Ebu Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Kendisinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı o Kıyamet gününde Allah-u Teâla şu yedi zümreyi arşının gölgesinde gölgelendirecektir. Adaletli imam yani devlet başkanı,
Allah’a ibadetle ömür geçiren ve bu şekilde yetişen bir genç,
Gönlü mescitlere bağlılıkla geçen bir kişi,
Birbirlerine Allah rızası için muhabbet besleyen ve bu gayeyle buluşan ve ayrılan iki kişi,
Güzel ve makam sahibi bir kadının beraberlik teklifine “Ben Allah’tan korkarım” diye karşılık veren kişi,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kişi ve gizli gizli Allah’ı anarak gözleri dolan kişi.” (Buhârî, Zekat 15, Rikak 24; Müslim, Zekat 91)
“Bir makam ve mevkiye getirilmeden önce fakih olunuz yani dini ilimlerde derinlik ve kavrayış sahibi olunuz. Daha sonra vakit bulamazsınız.” nasihatiyle gençken dini ve dünyevi ilimleri tahsil etmenin önemine ve ilmiyle amil olmanın gençlerin ilk vazifesi olması gerektiğine vurgu yapan Hz. Ömer, sahabe içerisinde en çok hadis nakleden oğlu Abdullah’ı Hz. Peygamber’in ilim meclislerine sürekli götürmüş ve çocukluktan itibaren iyi bir şekilde yetişmesini sağlamıştır.
Bu hadis-i şerife dair yapılan şerhlerin kahir ekseriyeti kıyamet gününde Allah’ın gölgesinde gölgelenecek yedi ayrı sınıfın kimlerden müteşekkil olduğunu izah sadedinde her bir zümreyi ayrı ayrı değerlendirmek suretiyle gerçekleşmiştir. Yazımızda bu yedi zümreyi ayrı ayrı değil sadece gençlik zaviyesinden değerlendirecek ve aslında bu yedi vasfın gençlere yönelik ideal bir kimlik tayin etmek istediği üzerinde duracağız. Bundan dolayı her bir vasfı İslam tarihinden ve hadis-i şeriflerden birer misal vermek suretiyle genç şahsiyetlerin kimlik inşasında somut bir adım olarak göstermeye çalışarak mezkur hadisi gençlik odaklı olarak okumaya ve anlamaya teşebbüs edeceğiz.
Hadisteki ilk vasıf adaletli imam yani devlet başkanıdır. Bunun tarihimizdeki en güzel misali Hz. Ömer’dir. “Bir makam ve mevkiye getirilmeden önce fakih olunuz yani dini ilimlerde derinlik ve kavrayış sahibi olunuz. Daha sonra vakit bulamazsınız.” (Buhârî, İlim, 15) nasihatiyle gençken dini ve dünyevi ilimleri tahsil etmenin önemine ve ilmiyle amil olmanın gençlerin ilk vazifesi olması gerektiğine vurgu yapan Hz. Ömer, sahabe içerisinde en çok hadis nakleden oğlu Abdullah’ı Hz. Peygamber’in ilim meclislerine sürekli götürmüş ve çocukluktan itibaren iyi bir şekilde yetişmesini sağlamıştır. (Buhârî, İlim, 14)
Allah’a ibadetle ömrünü geçiren ve bu şekilde yetişen gençlerin önderi ve ikinci zümrenin ideal gencini Abdullah b. Amr b. As (ra) kabul edebiliriz. Zira o hem âlim hem de âbid bir sahabîydi. Kur’ân hafızlarının ilklerinden, gecelerini teheccüd ile eda eden, gündüzleri de oruç tutan ve yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud harplerine katılamayan, bunların dışındaki tüm savaşlara iştirak etmiş cesur bir gençtir. Çok ibadet etmesi babası Amr b. As’ın dikkatini çekince Hz. Peygamber’in ikazına maruz kalan ve her defasında “Daha fazlasına gücüm yeter!” diyerek üç günde bir hatim etmeye, gün aşırı oruç tutmaya ve gecenin üçte birini eda etmeye Hz. Peygamber’e söz vererek ahdini yerine getiren bir gençtir. (Buhârî, Savm, 57)
Gönlü mescitlere bağlılıkla geçen kişiler içinde en çok hadis rivayet eden yedi sahabeden birisi olan Ebu Said el-Hudrî’yi (ra) üçüncü zümreye dahil edebiliriz. Uhud harbine katılmak için Hz. Peygamber’in huzuruna çıktığı zaman on üç yaşında bir gençtir. Babası Malik, Uhud savaşında şehid olunca ailesinin yükünü omuzlayan Ebû Saîd el-Hudrî genç sahâbîlerin en fakihlerinden ve ashab-ı suffa içerisinde yer alarak ömrünü Mescid-i Nebevî’de Hz. Peygamber’den ilim tahsil etmekle geçirmişti. Böylece birçok içtihat ve fetvasıyla nebevî mirasın aktarılmasında önemli bir rol üstlendi ve bu mevkiyi mescide bağlılığı sayesinde elde etti. Ebu Said el-Hudrî, Rasûlullah’ın mescidinde fakr-u zaruret içerisinde insanlara hizmet ederek, ilim ve ibadetle dolu bir hayat geçirdi.
Allah’a ibadetle ömür geçiren ve bu şekilde yetişen bir genç,
Gönlü mescitlere bağlılıkla geçen bir kişi,
Birbirlerine Allah rızası için muhabbet besleyen ve bu gayeyle buluşan ve ayrılan iki kişi,
Güzel ve makam sahibi bir kadının beraberlik teklifine “Ben Allah’tan korkarım” diye karşılık veren kişi,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kişi ve gizli gizli Allah’ı anarak gözleri dolan kişi.” (Buhârî, Zekat 15, Rikak 24; Müslim, Zekat 91)
“Bir makam ve mevkiye getirilmeden önce fakih olunuz yani dini ilimlerde derinlik ve kavrayış sahibi olunuz. Daha sonra vakit bulamazsınız.” nasihatiyle gençken dini ve dünyevi ilimleri tahsil etmenin önemine ve ilmiyle amil olmanın gençlerin ilk vazifesi olması gerektiğine vurgu yapan Hz. Ömer, sahabe içerisinde en çok hadis nakleden oğlu Abdullah’ı Hz. Peygamber’in ilim meclislerine sürekli götürmüş ve çocukluktan itibaren iyi bir şekilde yetişmesini sağlamıştır.
Bu hadis-i şerife dair yapılan şerhlerin kahir ekseriyeti kıyamet gününde Allah’ın gölgesinde gölgelenecek yedi ayrı sınıfın kimlerden müteşekkil olduğunu izah sadedinde her bir zümreyi ayrı ayrı değerlendirmek suretiyle gerçekleşmiştir. Yazımızda bu yedi zümreyi ayrı ayrı değil sadece gençlik zaviyesinden değerlendirecek ve aslında bu yedi vasfın gençlere yönelik ideal bir kimlik tayin etmek istediği üzerinde duracağız. Bundan dolayı her bir vasfı İslam tarihinden ve hadis-i şeriflerden birer misal vermek suretiyle genç şahsiyetlerin kimlik inşasında somut bir adım olarak göstermeye çalışarak mezkur hadisi gençlik odaklı olarak okumaya ve anlamaya teşebbüs edeceğiz.
Hadisteki ilk vasıf adaletli imam yani devlet başkanıdır. Bunun tarihimizdeki en güzel misali Hz. Ömer’dir. “Bir makam ve mevkiye getirilmeden önce fakih olunuz yani dini ilimlerde derinlik ve kavrayış sahibi olunuz. Daha sonra vakit bulamazsınız.” (Buhârî, İlim, 15) nasihatiyle gençken dini ve dünyevi ilimleri tahsil etmenin önemine ve ilmiyle amil olmanın gençlerin ilk vazifesi olması gerektiğine vurgu yapan Hz. Ömer, sahabe içerisinde en çok hadis nakleden oğlu Abdullah’ı Hz. Peygamber’in ilim meclislerine sürekli götürmüş ve çocukluktan itibaren iyi bir şekilde yetişmesini sağlamıştır. (Buhârî, İlim, 14)
Allah’a ibadetle ömrünü geçiren ve bu şekilde yetişen gençlerin önderi ve ikinci zümrenin ideal gencini Abdullah b. Amr b. As (ra) kabul edebiliriz. Zira o hem âlim hem de âbid bir sahabîydi. Kur’ân hafızlarının ilklerinden, gecelerini teheccüd ile eda eden, gündüzleri de oruç tutan ve yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud harplerine katılamayan, bunların dışındaki tüm savaşlara iştirak etmiş cesur bir gençtir. Çok ibadet etmesi babası Amr b. As’ın dikkatini çekince Hz. Peygamber’in ikazına maruz kalan ve her defasında “Daha fazlasına gücüm yeter!” diyerek üç günde bir hatim etmeye, gün aşırı oruç tutmaya ve gecenin üçte birini eda etmeye Hz. Peygamber’e söz vererek ahdini yerine getiren bir gençtir. (Buhârî, Savm, 57)
Gönlü mescitlere bağlılıkla geçen kişiler içinde en çok hadis rivayet eden yedi sahabeden birisi olan Ebu Said el-Hudrî’yi (ra) üçüncü zümreye dahil edebiliriz. Uhud harbine katılmak için Hz. Peygamber’in huzuruna çıktığı zaman on üç yaşında bir gençtir. Babası Malik, Uhud savaşında şehid olunca ailesinin yükünü omuzlayan Ebû Saîd el-Hudrî genç sahâbîlerin en fakihlerinden ve ashab-ı suffa içerisinde yer alarak ömrünü Mescid-i Nebevî’de Hz. Peygamber’den ilim tahsil etmekle geçirmişti. Böylece birçok içtihat ve fetvasıyla nebevî mirasın aktarılmasında önemli bir rol üstlendi ve bu mevkiyi mescide bağlılığı sayesinde elde etti. Ebu Said el-Hudrî, Rasûlullah’ın mescidinde fakr-u zaruret içerisinde insanlara hizmet ederek, ilim ve ibadetle dolu bir hayat geçirdi.