir sonuçtur. İnsan hakları bekleyerek kazanılacak haklar değildir. Siyasal güçler bazen insan hakları konusunda, karşılarında sessiz halk kitlelerini gördüklerinde, insanların haklarını vermeme yolunu seçebilirler. İşte bu noktada toplumsal hak mücadelesi sonucu haklar elde edilebilir. Yönetenlerin yönetilenleri düşünmediği ve her alanda toplumun haklarını kısıtlamaya yöneldiği, üstelik bunu yaparken toplumun yararını tamamen bir kenara ittiği ortamlarda ne insan haklarından ne de demokrasiden söz edilebilir.