2019 yılı bütçe görüşmelerine ,TBMM Plan Bütçe Komisyonunda devam edildi. Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde söz alan CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal, Devlet yönetiminde duygusallık olmaz, kişisel husumetler de olmaz. Ülkemizin ve milletimizin çıkarı önde gelir, dedi.
İktidara; "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" düsturunu da uygulamak zorundayız, diyen Topal konuşmasında şu görüşleri dile getirdi.
Bizim devlet geleneğimizin oluşmasındaki kurumların başında hepimiz çok iyi biliyoruz ki Hariciye gelir yani Dışişleri. Cumhuriyet Dönemi'nde bu konuda çok büyük başarılar elde ettiğimizi hepimiz çok iyi biliyoruz. Tarihi hepimiz çok iyi biliriz. İkinci Dünya Savaşı'nı dikkat ederseniz Mustafa Kemal Atatürk -özlemle anıyoruz bir kez daha- çok iyi biliyordu, kimler tarafından başlatılacağını da çok iyi biliyordu. Öldükten sonra, İnönü'nün hamleleri sonucunda İkinci Dünya Savaşı'na... Hatta 1939 yılında Fransa ve İngiltere'yle barış antlaşması savaş başlamadan önce yapılmıştı. Yani dış politikanın bir öngörü olduğunu, büyük bir deha gerektirdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunu da, o dönemlerde Hatay sorununun bir diplomasiyle çözüldüğünü, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın böyle çözüldüğünü hepimiz çok iyi biliyoruz. Dikkat ederseniz, özellikle son yirmi otuz yıldır BOP, Büyük Orta Doğu Projesi, bunu artık 7 yaşındaki, 77 yaşındaki bütün vatandaşımız çok iyi biliyordu. Bu konuda yani savaş geliyorum demesine rağmen bir Arap Baharı çıkarıldı ortaya. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Arap Baharı'nın bir başka adı savaş baharı ve savaş baharının bir başka adı da ölümdür, kandır, gözyaşıdır.
Şimdi, bunu niye anlatıyorum Sayın Bakan? Özellikle son on altı yıl içerisinde -bu eleştirilerimi lütfen şahsınıza almayın- AK PARTİ döneminde şu ana kadarki bütün dış politika maalesef, bize göre yanlıştı, gerçekten yanlıştı. Bakın, yani tekrar etmek istemiyorum, işte "Komşularla sıfır sorun." denildi, maalesef komşular sıfırlandı, yeniden ilişkileri düzeltmeye başladık, düzeltmeye çalışıyoruz. Terörle mücadele konusunda biz sürekli size destek olduk, destek olmaya devam edeceğiz. Elbette terör konusunda hepimizin ortak bir şekilde mücadele etmesi gerekiyor ancak bu stratejik derinliği biz bir türlü anlayamadık gerçekten; stratejik derinliği anlayamadık, bunun da ötesinde şimdi, bir gün önce dost olan ülkeyle ertesi gün hemen düşman olabiliyoruz. Hakikaten mesela Suriye konusunda bir türlü işin içinden çıkamadık.
Hatay'a da gelmek istiyorum özellikle. İki sınır kapısı kapalı mesela şu anda. Bu konuyla ilgili Sayın Bakanım, Yayladağı Sınır Kapısı'nın açılması noktasında bir şey yapabilir miyiz? Çünkü gerçekten hem Hatay ekonomisi için hem ülke ekonomisi için çok önemli bir kapı. Bu kapının açılması noktasında mevcut Hükûmetle, mevcut Devlet Başkanıyla bir girişim yapılamaz mı? Ya da bir komisyon kurulup bu noktada bir girişim yapılamaz mı? Çünkü ben şunu düşünüyorum: Devlet yönetiminde duygusallık olmaz, kişisel husumetler de olmaz. Dolayısıyla hem ülkemizin çıkarı hem milletimizin çıkarı önde gelir. Bu vesileyle, bundan sonraki dış politikada, Mustafa Kemal Atatürk'ün çok basit bir ilkesi, hepimizin de ezbere bildiği bir ilkesi ama önemli olan gerçekten onu uygulamak olduğunu düşünüyorum... Bir şekilde siz elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki dış politikada tökezlediğimiz anlar olmuş.
Biz yeniden şunu söylüyoruz son olarak: Terörle mücadele noktasında sizin yanınızdayız, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" düsturunu da uygulamak zorundayız. (Haber Merkezi)
İktidara; "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" düsturunu da uygulamak zorundayız, diyen Topal konuşmasında şu görüşleri dile getirdi.
Bizim devlet geleneğimizin oluşmasındaki kurumların başında hepimiz çok iyi biliyoruz ki Hariciye gelir yani Dışişleri. Cumhuriyet Dönemi'nde bu konuda çok büyük başarılar elde ettiğimizi hepimiz çok iyi biliyoruz. Tarihi hepimiz çok iyi biliriz. İkinci Dünya Savaşı'nı dikkat ederseniz Mustafa Kemal Atatürk -özlemle anıyoruz bir kez daha- çok iyi biliyordu, kimler tarafından başlatılacağını da çok iyi biliyordu. Öldükten sonra, İnönü'nün hamleleri sonucunda İkinci Dünya Savaşı'na... Hatta 1939 yılında Fransa ve İngiltere'yle barış antlaşması savaş başlamadan önce yapılmıştı. Yani dış politikanın bir öngörü olduğunu, büyük bir deha gerektirdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunu da, o dönemlerde Hatay sorununun bir diplomasiyle çözüldüğünü, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın böyle çözüldüğünü hepimiz çok iyi biliyoruz. Dikkat ederseniz, özellikle son yirmi otuz yıldır BOP, Büyük Orta Doğu Projesi, bunu artık 7 yaşındaki, 77 yaşındaki bütün vatandaşımız çok iyi biliyordu. Bu konuda yani savaş geliyorum demesine rağmen bir Arap Baharı çıkarıldı ortaya. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Arap Baharı'nın bir başka adı savaş baharı ve savaş baharının bir başka adı da ölümdür, kandır, gözyaşıdır.
Şimdi, bunu niye anlatıyorum Sayın Bakan? Özellikle son on altı yıl içerisinde -bu eleştirilerimi lütfen şahsınıza almayın- AK PARTİ döneminde şu ana kadarki bütün dış politika maalesef, bize göre yanlıştı, gerçekten yanlıştı. Bakın, yani tekrar etmek istemiyorum, işte "Komşularla sıfır sorun." denildi, maalesef komşular sıfırlandı, yeniden ilişkileri düzeltmeye başladık, düzeltmeye çalışıyoruz. Terörle mücadele konusunda biz sürekli size destek olduk, destek olmaya devam edeceğiz. Elbette terör konusunda hepimizin ortak bir şekilde mücadele etmesi gerekiyor ancak bu stratejik derinliği biz bir türlü anlayamadık gerçekten; stratejik derinliği anlayamadık, bunun da ötesinde şimdi, bir gün önce dost olan ülkeyle ertesi gün hemen düşman olabiliyoruz. Hakikaten mesela Suriye konusunda bir türlü işin içinden çıkamadık.
Hatay'a da gelmek istiyorum özellikle. İki sınır kapısı kapalı mesela şu anda. Bu konuyla ilgili Sayın Bakanım, Yayladağı Sınır Kapısı'nın açılması noktasında bir şey yapabilir miyiz? Çünkü gerçekten hem Hatay ekonomisi için hem ülke ekonomisi için çok önemli bir kapı. Bu kapının açılması noktasında mevcut Hükûmetle, mevcut Devlet Başkanıyla bir girişim yapılamaz mı? Ya da bir komisyon kurulup bu noktada bir girişim yapılamaz mı? Çünkü ben şunu düşünüyorum: Devlet yönetiminde duygusallık olmaz, kişisel husumetler de olmaz. Dolayısıyla hem ülkemizin çıkarı hem milletimizin çıkarı önde gelir. Bu vesileyle, bundan sonraki dış politikada, Mustafa Kemal Atatürk'ün çok basit bir ilkesi, hepimizin de ezbere bildiği bir ilkesi ama önemli olan gerçekten onu uygulamak olduğunu düşünüyorum... Bir şekilde siz elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki dış politikada tökezlediğimiz anlar olmuş.
Biz yeniden şunu söylüyoruz son olarak: Terörle mücadele noktasında sizin yanınızdayız, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" düsturunu da uygulamak zorundayız. (Haber Merkezi)
