Hataylı eczacılar, ilaç firmalarının artan maliyetlerden dolayı piyasaya ilaç veremediğini, bu nedenle de eczanelerde ilaç bulma sorunu yaşandığını ifade ettiler.
Eczacılar, “İnsanların sağlığa ulamaları kolaylaştıkça doğal olarak harcamalarda arttı” diyerek krize işaret ettiler. Kentte faaliyet gösteren eczacılar adına yapılan açıklamada: “Türkiye’deki sağlık harcamasında hastanelere ödenen ilaç paraları çok yüksek düzeylere ulaşmaya başladı. Özel hastanelerin çıkması, bazı hastanelerle ilaç sektörünün arasında bu payın farklılaşması sebebiyle devletin sunduğu sağlığa ulaşma çalışmalarının neticesinde artışlar oldu. Devlet bazı önlemler almak durumunda kaldı. Önceden hastaneden reçete aldınız eczaneye gittiniz emekliyseniz yüzde10 katılım payı öder, başka b şey ödemezdiniz. Geldiğimiz noktada devlet bazı kurallar getirdi. Sağlıkta doktora ulaşırken de ‘muayene katkı payı’ adıyla bir katkı payı alınmasına başlandı. Devlet hastanesine giderseniz aldığınız her reçetede 6 lira muayene katkı payı ödeyeceksiniz. Eğitim araştırma hastanesine giderseniz 7 lira, üniversite hastanesinde 8 lira, özel hastanelerde ise her reçete 15 lira ödeyeceksiniz. Reçetede 1 ilaç yazsa da 5 ilaç yazsa da reçete payı ödenecek. Reçete payı 3 lira, üçü geçen her ilaç için 1 lira reçete katkı payı konuldu. İnsanların sağlığa ulaşmaları kolaylaştıkça, doğal olarak harcamaları da arttı” denildi.
“İLACI FİYATINI BELİRLEYEN SAĞLIK BAKANLIĞI, İLACI ALAN ÇALIŞMA BAKANLIĞI”
2004 öncesi ilacın hammaddesiyle ilgili fiyat ödendiğini, 2004 sonrası ise bunun değiştiğini anlatan eczacılar, “Avrupa Birliği ülkelerinden seçilecek 10 ülke içerisinde hangi ilaç en ucuzsa o fiyatı referans olarak alacağız, denildi. Bunun üzerine kamu lehine bir ucuzlama gerçekleşti. İlaç fiyatlarına zam yaparken, bu fiyatlar belirlenirken euro ne kadarsa euroya gelen zam kadar zam yapılması sağlandı. Bu kuralı Sağlık Bakanlığı koydu. Türkiye’de ilacın fiyatını belirleyen Sağlık Bakanlığı, ama bu ilacı satın alan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ‘daha önce bu ilaçları toplu aldığı için indirimli alıyordu. Bu yüzden ilaç firmaları ödeme listesine girebilmeleri için yüzde 41’re varan ekstra indirim yapmak durumunda kaldı. Yani 10 euroluk ilaç bize 4,5 5 eurolara geldi. Avrupa’daki en ucuzun yüzde 50’sine. Bu kuralla yaklaşık 14 yıldır buralara gelebildik ancak artık sürdürülemez bir hal aldı. Özellikle doların ve euronun çok yükseldiği durumlarda. Eczacılara ‘fiyatı düşük olan ilaçlardan çok kar edin ama fiyatı yüksek olan ilaçlardan az kar edin’ denildi. Bu da mantıklı bir yaklaşımdı. Bu süreç böyle devam ederken euronun artmasıyla beraber eczanelerde şöyle bir sıkıntıyla karşılaştık; İlacı 99 liraya sattığımda 24-25 lira para kazanıyorum, ilaca zam yapıldı ve 101 lira oldu ama o ilaçtan yüzde 18 kazanıyorum. Yani 18 lira kazanıyorum. İlaca zam gelmeden 24 lira para kazanırken, zam geldikten sonra 18 lira kazanıyorum. Bununla birlikte eczaneler için içinden çıkılmaz hale geldi. Asgari ücret, mazot-benzin yüzde 100 pahalandı. Bir çok meslektaşım dükkan kirasından daha fazla elektrik ücreti ödüyor. Çünkü eczanelerde ilaçların sıcaklığının belli bir seviyede tutulması lazım. Bugün bir eczane açmak için bir buçuk milyon lira harcamak gerekiyor. Bu sermayeyi koyacaksınız ve yanınızda iki eleman çalıştıracaksınız. Ama kazandığınız para devlet hastanesinde yada kamuda çalışan bir eczacıdan daha düşük bir seviyeye geldi. Bu makul ve sürdürülebilir değildir. Bu yüzden eczacılar miting yaptı” diye konuştu. Kontrolsüz göç nedeniyle ülkede çok sayıda göçmen bulunduğunu anımsatan eczacı Sönmez, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Göçmenler sonrası ülkenin aşılama başarısı düştü, bugüne kadar görmediğimiz su çiçeği, menenjit, kızamık gibi hastalıklar çıkmaya başladı. Çok ilginç bir şekilde uyuz hastalığı arttı. Şimdi uyuz için kullandığımız ilaçlar var. Bu ilaçtaki ham maddelere bakıyorsunuz, sistemine giriyorsunuz 28 lira gösteriyor. Sadece onun içine koyduğum lamoniyi 100 liraya alıyorum. Bu sürdürülemez halde. Aynı şey ilaç sanayisi içinde geçerli. İlaç sanayisi bi ilacı üretiyor, depolara, depolar eczanelere dağıtıyor. İşçilik artmış durumda. İlacı ulaştırması için kullanılan mazot, elektrik artmış. Her şey artmış ama bize sadece yüzde 37 zam gelmiş. Çok basit gibi gelecek belki ama ilaç firmaları cam şişeye konulan ilacı, şişenin parasından bile daha ucuza satmak durumunda kalıyor. İlaç firmaları bu durumda. İzinleri askıya alınmasın diye ilaç Türkiye’de 100 adet satılıyor. Ayda sadece 10 tane üretiyor ve piyasaya 10 tane gönderiyor. Nedeni, ‘bu ilaç piyasada yok’ denmesin, ruhsat askıya alınmasın, diye” ifadeleriyle çaresizliklerini bir kez daha gözler önüne serdiler.
Haber: Samim SELÇUK
Eczacılar, “İnsanların sağlığa ulamaları kolaylaştıkça doğal olarak harcamalarda arttı” diyerek krize işaret ettiler. Kentte faaliyet gösteren eczacılar adına yapılan açıklamada: “Türkiye’deki sağlık harcamasında hastanelere ödenen ilaç paraları çok yüksek düzeylere ulaşmaya başladı. Özel hastanelerin çıkması, bazı hastanelerle ilaç sektörünün arasında bu payın farklılaşması sebebiyle devletin sunduğu sağlığa ulaşma çalışmalarının neticesinde artışlar oldu. Devlet bazı önlemler almak durumunda kaldı. Önceden hastaneden reçete aldınız eczaneye gittiniz emekliyseniz yüzde10 katılım payı öder, başka b şey ödemezdiniz. Geldiğimiz noktada devlet bazı kurallar getirdi. Sağlıkta doktora ulaşırken de ‘muayene katkı payı’ adıyla bir katkı payı alınmasına başlandı. Devlet hastanesine giderseniz aldığınız her reçetede 6 lira muayene katkı payı ödeyeceksiniz. Eğitim araştırma hastanesine giderseniz 7 lira, üniversite hastanesinde 8 lira, özel hastanelerde ise her reçete 15 lira ödeyeceksiniz. Reçetede 1 ilaç yazsa da 5 ilaç yazsa da reçete payı ödenecek. Reçete payı 3 lira, üçü geçen her ilaç için 1 lira reçete katkı payı konuldu. İnsanların sağlığa ulaşmaları kolaylaştıkça, doğal olarak harcamaları da arttı” denildi.
“İLACI FİYATINI BELİRLEYEN SAĞLIK BAKANLIĞI, İLACI ALAN ÇALIŞMA BAKANLIĞI”
2004 öncesi ilacın hammaddesiyle ilgili fiyat ödendiğini, 2004 sonrası ise bunun değiştiğini anlatan eczacılar, “Avrupa Birliği ülkelerinden seçilecek 10 ülke içerisinde hangi ilaç en ucuzsa o fiyatı referans olarak alacağız, denildi. Bunun üzerine kamu lehine bir ucuzlama gerçekleşti. İlaç fiyatlarına zam yaparken, bu fiyatlar belirlenirken euro ne kadarsa euroya gelen zam kadar zam yapılması sağlandı. Bu kuralı Sağlık Bakanlığı koydu. Türkiye’de ilacın fiyatını belirleyen Sağlık Bakanlığı, ama bu ilacı satın alan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ‘daha önce bu ilaçları toplu aldığı için indirimli alıyordu. Bu yüzden ilaç firmaları ödeme listesine girebilmeleri için yüzde 41’re varan ekstra indirim yapmak durumunda kaldı. Yani 10 euroluk ilaç bize 4,5 5 eurolara geldi. Avrupa’daki en ucuzun yüzde 50’sine. Bu kuralla yaklaşık 14 yıldır buralara gelebildik ancak artık sürdürülemez bir hal aldı. Özellikle doların ve euronun çok yükseldiği durumlarda. Eczacılara ‘fiyatı düşük olan ilaçlardan çok kar edin ama fiyatı yüksek olan ilaçlardan az kar edin’ denildi. Bu da mantıklı bir yaklaşımdı. Bu süreç böyle devam ederken euronun artmasıyla beraber eczanelerde şöyle bir sıkıntıyla karşılaştık; İlacı 99 liraya sattığımda 24-25 lira para kazanıyorum, ilaca zam yapıldı ve 101 lira oldu ama o ilaçtan yüzde 18 kazanıyorum. Yani 18 lira kazanıyorum. İlaca zam gelmeden 24 lira para kazanırken, zam geldikten sonra 18 lira kazanıyorum. Bununla birlikte eczaneler için içinden çıkılmaz hale geldi. Asgari ücret, mazot-benzin yüzde 100 pahalandı. Bir çok meslektaşım dükkan kirasından daha fazla elektrik ücreti ödüyor. Çünkü eczanelerde ilaçların sıcaklığının belli bir seviyede tutulması lazım. Bugün bir eczane açmak için bir buçuk milyon lira harcamak gerekiyor. Bu sermayeyi koyacaksınız ve yanınızda iki eleman çalıştıracaksınız. Ama kazandığınız para devlet hastanesinde yada kamuda çalışan bir eczacıdan daha düşük bir seviyeye geldi. Bu makul ve sürdürülebilir değildir. Bu yüzden eczacılar miting yaptı” diye konuştu. Kontrolsüz göç nedeniyle ülkede çok sayıda göçmen bulunduğunu anımsatan eczacı Sönmez, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Göçmenler sonrası ülkenin aşılama başarısı düştü, bugüne kadar görmediğimiz su çiçeği, menenjit, kızamık gibi hastalıklar çıkmaya başladı. Çok ilginç bir şekilde uyuz hastalığı arttı. Şimdi uyuz için kullandığımız ilaçlar var. Bu ilaçtaki ham maddelere bakıyorsunuz, sistemine giriyorsunuz 28 lira gösteriyor. Sadece onun içine koyduğum lamoniyi 100 liraya alıyorum. Bu sürdürülemez halde. Aynı şey ilaç sanayisi içinde geçerli. İlaç sanayisi bi ilacı üretiyor, depolara, depolar eczanelere dağıtıyor. İşçilik artmış durumda. İlacı ulaştırması için kullanılan mazot, elektrik artmış. Her şey artmış ama bize sadece yüzde 37 zam gelmiş. Çok basit gibi gelecek belki ama ilaç firmaları cam şişeye konulan ilacı, şişenin parasından bile daha ucuza satmak durumunda kalıyor. İlaç firmaları bu durumda. İzinleri askıya alınmasın diye ilaç Türkiye’de 100 adet satılıyor. Ayda sadece 10 tane üretiyor ve piyasaya 10 tane gönderiyor. Nedeni, ‘bu ilaç piyasada yok’ denmesin, ruhsat askıya alınmasın, diye” ifadeleriyle çaresizliklerini bir kez daha gözler önüne serdiler.
Haber: Samim SELÇUK