Hüda Par Hatay İl Başkanı Aydın Çelik, Çİn Devletinin Doğu Türkistan müslümanlarına zulm ettiğini, dünyanın bu olay karşısında üç maymunu oynadığını belirterek konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
Çin Devleti tarafından Uygur Müslümanlarına yıllardır uygulanan asimilasyon, aile yapısına müdahale, mesken masuniyetini ihlal, ev ve iş yerleri üzerinde tahakküm kurma, ibadet hakkını engelleme gibi devlet terörü tüm şiddetiyle devam etmektedir. Müslümanların evlerine komünist Çinli erkekler yerleştirilmekte, öte yandan da Müslüman Uygur kızlarımız Çinli erkeklerle zorla evlendirilmekte, asılsız suçlamalarla kamplara ve zindanlara atılan birçok kişi ağır işkenceler sonucu yaşamını yitirmekte ve barışçıl gösteriler kanlı müdahalelerle bastırılmaktadır. Çin zindanlarında 350 bin Müslümanın bulunduğu tahmin ediliyor. Yalnızca Müslüman oldukları için hapse atılan Uygurlu kardeşlerimiz kötü şartlar ve çeşitli işkenceler altındadır. Hapse atılan Uygurlu Müslümanlardan sağlıklı bir haber dahi alabilmek imkânsız hale gelmiştir.
Guantanamo ve Ebu Gureyb hadiseleri yaşanırken susan dünya bugün Doğu Türkistan’da yaşanan durumlar karşısında da 3 maymunu oynamaktadır.
Uygurlu kardeşlerimiz kendilerine yapılan zulümleri sınırlı imkânlarla duyurmaya çalışırken Emperyalist Batılı devletler, Çin yönetiminin zulümlerini kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmenin peşindeler.
Daha önce Tibet’te yapılan zulümleri kendi çıkarları için kullanan Amerikan Emperyalizmi Doğu Türkistan’da yaşanan acılardan menfaat devşirmekten başka bir şey düşünmemektedir.
Zulmeden gerek Batılı Emperyalistler olsun gerekse Doğulu Komünistler olsun acının rengi hiç değişmiyor. İşgal edilen topraklar yine Müslüman toprağı, akan kan yine Müslüman kanıdır.
Doğu Türkistan’da yaşanan zulmün en büyük sebebi, Müslümanların dağılmışlığıdır. Müslümanların, vahdeti oluşturmaları halinde zulümler sona erecektir.
Müslüman ülkelerin halkları ve idarecilerinin, yaşanan bu zulümlere karşı asla sessiz kalmaması gerekir. Maalesef birçok ülke tarafından görmezden gelinen bu durum Türkiye’de de siyasi otorite tarafından dile getirilmemektedir. Adalet ilkesiyle hareket edenler hiçbir stratejik ilişkiyi ve çıkarı, insan hayatından daha önemli görmemeli ve tüm haksızlıklara karşı tepkilerini fiili olarak göstermelidir. Başta Türkiye olmak üzere tüm Müslüman devletler, bu mazlumlara uygulanan zulüm karşısında uluslararası kuruluşları harekete geçirmeli ve bunun için gereken adımları hemen atmalıdır.
Çin Devleti tarafından Uygur Müslümanlarına yıllardır uygulanan asimilasyon, aile yapısına müdahale, mesken masuniyetini ihlal, ev ve iş yerleri üzerinde tahakküm kurma, ibadet hakkını engelleme gibi devlet terörü tüm şiddetiyle devam etmektedir. Müslümanların evlerine komünist Çinli erkekler yerleştirilmekte, öte yandan da Müslüman Uygur kızlarımız Çinli erkeklerle zorla evlendirilmekte, asılsız suçlamalarla kamplara ve zindanlara atılan birçok kişi ağır işkenceler sonucu yaşamını yitirmekte ve barışçıl gösteriler kanlı müdahalelerle bastırılmaktadır. Çin zindanlarında 350 bin Müslümanın bulunduğu tahmin ediliyor. Yalnızca Müslüman oldukları için hapse atılan Uygurlu kardeşlerimiz kötü şartlar ve çeşitli işkenceler altındadır. Hapse atılan Uygurlu Müslümanlardan sağlıklı bir haber dahi alabilmek imkânsız hale gelmiştir.
Guantanamo ve Ebu Gureyb hadiseleri yaşanırken susan dünya bugün Doğu Türkistan’da yaşanan durumlar karşısında da 3 maymunu oynamaktadır.
Uygurlu kardeşlerimiz kendilerine yapılan zulümleri sınırlı imkânlarla duyurmaya çalışırken Emperyalist Batılı devletler, Çin yönetiminin zulümlerini kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmenin peşindeler.
Daha önce Tibet’te yapılan zulümleri kendi çıkarları için kullanan Amerikan Emperyalizmi Doğu Türkistan’da yaşanan acılardan menfaat devşirmekten başka bir şey düşünmemektedir.
Zulmeden gerek Batılı Emperyalistler olsun gerekse Doğulu Komünistler olsun acının rengi hiç değişmiyor. İşgal edilen topraklar yine Müslüman toprağı, akan kan yine Müslüman kanıdır.
Doğu Türkistan’da yaşanan zulmün en büyük sebebi, Müslümanların dağılmışlığıdır. Müslümanların, vahdeti oluşturmaları halinde zulümler sona erecektir.
Müslüman ülkelerin halkları ve idarecilerinin, yaşanan bu zulümlere karşı asla sessiz kalmaması gerekir. Maalesef birçok ülke tarafından görmezden gelinen bu durum Türkiye’de de siyasi otorite tarafından dile getirilmemektedir. Adalet ilkesiyle hareket edenler hiçbir stratejik ilişkiyi ve çıkarı, insan hayatından daha önemli görmemeli ve tüm haksızlıklara karşı tepkilerini fiili olarak göstermelidir. Başta Türkiye olmak üzere tüm Müslüman devletler, bu mazlumlara uygulanan zulüm karşısında uluslararası kuruluşları harekete geçirmeli ve bunun için gereken adımları hemen atmalıdır.
