Yeni dönem/Başkanlık sistemi sonrası ilk yerel seçimlere doğru hızla ilerliyoruz. Kafalar karışık.
Beklentiler çok büyüktü. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimlerinden sonra Türkiye’de yeni bir dönemin başlangıcı olacaktı!
Deniliyordu ki; iki başlılık yani Cumhurbaşkanı/Başbakan ülkeye yaramıyor, ülke koalisyonlara mecbur ediliyor. Bundan sonra buna mecbur bırakılmayacak, tek başına karar alınacak, yönetimde istikrar, kalıcı kararlar alınacaktı vs. vs… Ne büyük hayaller kurmuşlardı.
Gel gör ki yeni sistem beklentilerin ötesinde, deyim yerindeyse siyaseti kilitledi, herkesi bir birine mecbur bıraktı. Tüm partiler beraber hareket ederek, ittifaklar, koalisyonlar yapmak zorunda kaldı. Hatta yakın zamana birbirlerine karşı insanın dinlemeye bile tahammül edemeyeceği, düşmanına bile söylenince yüzünün kızaracağı, “cibilliyetsiz, zürriyetsiz, vatan haini, bölücü” gibi en ağır ithamları yapanları aynı çatı altında toplanmak zorunda bıraktı.
Yeni anayasayla koalisyonun ismi değişti, zamanlaması değişti, kapsamı değişti, içeriği değişti. Ama koalisyon bitmek şöyle dursun, zorunlu ve kalıcı hale geldi.
Değil ki hükümet koalisyonu, belediyelerde bile koalisyon mecburiyeti hâsıl oldu. Yüzde 49,9 oyunuz olsa bile bir anlamı yok. 50+1’e ulaşmadığı sürece herkes bir biriyle ittifak yapmak, “asgari müştereklerde” buluşmak zorunda.
Eskiden koalisyon sandıktan çıkan sonuca göre yapılırdı. Şimdi seçime gitmeden koalisyon yapma zorunluluğu doğdu!
Eskiden koalisyon sadece hükümet programı üzerini kurulurdu. Şimdi partiler ve adaylar üzerine koalisyon yapılıyor!
Eskiden sadece hükümet kuracak partiler koalisyon yapardı. Şimdi muhalefet de koalisyon yapmak zorunda.
Eskiden koalisyonda taraflar bir birine “ortak mutabakatta” anlaşmak zorundaydı. Şimdi adeta birbirlerini “tehdit ederek” anlaşma yapmak zorunda!
Eskiden koalisyon keyfi/tercihi idi, hizmet için yapılırdı. Şimdi siyasi partiler ayakta kalmak için koalisyon yapmak zorunda.
Bunun bir parçası olarak ittifaklar/koalisyonlar şartların getirdiği bu zorunluluğun bir sonucu oldu.
Ama bugün birileri koalisyon yapınca vatansever oluyor, başkaları yapınca vatana ihanet! Kendilerininki “çamur ittifakı” değil ama başkalarının “zillet ittifakı”! Onlar yapınca sevap, başkası yapınca günah!
Artık ülkemizde ABD’de olduğu gibi Demokratlar-Cumhuriyetçiler, Sağcılar-Solcular gibi ikili yapıya geçildi.
Umarız bu sistemin yanlışlığı bir süre sonra anlaşır, dizlerimizi dövmeden makul bir yapıya geçilir.
**
Buraya kadar belki birilerine bunlar makul gelebilir. Ama esas bundan sonraki ciddi problem şu; seçimlerde anlaşıldığı kadarıyla Ak Parti-MHP arasında başlayan, sonra sekteye uğrayan, tarafların birbirine rest çektiği süreçte ittifak tekrar ivme kazandı. Anlaşıldığı kadarıyla vilayet taksimatları yapılmak suretiyle Saray/Külliyede gerçekleşen görüşmeyle yeni adım atıldı.
Ülkemiz artık yeni bir sürece girdi ve 31 Mart Yerel Seçimleriyle birlikte yeni dönemde başkanlık sistemine entegre sağlayacak bir dönem olacak.
Ak Partili dostlardan son zamanlarda hep şunu duyar olduk; “Tüm kadrolara birileri yerleştiriliyor!” süreç tamamlanacak.
Partiler yeni dönem ve yeni tip koalisyonlara birçok şehirleri de kurban veriyor. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez misali.
Değişik isimlerle kurumları, sendikayı, bürokrasiyi falancalar ele geçiriyor. Ne diyelim? Siz sadece dövünmeye bakın.
Yani bu seçim aslında başkanlıkla birlikte 15 Temmuz sonrası değişen anayasa/başkanlık sisteminin son haline getirilmesi olacak. Böylece mevcut kadrolar tasfiye edilecek ve bundan sonra tüm kadroların MHP’ye katıksız tesliminin tamamlanacağı süreç olacak.
Ak Parti cazibesinin peşine giden eski dostların “tasfiyesi”ndeki son süreci hep birlikle üzülerek göreceğiz. Umarız uyanmalarına vesile olur.
Türkiye her ne kadar tek adamlık dönemine girmiş olsa da artık evrensel değerlerden uzaklaşıp içine kapanan milliyetçi söylemlere mecbur bırakılıyoruz. Siz, Milli İrade, Demokrasi, Diriliş naraları atmaya devam edin, atı alan Üsküdar’ı geçiyor,
Varsa yoksa biz makamı koruduktan sonra her şeyi heba edebiliriz. Feda olsun mantığı mı hâkim yoksa?
Koalisyonlar değil de bu zorunlu ittifakların ülkeye ne kadar zarar verdiği anlalaşıldığında inşallah geç olmaz.
Beklentiler çok büyüktü. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimlerinden sonra Türkiye’de yeni bir dönemin başlangıcı olacaktı!
Deniliyordu ki; iki başlılık yani Cumhurbaşkanı/Başbakan ülkeye yaramıyor, ülke koalisyonlara mecbur ediliyor. Bundan sonra buna mecbur bırakılmayacak, tek başına karar alınacak, yönetimde istikrar, kalıcı kararlar alınacaktı vs. vs… Ne büyük hayaller kurmuşlardı.
Gel gör ki yeni sistem beklentilerin ötesinde, deyim yerindeyse siyaseti kilitledi, herkesi bir birine mecbur bıraktı. Tüm partiler beraber hareket ederek, ittifaklar, koalisyonlar yapmak zorunda kaldı. Hatta yakın zamana birbirlerine karşı insanın dinlemeye bile tahammül edemeyeceği, düşmanına bile söylenince yüzünün kızaracağı, “cibilliyetsiz, zürriyetsiz, vatan haini, bölücü” gibi en ağır ithamları yapanları aynı çatı altında toplanmak zorunda bıraktı.
Yeni anayasayla koalisyonun ismi değişti, zamanlaması değişti, kapsamı değişti, içeriği değişti. Ama koalisyon bitmek şöyle dursun, zorunlu ve kalıcı hale geldi.
Değil ki hükümet koalisyonu, belediyelerde bile koalisyon mecburiyeti hâsıl oldu. Yüzde 49,9 oyunuz olsa bile bir anlamı yok. 50+1’e ulaşmadığı sürece herkes bir biriyle ittifak yapmak, “asgari müştereklerde” buluşmak zorunda.
Eskiden koalisyon sandıktan çıkan sonuca göre yapılırdı. Şimdi seçime gitmeden koalisyon yapma zorunluluğu doğdu!
Eskiden koalisyon sadece hükümet programı üzerini kurulurdu. Şimdi partiler ve adaylar üzerine koalisyon yapılıyor!
Eskiden sadece hükümet kuracak partiler koalisyon yapardı. Şimdi muhalefet de koalisyon yapmak zorunda.
Eskiden koalisyonda taraflar bir birine “ortak mutabakatta” anlaşmak zorundaydı. Şimdi adeta birbirlerini “tehdit ederek” anlaşma yapmak zorunda!
Eskiden koalisyon keyfi/tercihi idi, hizmet için yapılırdı. Şimdi siyasi partiler ayakta kalmak için koalisyon yapmak zorunda.
Bunun bir parçası olarak ittifaklar/koalisyonlar şartların getirdiği bu zorunluluğun bir sonucu oldu.
Ama bugün birileri koalisyon yapınca vatansever oluyor, başkaları yapınca vatana ihanet! Kendilerininki “çamur ittifakı” değil ama başkalarının “zillet ittifakı”! Onlar yapınca sevap, başkası yapınca günah!
Artık ülkemizde ABD’de olduğu gibi Demokratlar-Cumhuriyetçiler, Sağcılar-Solcular gibi ikili yapıya geçildi.
Umarız bu sistemin yanlışlığı bir süre sonra anlaşır, dizlerimizi dövmeden makul bir yapıya geçilir.
**
Buraya kadar belki birilerine bunlar makul gelebilir. Ama esas bundan sonraki ciddi problem şu; seçimlerde anlaşıldığı kadarıyla Ak Parti-MHP arasında başlayan, sonra sekteye uğrayan, tarafların birbirine rest çektiği süreçte ittifak tekrar ivme kazandı. Anlaşıldığı kadarıyla vilayet taksimatları yapılmak suretiyle Saray/Külliyede gerçekleşen görüşmeyle yeni adım atıldı.
Ülkemiz artık yeni bir sürece girdi ve 31 Mart Yerel Seçimleriyle birlikte yeni dönemde başkanlık sistemine entegre sağlayacak bir dönem olacak.
Ak Partili dostlardan son zamanlarda hep şunu duyar olduk; “Tüm kadrolara birileri yerleştiriliyor!” süreç tamamlanacak.
Partiler yeni dönem ve yeni tip koalisyonlara birçok şehirleri de kurban veriyor. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez misali.
Değişik isimlerle kurumları, sendikayı, bürokrasiyi falancalar ele geçiriyor. Ne diyelim? Siz sadece dövünmeye bakın.
Yani bu seçim aslında başkanlıkla birlikte 15 Temmuz sonrası değişen anayasa/başkanlık sisteminin son haline getirilmesi olacak. Böylece mevcut kadrolar tasfiye edilecek ve bundan sonra tüm kadroların MHP’ye katıksız tesliminin tamamlanacağı süreç olacak.
Ak Parti cazibesinin peşine giden eski dostların “tasfiyesi”ndeki son süreci hep birlikle üzülerek göreceğiz. Umarız uyanmalarına vesile olur.
Türkiye her ne kadar tek adamlık dönemine girmiş olsa da artık evrensel değerlerden uzaklaşıp içine kapanan milliyetçi söylemlere mecbur bırakılıyoruz. Siz, Milli İrade, Demokrasi, Diriliş naraları atmaya devam edin, atı alan Üsküdar’ı geçiyor,
Varsa yoksa biz makamı koruduktan sonra her şeyi heba edebiliriz. Feda olsun mantığı mı hâkim yoksa?
Koalisyonlar değil de bu zorunlu ittifakların ülkeye ne kadar zarar verdiği anlalaşıldığında inşallah geç olmaz.