Ankara’da kritik temas: Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İmralı Heyeti arasında tarihi görüşme!Türkiye siyasetinde yıllardır kapalı kalan bir başlık, yeniden gündemde: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İmralı heyeti arasında gerçekleştiği iddia edilen tarihi görüşme, hem kulisleri hareketlendirdi hem de kamuoyunda büyük merak uyandırdı. Geçmişte çözüm sürecinin kritik aktörlerinden olan ve İmralı Cezaevi’ndeki isimlerle yürütülen temasları yöneten heyetin, geçtiğimiz günlerde Ankara’da Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir lokasyonda Erdoğan ile bir araya geldiği öne sürüldü. Resmi kaynaklar tarafından doğrulanmayan ancak yalanlanmayan bu temas, Türkiye’nin son dönemde yeniden yükselen iç güvenlik gerilimleri, anayasa değişikliği tartışmaları ve yeni döneme dair siyasi denge arayışları bağlamında farklı yorumlara neden oldu. 
Görüşmeye katıldığı iddia edilen heyette, geçmiş yıllarda da çözüm süreci görüşmelerini yürütmüş, devlet ve istihbarat deneyimi bulunan isimlerin yer aldığı belirtiliyor. Görüşmenin detayları kamuoyuyla paylaşılmazken, Ankara kulislerine yansıyan bilgilere göre, temasın merkezinde “toplumsal huzur, siyasi yumuşama ve yerel güvenlik dinamikleri” gibi başlıklar bulunuyor. Kimi çevrelere göre bu görüşme, “yeni bir diyalog süreci” için zemin yoklaması niteliğinde; bazı yorumculara göreyse hükümet, yaklaşan yapısal reformlar ve yeni anayasa hamleleri öncesinde olası direnç noktalarını yumuşatmayı hedefliyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönem söylemlerinde “yeni anayasa”, “siyasi normalleşme” ve “sivil mutabakat” gibi kavramları sıkça vurgulaması, bu görüşmeyle birleşince, “Erdoğan çözüm sürecine benzer bir formatı yeniden mi düşünüyor?” sorusu zihinlerde yankı bulmaya başladı. Ancak geçmiş süreçte yaşanan güven kayıpları, verilen sözlerin tutulmaması ve kamuoyuna şeffaf bilgi sunulmaması nedeniyle toplumda bu tür temaslara karşı oluşan tereddüt hâlâ güçlü. Özellikle 2015 sonrası yaşanan ani kopuş ve artan çatışmalı dönem, hem seçmen bazında hem de siyasi partiler arasında ciddi bir güven erozyonuna yol açmıştı.
Muhalefet cephesinden gelen ilk değerlendirmeler ise dikkat çekici. CHP ve İYİ Parti’den bazı isimler, “barış ve diyalog her zaman önemlidir” derken, bu tür temasların ancak açık, meşru ve TBMM zemininde yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Gizli görüşmelere ve kamuoyundan saklanan mutabakatlara karşı toplumda oluşmuş hassasiyetin altını çizen muhalefet, “şeffaflık” ilkesinin kırmızı çizgi olduğunu hatırlattı. Öte yandan HDP çevreleri ise bu görüşmenin varlığını ihtiyatla karşılarken, iktidarın samimi bir çözüm vizyonu sunmadan yalnızca günü kurtarma niyetiyle adım atmasının uzun vadede yeni kırılmalar yaratacağına dikkat çekiyor.İktidar kanadında ise görüşmeye dair resmi bir açıklama yapılmış değil. Cumhurbaşkanlığı ve AK Parti çevreleri sessizliğini korurken, bazı parti kurmaylarının “Türkiye’de iç barışı güçlendirecek her adım değerlidir” şeklindeki kulis yorumları, kapalı kapılar ardında bu temasın önemsendiğini gösteriyor. Ancak kamuoyuna karşı temkinli duruş korunuyor.Bu gelişme, Türkiye’nin iç siyasi iklimi açısından kritik bir dönemece işaret edebilir. Hem ekonomik baskıların arttığı hem sosyal kutuplaşmanın derinleştiği bir süreçte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden bir çözüm dili arayışına girmesi, ittifak dengelerinden uluslararası ilişkiler stratejilerine kadar birçok başlığı etkileme potansiyeline sahip. Ancak bu sefer beklentiler farklı. Toplum artık sembolik barış söylemlerine değil, kalıcı çözümler, gerçek hukuk reformları ve şeffaf sürece dayalı bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyor. Sonuç olarak, Erdoğan ile İmralı heyeti arasında yapıldığı iddia edilen bu görüşme, her ne kadar sessiz ilerlese de, siyasi hafızada büyük bir dosyanın yeniden açılma ihtimalini doğurdu. Yeni bir süreç mi başlıyor, yoksa bu yalnızca stratejik bir temas mı? Bu sorunun yanıtı, önümüzdeki haftalarda hükümetin atacağı adımlar ve kamuoyuna vereceği net mesajlarla daha belirgin hâle gelecek. Ancak kesin olan şu: Türkiye'de barış ve çözüm meselesi, bir kez daha kapıyı çaldı. ABDULVAHİT GÜRASLAN

Görüşmeye katıldığı iddia edilen heyette, geçmiş yıllarda da çözüm süreci görüşmelerini yürütmüş, devlet ve istihbarat deneyimi bulunan isimlerin yer aldığı belirtiliyor. Görüşmenin detayları kamuoyuyla paylaşılmazken, Ankara kulislerine yansıyan bilgilere göre, temasın merkezinde “toplumsal huzur, siyasi yumuşama ve yerel güvenlik dinamikleri” gibi başlıklar bulunuyor. Kimi çevrelere göre bu görüşme, “yeni bir diyalog süreci” için zemin yoklaması niteliğinde; bazı yorumculara göreyse hükümet, yaklaşan yapısal reformlar ve yeni anayasa hamleleri öncesinde olası direnç noktalarını yumuşatmayı hedefliyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönem söylemlerinde “yeni anayasa”, “siyasi normalleşme” ve “sivil mutabakat” gibi kavramları sıkça vurgulaması, bu görüşmeyle birleşince, “Erdoğan çözüm sürecine benzer bir formatı yeniden mi düşünüyor?” sorusu zihinlerde yankı bulmaya başladı. Ancak geçmiş süreçte yaşanan güven kayıpları, verilen sözlerin tutulmaması ve kamuoyuna şeffaf bilgi sunulmaması nedeniyle toplumda bu tür temaslara karşı oluşan tereddüt hâlâ güçlü. Özellikle 2015 sonrası yaşanan ani kopuş ve artan çatışmalı dönem, hem seçmen bazında hem de siyasi partiler arasında ciddi bir güven erozyonuna yol açmıştı.
Muhalefet cephesinden gelen ilk değerlendirmeler ise dikkat çekici. CHP ve İYİ Parti’den bazı isimler, “barış ve diyalog her zaman önemlidir” derken, bu tür temasların ancak açık, meşru ve TBMM zemininde yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Gizli görüşmelere ve kamuoyundan saklanan mutabakatlara karşı toplumda oluşmuş hassasiyetin altını çizen muhalefet, “şeffaflık” ilkesinin kırmızı çizgi olduğunu hatırlattı. Öte yandan HDP çevreleri ise bu görüşmenin varlığını ihtiyatla karşılarken, iktidarın samimi bir çözüm vizyonu sunmadan yalnızca günü kurtarma niyetiyle adım atmasının uzun vadede yeni kırılmalar yaratacağına dikkat çekiyor.İktidar kanadında ise görüşmeye dair resmi bir açıklama yapılmış değil. Cumhurbaşkanlığı ve AK Parti çevreleri sessizliğini korurken, bazı parti kurmaylarının “Türkiye’de iç barışı güçlendirecek her adım değerlidir” şeklindeki kulis yorumları, kapalı kapılar ardında bu temasın önemsendiğini gösteriyor. Ancak kamuoyuna karşı temkinli duruş korunuyor.Bu gelişme, Türkiye’nin iç siyasi iklimi açısından kritik bir dönemece işaret edebilir. Hem ekonomik baskıların arttığı hem sosyal kutuplaşmanın derinleştiği bir süreçte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden bir çözüm dili arayışına girmesi, ittifak dengelerinden uluslararası ilişkiler stratejilerine kadar birçok başlığı etkileme potansiyeline sahip. Ancak bu sefer beklentiler farklı. Toplum artık sembolik barış söylemlerine değil, kalıcı çözümler, gerçek hukuk reformları ve şeffaf sürece dayalı bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyor. Sonuç olarak, Erdoğan ile İmralı heyeti arasında yapıldığı iddia edilen bu görüşme, her ne kadar sessiz ilerlese de, siyasi hafızada büyük bir dosyanın yeniden açılma ihtimalini doğurdu. Yeni bir süreç mi başlıyor, yoksa bu yalnızca stratejik bir temas mı? Bu sorunun yanıtı, önümüzdeki haftalarda hükümetin atacağı adımlar ve kamuoyuna vereceği net mesajlarla daha belirgin hâle gelecek. Ancak kesin olan şu: Türkiye'de barış ve çözüm meselesi, bir kez daha kapıyı çaldı. ABDULVAHİT GÜRASLAN