Atatürkçü Düşünce Derneği Antakya Şube Başkanı Kezban Kuran, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını yayınladığı mesajla kutladı. Kuran mesajında;Kurtuluş Savaşı’mızın zaferle sonuçlanmasını ve Lozan Antlaşması’yla bağımsızlığımızın onaylanmasını takiben artık mevcut devlet yönetiminin daha açık biçimde isim alması gerekiyordu. Ancak bu yönetime, çağdaş dünyanın gözünde daha belirgin bir nitelik kazandırma amacıyla 29 Ekim 1923 günü yapılan Anayasa değişikliği ile Cumhuriyet dendi. Cumhuriyet yönetiminin birinci özelliği, seçim esasına dayanan bir yönetim oluşudur. Söz konusu seçim; gerek seçme gerekse seçilme hakkı açısından belli bir kişiye, belli bir gruba, belli bir sınıfa değil bütünüyle millete aittir. Cumhuriyetle yönetilen bir devlette bir görevin ilahi bir kuvvete dayanması ya da babadan oğula geçmesi gibi bir usul de yoktur ve olmaz. Cumhuriyet rejiminin ikinci bir özelliği, bu rejim her şeyden önce kamu yararını ön planda tutan kamu yararına dayanan bir yönetim şekli olmasıdır. Çünkü Cumhuriyet rejimi gücünü dayanağını kişi grup ve sınıf egemenliğinden değil geniş halk kitlesinin bütününden millet iradesinden almaktadır. Cumhuriyet rejimi insan unsuruna verdiği değer, insan hak ve özgürlüklerine gösterdiği saygı nedeniyledir ki çağdaşlaşmayı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı en iyi şekilde gerçekleştiren bir ortam oluşturmuştur. Diyebiliriz ki Türkiye’nin çağ atlaması, milletimizin Atatürk’ün önderliğinde her türlü engeli aşarak uygar bir toplum haline gelişi laik ve demokratik cumhuriyet rejimi sayesinde mümkün olabilmiştir. İşte bize kazandırdığı bu değerler nedeniyle laik ve demokratik Cumhuriyet rejimi memleketimizin ve devletimizin geleceği bakımından o derece önemlidir ki Anayasamızda “Türkiye Cumhuriyeti’nin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu” hükmünün değiştirilemeyeceği değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği ayrı bir anayasa maddesiyle teminat altına alınmıştır.
29 Ekim 1923 tarihinin hikâyesini anlamak için 5 yıl öncesine gitmek gerek, hatta tam olarak 30 Ekim 1918 gününe… Bu gün, Mondros Ateşkesi‘nin imzalandığı gündür. Başka bir deyişle Osmanlı’yı haritadan silen, İngiliz işgalini başlatan ve topraklarımızın parçalanmasına ön ayak olan bir çöküş anlaşmasıdır aslında. Mustafa Kemal o dönemde hissettiklerini anlatırken Fahrettin Altay Paşa’ya, “ Mondros Anlaşması sonrası çektiğimiz sıkıntıları bilirsin, sen de oradaydın.” der ve 29 Ekim’in sırrını şu cümleyle açıklar: “Deyiniz ki, tarihten silinmek istenen bir milletin ahıdır, öcüdür.” Başka bir deyişle 29 Ekim, zamanın batılı devletlerine vurulan bir tokat niteliğini taşıyan, derin anlam içeren bir tarihtir ve özünde Mustafa Kemal’in batıya “Ben 30 Ekim’i tanımıyorum, sizden bir gün öndeyim. Siz, 29 Ekim’i tanıyacaksınız!” demesidir.
Gençlerimiz ve her gelecek kuşak bilmelidir ki bu vatanda kurduğumuz Cumhuriyet yönetimi, Atatürk’ün önderliğinde bir ölüm kalım savaşından sonra gerçekleştirilmiştir. Bu büyük başarının arkasında binlerce şehidin binlerce gazinin harcı vardır. Bu bakımdan kurulan bu büyük eserin her yönü ile gelişmesi geliştirilmesi doğabilecek her türlü tehlikeden titizlikle korunması Cumhuriyet kuşaklarının Atatürk’e ve onun devrim arkadaşlarına borçlu olduğu kaçınılmaz bir görevdir. Şüphesiz ki Cumhuriyet kuşakları bu görevin bilinci içinde kendilerine bırakılan emaneti sürekli koruyacaklar ve Türkiye Cumhuriyeti’ni Büyük Önder’in çizdiği yolda sonsuza dek yaşatacaklardır. (Haber Merkezi)
29 Ekim 1923 tarihinin hikâyesini anlamak için 5 yıl öncesine gitmek gerek, hatta tam olarak 30 Ekim 1918 gününe… Bu gün, Mondros Ateşkesi‘nin imzalandığı gündür. Başka bir deyişle Osmanlı’yı haritadan silen, İngiliz işgalini başlatan ve topraklarımızın parçalanmasına ön ayak olan bir çöküş anlaşmasıdır aslında. Mustafa Kemal o dönemde hissettiklerini anlatırken Fahrettin Altay Paşa’ya, “ Mondros Anlaşması sonrası çektiğimiz sıkıntıları bilirsin, sen de oradaydın.” der ve 29 Ekim’in sırrını şu cümleyle açıklar: “Deyiniz ki, tarihten silinmek istenen bir milletin ahıdır, öcüdür.” Başka bir deyişle 29 Ekim, zamanın batılı devletlerine vurulan bir tokat niteliğini taşıyan, derin anlam içeren bir tarihtir ve özünde Mustafa Kemal’in batıya “Ben 30 Ekim’i tanımıyorum, sizden bir gün öndeyim. Siz, 29 Ekim’i tanıyacaksınız!” demesidir.
Gençlerimiz ve her gelecek kuşak bilmelidir ki bu vatanda kurduğumuz Cumhuriyet yönetimi, Atatürk’ün önderliğinde bir ölüm kalım savaşından sonra gerçekleştirilmiştir. Bu büyük başarının arkasında binlerce şehidin binlerce gazinin harcı vardır. Bu bakımdan kurulan bu büyük eserin her yönü ile gelişmesi geliştirilmesi doğabilecek her türlü tehlikeden titizlikle korunması Cumhuriyet kuşaklarının Atatürk’e ve onun devrim arkadaşlarına borçlu olduğu kaçınılmaz bir görevdir. Şüphesiz ki Cumhuriyet kuşakları bu görevin bilinci içinde kendilerine bırakılan emaneti sürekli koruyacaklar ve Türkiye Cumhuriyeti’ni Büyük Önder’in çizdiği yolda sonsuza dek yaşatacaklardır. (Haber Merkezi)